Her zaman haklı çıkar çünkü dogmatik ve hurafeler üzerine kurulmamış aklı, bilimi ön planda tutup gerçekçi olmayı esas almıştır. Hayalperestler masalcılar tarafından sevilmez çünkü onlar gerçekleri duymak istemezler, gerçeklerden korkar kendi hayal dünyalarında yaşamaya devam ederler.
ilk olarak işgal yıllarında beyoğlu'nda yayınlanan le bosphore gazetesi başyazarı michel paillares tarafından mustafa kemal ve kuvayi milliye hareketini tanımlamak için ortaya atılan kavram.
le bosphore gazetesi yunan milli bankası tarafından finanse edilen bir yayın organıydı.
yunan milli bankasına para sağlayan en büyük güç ise basil zaharoff'tu.
ardından bütün işgal kuvvetleri unsurları ve hatta dünyanın geri kalanı kurtuluş mücadelesi veren kahramanları kemalist, bu düşünceyi de kemalizm olarak tanımladılar.
ingilizler milli mücadelemize; kemalist hareket diyorlardı. amerikalılar da milli mücadeleyi bu şekilde tanımladılar.
ingiliz kuklası vahdettin ve avanesi ise kuvayi milliyecileri "kemali" ve "kemalci" olarak tanımlıyorlardı...
kısacası kemalizm, milli mücadeleydi, kurtuluş savaşıydı...
günümüzde de değişen bir şey yok.
türk'ü var eden milli mücadelemize ve kurtuluş savaşımıza karşı olan ingiliz muhiplerinin torunları, ali kemal'in, mustafa sabri'nin, kambur izzet'in, delibaş mehmet'in, anzavur ahmet'lerin, damat ferit'lerin torunları 100 yıl önce olduğu gibi bugün de kemalizmi ve kemalistleri dillerinden düşürmüyorlar.
kuyruk acınız büyük biliyoruz.
yeniden tokatlanma vaktinizin geldiğinin de farkındayız...
biz sizin kim olduğunuzu biliyoruz. hiç unutmadık, hep not ettik.
100 sene önce yediğiniz tokadın daha şiddetlisini yiyeceğinizden emin olabilirsiniz...
Sonradan türemiş fransız devrimi ile bolşevik ihtilalini harmanlayan sonrasında sosyal demokrasi sosyalizm metoduna kayan ideoloji ideoloji bile denemez kanımca taraftarı çoktur saygi duyuyorum her ideoloji gibi.
sağ çomarları dinsizlik, batıcılık der sol çomarları milliyetçilik, faşistlik der ama ülkenin tek kurtuluş yoludur.
türkçülük ile batıcılığın sentezidir.
kemalist yada kemalizm diye bir şey yoktur. bu halk ağzındaki bir terimdir. Atatürk'ün büyük bir lider olduğunu bir çok yabancı ülkede kabul etmiştir ancak hala kabul etmemekte direnen bazı andavallar bulunmaktadır.
Kemalizm; Necip Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı gibi nice aydınlarını kahpe pusularda kaybetti. Her dönemde iktidarların hışmına uğradı, tüccarlar tarafından sömürüldü, yalanlarla halkın nefreti körüklendi. Bu ülkenin en büyük kurbanı Kemalizm'dir. Evet.
Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Değildir. Onun adına üretilmiştir. Yoksa "Ben kimseye dogma ve ayet bırakmıyorum benim manevi mirasım ilim ve akıldır" diyen bir adam böyle bir ideoloji üretmez. Atatürk bir ideolog değildir. ideolog olmaması bir eksiklik de değildir. Elbette onun düşüncesini yönlendiren fikirler vardır. Bunlar: Türkçülük, modernizim ve rasyonalizmdir.
Çoğusu müslümanlara yukarıdan bakarlar.
Yobaz çomar geri kafalı diye muhafazakarları yaftalayanlar dahi var.
Ayrıca şunu belirteyim çoğusu halen 28 şubattaki muhafazakarlara yapılan zorbalıkları destekliyor. Nato mermer nato kafa anlayacağınız.
Yobaz kemalistler.
Bunlar çıkıp demokrasi adalet diye bağırıyor bir der.
