Fransa'da motorsikletli bir manyak yahudilerin eğitim gördüğü bir okulu motorsikletle basarak 4 kişiyi öldürdü. Bundan kısa bir süre önce de yine motorsikletli saldırganlar 3 müslüman askeri öldürmüştü. Ama okuldaki katliamın hikayesi gerçekten tüyler ürpertici. Katilin kurbanlarından 3'ü çocuk, biri de çocuklardan birinin babası. Ama adamın öylesine gözü dönmüş ki 8 yaşındaki Miriam Monsonego'yu okulun bahçesinde kovalayıyor, saçından yakalayıp vuruyor ve sonrasında yerde can çekişen kızın kafasını kaldırıp başına iki kurşun daha sıkıyor. Bir insanın 8 yaşındaki bir kız çocuğunu bu şekilde katletmesi için içinde nasıl bir nefret olması lazım, nasıl bir gözü dönmüşlük olması lazım. Ama insanları bu duruma % 1-2 oy fazlası olsun diye o ülkelerin siyasetçileri getiriyor. Öyle ki artık Avrupa'da bu şekilde ırkçı bir saldırının olmadığı ülke kalmayacak neredeyse...
Temmuz ayında Norveç'te yaşanan katliamın ardından Almanya'da yaşanan ve 2000 - 2006 yılları arasında 8'i Türk, 1'i Yunanlı 9 kişinin öldürülmüş olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu cinayetleri işleyenlerin kamu görevlilerinden de destek aldığı belirlendi. Avrupa'daki siyasi liderlerin demeçleri 2. Dünya Savaşı öncesi Hitler'in söylediklerini andırıyor. Meydanlardan ve ekranlardan böylesine yabancı düşmanlığı pompalayan liderler sonunda insanlarını etkileyerek bu yollara kadar itiyorlar. Irkçı söylemler cezalandırılmıyor ya da yeterince cezalandırılmıyor. islam karşıtlığı ve hoşgörüsüzlük popüler ve pohpohlanıyor. Dünyanın başına bütün belaları açan Avrupa devletleri olduğu halde bunun sorumluluğunu ve suçunu başka yerlerde arıyorlar. içinde bulundukları ekonomik buhranda tüm bu ortamı daha da kızıştırıyor. işsizliğin, kötü ekonominin, parasızlığın tüm sebebi yabancılarda aranıyor. Üstelik bu yabancılar giderek öyle genel bir anlam taşımaya başladı ki sadece belli bir ülkeyi veya dini kesimi de temsil etmiyorlar artık. Çoğunluğun dışında kalanların hepsi bu tanımın içinde...
2. Dünya Savaşı'nda yaşadıklarını unutmuş olmalılar. Çünkü kendi sistemlerinin bozukluğunu ya da kurtuluş reçetesini yine yanlış adreslerde arıyorlar. Kendi hatalarını başkalarını hedef göstererek geçiştirmeye çalışıyorlar ve ne yazık ki bu insanlar itibar da görüyorlar. Sonuçta Avrupa ve Batı dünyası içinden canavarların sıklıkla çıkabildiği pandoranın kutusuna döndü. Siyasi söz sahipleri insanları 8 yaşındaki bir çocuğu kovalayıp öldürecek hale getirenin nasıl bir zihniyet olduğunu ve bu süreçteki rollerini iyi tartmalılar. Namlunun ucu gün gelir kendilerine de döner ve o zaman karşılarında yerle bir edecekleri bir Irak ya da Afganistan bulamazlar.