Bürokratik, jakoben ucube bir ideolojidir.
Şuan ki akp hükümetinin her türlü rezilliğine rağmen ayakta durmalarını m. Kemal ve geride kalan avanesine borçluyuz.
1789 burjuva devriminin, yani burjuvanin feodalizmi alt üst etmesinin TC de 20. ci yüz yil basinda denenmesidir, emperyal bir devletin burjuva ulus devletine cevrilmesidir. bütün ulus devletlerinin karakterinde oldugu gibi (Fransa, Ingiltere vesaire) ulus devletlerinde burjuva hükmünü rahat sürebilmesi icin milliyetcilik yapmak zorundadir ve TC deki burjuva devriminin önderleri de bunu Türkiye de uygulamistir. fakat TC yari feodal yapsinindan yine de kurtulamamistir. kisacasi kemalizm bir kaypak burjuva devrimidir, ardindan feodal baglar (Iran da nasilki Ingilterenin yardakcisi Sah a karsi yapildigi gibi) 50 lerden sonra toprak agasi Adnan Menderes gibi bugüne kadar karsi kemalist burjuva devrimine karsi bir karsi burjuva devrimi gerceklestirmistir. yani asagi türkürsen sakal, yukari tükürsen biyik. maalesef bu iki gruptan, yani beyaz ve siyah türklerden kurtulabilecegimize dair ümidim kalmadi.
atatürk'e tapanların dinidir. bu tabirin kullanılması yanlıştır ve ata'nın mirasına hakarettir. bunun yerine atatürkçülük tabirinin kullanılması daha uygundur.
“Mustafa Kemal her zamankinden daha güçlü durumda… Kemalistlerle anlaşmaya varılamaz, çünkü Anadolu'nun tam bağımsızlığını istiyorlar.” (ingiliz Yüksek Komiseri Rumbold'un 7 Ocak 1922 tarihli raporundan)
2020'nin ilk haftasında gündem çok yoğundu. Ancak gelin görün ki bu yoğun gündeme rağmen Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları işi gücü bırakıp Atatürk'e ve Cumhuriyete saldırmaya devam ettiler. Adını anmak istemediğim bir “akademisyen”, bir tv programında Türkçe ezan ve din üzerinden Atatürk'ü ve Cumhuriyeti hedef alıp Kemalizm'e saldırdı. işte bugün, öteden beri Kemalizm'i gerçek bağlamından koparıp adeta bir “küfür” gibi kullanarak Atatürk'e ve Cumhuriyete saldıranların kara propagandasına karşı Kemalizm'i anlatacağım.
KEMALiZM'iN DOĞUŞU
“Kemalizm” kavramı ilk olarak Türk Bağımsızlık Savaşı sırasında 1919'da ortaya çıktı. “Kemalizm”, adını millî direnişin önderi Mustafa Kemal'in adından aldı. Bu direnişi kırmaya çalışan emperyalist güçler ve onların işbirlikçisi Padişah Vahdettin ve Damat Ferit hükümetleri, Mustafa Kemal'in önderliğindeki tüm direnişçileri, biraz da küçümser bir yaklaşımla, “Kemalistler”, “Kemalîler”, “Kemalciler” diye adlandırdı. (1)
Örneğin;
21 Temmuz 1920'de Mr. Fitzmaurice, Türk esirleri hakkında düştüğü bir notta şöyle dedi: “Buradaki esirlerin hepsi Kemalist milliyetçilerin yanındadır. Eğer bunları serbest bırakırsak ingiltere'nin düşmanı Kemalistlerin bir zaferi sayılacaktır.” (2)
10 Kasım 1920'de Sir H. Rumbold, Lord Curzon'a gönderdiği telgrafta şöyle diyor: “Kemalist-Bolşevik başarısından sonra milliyetçiler Sevr Antlaşması'nı büsbütün kabul etmeyeceklerdir. Yunan ordusunu tam anlamıyla harekete geçirmek lazımdır.” (3)
ingiliz Yüksek Komiseri Rumbold, 7 Ocak 1922 tarihli raporunda aynen şöyle diyor: “Mustafa Kemal her zamankinden daha güçlü durumda. Türkler, ‘Anadolu Türklerindir' düşüncesinde. Kemalistlerle anlaşmaya varılamaz, çünkü Anadolu'nun tam bağımsızlığını istiyorlar.” (4) Sömürgeler Bakanı Chamberlain, 10 Mayıs 1922'de Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada, “Müttefikler şimdi ne yazık ki Kemalistlere karşı etkili tedbirler alacak bir durumda değil” diyor. (5)
Milli Mücadele yıllarında yabancı basında Türk Bağımsızlık Savaşı'ndan “Kemalist hareket”, milliyetçi direnişçilerden ise “Kemalistler” diye söz ediliyor. Örneğin Asia dergisinin Kasım 1923 sayısında Robert Dunn, Türk-Yunan savaşından: “Anadolu'daki Yunan-Kemalist Savaşı” diye söz ediyor. (6)
işbirlikçi saray hükümeti ve yandaşları da saray hükümetine isyan ederek işgalcilere direnen Kemalistleri, yüzyıllar önce, Osmanlı'ya karşı ayaklanan Celalîlere ve Yeniçerilere benzetiyorlar. “Celali” adından esinlenerek Mustafa Kemal'in etrafında toplanan bütün Kuvayı Milliyeciler için “Kemaliler” veya “Kemalciler” deyimini kullanıyorlar. II. Mahmut nasıl “isyancı Yeniçerileri” ortadan kaldırdıysa, VI. Mehmet Vahdettin de “isyancı Kemalileri” ortadan kaldıracak diyorlar. Alemdar ve Peyamı Sabah gibi işbirlikçi gazeteler Padişah Vahdettin'in, Kuvayı Milliyecilerin üstüne gönderdiği Anzavur Ahmet'in “Kemalileri bastırdığını” yazıyor.
Milli Mücadele'de “Kemalci”, “Kemali” ve “Kemalist” kavramı “milliyetçi” kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla “Kemalizm”, Milli Mücadele'de emperyalist işgale karşı “bağımsızlık savaşı” verenlerin “ortak adı” olarak doğuyor.
Emperyalist işgalcilerin ve yerli işbirlikçilerin küçümsedikleri “Kemalistler”, Sakarya'yı, Büyük Taarruz'u kazanıp emperyalist işgale son verdiler, bu toprakları yeniden vatan yaptılar. Öyle ki 1922'den sonra tüm dünyada Türk Zaferi “Kemalist Zafer” olarak adlandırıldı.
Ezilen, sömürülen Doğu milletleri de maddî ve manevi destek verdikleri bu savaşın başarısını “Kemalist Zafer” olarak adlandırdılar. Onlar da “Kemalist Zafer”den ilham alarak emperyalizme başkaldırdılar. Böylece Kemalizm, tüm mazlum milletlerin kurtuluş umudu oldu.
KEMALiST DEVRiM
Atatürk, kazandığı askeri zaferi, siyasi, kültürel, sosyal, ekonomik zaferlerle tamamlamak istedi. Bunun için peşi sıra devrimler yaptı. işte kazanılan zafer nasıl ki Mustafa Kemal'in adından dolayı “Kemalist Zafer” diye adlandırılmışsa yapılan devrimler de yine Mustafa Kemal'in adından dolayı “Kemalist Devrim” diye adlandırıldı.
Batılı bilim insanları 1930'larda Atatürk'ün devrimlerini ve ilkelerini “Faşizm”, “Komünizm“ ve “Nazizm” dışında “üçüncü bir yol” olarak görüp “Kemalizm” diye adlandırdılar.
1931'de CHP Üçüncü Büyük Kurultayı'na kadar Atatürk ilkelerinin sayısı 4'tü. Bu kurultayda Atatürk ilkelerine “Devletçilik” ve “Devrimcilik” de eklenerek ilkelerin sayısı 6'ya çıkarıldı. Böylece “Altı Ok” ortaya çıktı.
işte Cumhuriyet aydınları ve devlet adamları, Türkiye Cumhuriyeti'ni şekillendiren bu “Altı ilke”yi, “Altı Ok”u 1931'den itibaren “Kemalizm” diye adlandırdılar.
1931'de Denizli Milletvekili Mazhar Müfit Kansu, mecliste yaptığı konuşmada “Kemalizm mektebinin evlatları” olduklarını söyledi. “Kemalizm Demokrasisi” kavramını kullandı. (7)
Türkiye'de “Kemalizm” kavramı ilk kez 1931'de ders kitaplarına girdi. ilk baskısı 1931'de Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan 4 ciltlik tarih serisinin Türkiye Cumhuriyeti Tarihini anlatan “Tarih IV” adlı son cildinde, “Altı ilke”den “Kemalizm” diye şöyle söz edildi: “işte yabancı müelliflerin (yazarların) Büyük Milli Reisin adına nispetle ‘Kemalizm' dedikleri Türk inkılâp hareketinin temel prensipleri bunlardır. Bu prensiplere dayanan devlet sistemi Türk milletinin tarihine, ihtiyacına, içtimaî bünyesine ve mefkûresine (ülküsüne) en uygun olduğu kadar, bütün dünyadaki sistemler içinde de en sağlam ve en mükemmel olanıdır.” (8)
1932'de Halkevleri Genel Merkezi'nce yayımlanan Ülkü Dergisi'yle Kemalizm'in kuramsal çerçevesi belirlenmek istendi. Ülkü Dergisi'nin neredeyse her sayısında, “Kemalizm”i halka benimsetmek amacıyla yazılar yayınlandı. Örneğin; Nusret Köymen, “Kemalizm ve Politika Bilgisi” başlıklı yazısında “Kemalizm'in ilmini yapmaktan” şöyle söz ediyordu: “Bugün Türk münevverine düşen büyük vazifelerden biri Kemalizm'in ilmini yapmak ve politika üzerinde her müsbet bilgi şubesinde çalışıldığı gibi, ilim metotlar ile çalışmaktır…” (9)
1932'den itibaren Kemalizm'in kuramsal çerçevesini belirlemek amacıyla Atatürk'ün çevresindeki Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Şevket Süreyya (Aydemir), Vedat Nedim (Tör), ismail Hüsrev (Tökin), Burhan Asaf (Belge) gibi aydınlar Kadro Dergisi'ni çıkardılar. 1934'te yayım hayatına son veren Kadro Dergisi'nin “Kemalizm” yaklaşımı, daha sonraki kuşakları etkiledi. Örneğin; 1960'larda Doğan Avcıoğlu ve arkadaşlarının yayımladıkları Yön Dergisi, bu etkileşimin bir eseriydi.(10)
Kemalizm'in CHP Parti Programı'na Girişi
Kemalizm'den Atatürk Yolu'na
1923'te CHP kurulurken Yakup Kadri Karaosmanoğlu Atatürk'e “Fakat Paşam, bu partinin doktrini yok” deyince Atatürk “Doktrin istemem, donar kalırız, biz yürüyüş halindeyiz” diyor. (11) Bu nedenle “Kemalizm” toplumsal ilerlemeyi donduran bir “doktrin” olarak hiç görülmedi.
13 Mayıs 1935'te kabul edilen CHP Parti Programı'nın Giriş bölümü, ‘Kemalizm Prensipleri'nden söz ediliyor.
13 Mayıs 1935'te kabul edilen CHP Parti Programı'nın Giriş bölümü, ‘Kemalizm Prensipleri'nden söz ediliyor.
1935'te CHP Dördüncü Büyük Kurultay'ında “Kemalizm”, CHP parti programına girdi. 13 Mayıs 1935 Pazartesi günü yapılan oturumda kabul edilen CHP Parti Programı'nın giriş bölümünde aynen şöyle denildi: “Yalnız birkaç yıl için değil, geleceği de kapsayan tasarılarımızın ana hatları burada toplu olarak yazılmıştır. Partinin güttüğü bu esaslar Kamalizm Prensipleridir.” (12) Böylece Atatürk'ün “Altı ilke”si, “Altı Ok”, çok açıkça “Kemalizm Prensipleri” olarak parti programına girdi. Dahası bu tanımlama hiçbir değişikliğe uğramaksızın, 5 Şubat 1937 tarihinde anayasanın ikinci maddesine koyuldu. Böylece “Kemalizm” fiilen anayasaya da girmiş oldu.
Görüldüğü gibi parti programındaki “Kemalizm Prensipleri”nin “yalnız birkaç yıl için değil geleceği de kapsayan tasarılar olduğu” belirtiliyor. Böylece Atatürk CHP'si, resmi ideolojiyi “Kemalizm” olarak adlandırmış oluyor.
Bugün bu gerçeği reddetmek isteyenler, Kemalizm'i tamamen Atatürk'ten soyutlayarak “Atatürk değil, çevresindekiler Kemalizm'i kullandı!” diyorlar. Ancak bu iddia doğru değil. Grace Ellison, 1923'te Atatürk'ün, kendisine verdiği röportajda, “Bu sözcük hareketin ruhunu anlatmıyor” dediğini aktarsa da (13) zaman içinde Atatürk'ün bu konudaki düşünceleri değişmiş olmalı ki 1931'de liselerde okutulan “Tarih IV” adlı kitaba ve 1935'te de parti programına Kemalizm'i koydurdu. Dahası 1934'de Soyadı Kanunu'yla “Atatürk” soyadını almasına karşın, 1937'de, CHP'nin 1939 kurultayı için program çalışması yaparken kendi el yazısıyla “Partinin güttüğü bütün bu esaslar Kemalizm Prensipleridir” diye yazdı. (14)
“Kemalizm” kavramı 1953'teki CHP Onuncu Büyük Kurultayı'nda parti programından çıkarıldı. “Kemalizm” yerine ”Atatürk Yolu” ifadesi kullanılmaya başlandı. (15)
1933-1949 arasında çıkan “La Turquie Kemaliste” dergisinin bir sayısı.
Atatürk döneminde Kemalizm
1933'ten itibaren Kemalist Devrimi dünyaya anlatmak için Matbuat Umum Müdürlüğü üç ayda bir Türkçe ve Fransızca olarak “La Turquie Kemaliste” adlı bir dergi çıkardı. Dergi, 1933-1949 arasında 49 sayı çıkarıldı.
1936'da Türkçe, 1937'de Fransızca olmak üzere Tekin Alp'in “Kemalizm (Le Kémalisme)”, Edirne Milletvekili Şeref Aykut'un “Kamalizm” ve M. Saffet Engin'in “Kemalizm inkılâbının Prensipleri” ( 2 cilt) adlı kitapları basıldı.
Atatürk'ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, 1940'ta “Atatürk ihtilali” adlı kitabında “Kemalizm”i anlattı. “Türk ihtilalinin verimi sembolik Altı Ok içindedir ki buna Kemalizm diyoruz ve diyorlar” diye yazdı. Kemalizm'in komünizmden ve faşizmden ayrıldığını, Milli Sosyalizmden ise ayrıldığı ve birleştiği noktalar olduğunu belirtti. (16)
1936'da CHP Genel Sekreteri Recep Peker, görevden ayrılırken yayımladığı bildiride “Hepimiz için en büyük şeref, son nefese kadar Kemalizm eserinin sadık hizmetçisi kalmaktır” dedi. (17)
Celal Bayar, 1 Kasım 1937 tarihli meclis konuşmasında birkaç yerde “Kemalist Rejim” ifadesini kullandı. Bayar, Atatürk'ün ölümünden sonra Kasım 1938'de yapılan ilk meclis toplantısında da şunları söyledi: “Milletimiz on beş yıldan beri denenen Kemalizm rejiminin kendisine verdiği huzur ve sessizlik içerisinde çalışmak ve kuvvetlenmek istiyor. Ulusal sınırları içinde mutlu olmak istiyor.” (18)
Kemalizm; bu topraklarda Atatürk'ün önderliğinde emperyalizme karşı “bağımsızlık”, saraya, sulatana karşı “milli egemenlik”, geri kalmışlığa karşı “çağdaş uygarlık”, paylaşım savaşlarına karşı “barış” mücadelesidir. Bu toprakları yeniden vatan yapanların ve bu Cumhuriyeti kuranların ortak adıdır Kemalist… Onurdur, gururdur. "