kemalizm halkın afyonudur

entry8 galeri1
    8.
  1. Suratı kızıl kalbi karayı ingiliz uşağı sanıyordum Amerikan uşağı çıktı galiba. Olsun farketmez ikisi de aynı.
    0 ...
  2. 7.
  3. 19 mayıs'a ingiliz belgesi ile çıkan bir adamın izm'ini benimsemekle, 19 mayıs'a çıkmak için ecnebi milletlere yardım olmadan çıkmam diyen bir adamın izm'ini benimsemekle kalmayıp bir de bana fuller'in söylemini atıyorsun.

    graham fuller için hülâsâ, bozuk saat bile doğruyu gösterirmiş.
    0 ...
  4. 6.
  5. ~
    yahûdilerin halkı uyutmak ve tarihi sömürmek için afyonudur.~

    Pek de öyle görünmüyor ama sanki ya. baksana cia şefi sizinle aynı düşüncede.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2367853/+
    1 ...
  6. 5.
  7. Yooo, kemalistim ve ayfonum yok!111!11!!!
    1 ...
  8. 4.
  9. Halkın afyonu Recepizm'dir.
    Kemalizm değil.
    2 ...
  10. 3.
  11. Sakallı , büyük penisli bir seks makinesinin aforizması.

    Azizim kizilkara, ben hususi kısa yazdım , sen içlerinden geçmişsin kemoların.
    1 ...
  12. 2.
  13. yahûdilerin halkı uyutmak ve tarihi sömürmek için afyonudur. ikra-bismi rabbike mektûbâtını dahi götleri yırtılana kadar evirip çevirip tâhrif edmeye çalışıyorlar.

    19 mayıs'ın bir devlet operasyonu olduğunu ilk başta kabul eden m. kemâl, bencillik ile reddedip 'nutuk' gibi kemâlistlerin tâhrif edilen kutsal kitabına da öylesine yazmıştır.

    bediüzzamân Saîd nursî'nin emirdağ lahikası'ndan:

    Lozan Muahedesi’nden sonra, ingiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:

    “işte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve ismet’in verdikleri karar, Türk milletini islâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.

    Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor değil mi?

    Gizli Anlaşmanın Entrikası
    Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.

    Hayim Naum müthiş planının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra ingiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:

    “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben islâmiyet’i ve islâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”

    Aynı Hayim Naum, Türk Murahhaslar Heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş yani Mustafa Kemal ve ismet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır.

    Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak planın muvaffakıyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde –yani Mustafa Kemal yanında– emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, ma’hud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir islâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.

    işte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatini gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.

    3 bölümlük tercüme ile ilgili makâlemden :

    ayrıca baltacıoğlu dediğiniz zat ise millî mecmûa'da islâm dini hakkında,
    "... hûlâsa islâm dini'ni türkleştirmek lazımdır." 5 demiş bir zât. onlar için bi ehemmiyeti olmayan bir mevzûudur.

    "ahiren kur'an'ın tercüme edilmesini emrettim. bu da ilk defa türkçe'ye tercüme ediliyor. muhammed'in hayatına ait bir kitabın [sahih-i buhari'nin ] tercüme edilmesi için de emir verdim. halk, tekerrür etmekte bulunan birşey mevcut olduğunu ve din ricalinin derdi ancak kendi karınlarını doyurup, başka bir işleri olmadığını bilsinler. camilerin kapanmasına hiçbir kimse tarafta olmamasına rağmen,bunların bu suretle boş kalmasına taaccüb ediyor musunuz ?" 6

    yani câmiler boş kalıyor diye yıkılmasına razı mısınız arkadaşlar? bana nûrcu diyen dedelerinin dillerini anlamaktan âciz zâtlar için tercümesini de yaptım.

    çobanlar güneş , bulut ve yıldızlardan başka birşey bilmezler . yeryüzündeki köylüler de ancak bunu bilirler . çünkü mahsulât havaya tâbidir . türk, yalnız tabiatı takdis eder. (...) ben bu muammayı kabul edemem. takdise lâyık, ancak cemiyet-i beşeriyenin reisi olan kimsedir. 7

    yorgi pesmazoğlu adlı yunanlı bir gazetecinin çıkan bir gazetede yazmış olduğu satırlar da kezâ aynı şekilde kur'an'ın türkçe tercümesinden beklenen faydaların, dindar halkın beklentilerinden çok farklı olduğunu göstermektedir : vaktiyle osmanlı imparatorluğu'nun kuvvetlenmesini mucip olan "din budalalığı ve tasavvuf , son zamanlarda bunun parçalanmasını intaç etmişti. kemal'in kanaatince bu
    imparatorluk mâmulâtı, yabancı unsurlara istinad etmiş olduğundan memlekettin ve türklerin öz malı değildi. bunun içindir ki kemal, , devleti dinî tesirlerden uzaklaştırmıştır. kendisinin dediği gibi , bunu yalnız kanunlar ile uzaklaştırmamıştır ; kur'an i türkçe'ye tercüme ettirmekle , bunu her ­kesin malı yapmıştır . bu suretle kitab'ı okuyanlar, içindeki felsefi ahkâmın asrî bir devletin yurttaşlarının ihtiyacına kâfi gelemeyeceğini anlamışlardır. 8

    mehmed âkif ise, ilk yıllardaki şartların değişip, daha sonra hazırladığı kur'an çevirisinin istemediği bir maksad için kullanılacağım anlayınca, aldığı ücreti iade edip bu işten vazgeçmiş , tüm ısrarlara rağmen
    çevirisini yetkililere teslim etmemişti. 9. kemâl'in türkçe tercüme ile alakalı masada sûre-i yâsin'i okutulur ve devamında,
    "peki demin sen, "âdeta allah'la karşı karşıya kalıyorum" dedin ; o'na kendi anlamadığın bir dille hitab ettin . bu söylediklerinden sen birşey anlamadığın halde , allah'ın mutlaka arapça anladığına nasıl hükmettin?
    — efendim , kur'an-ı kerim arapça nâzil olmuştur da...
    — evet ama , kur'an-ı kerim arabistan'da , arap milletine kendi diliyle hitab ediyordu. sorarım size, allah yalnız arapların allah'ı mıdır ?
    — hayır efendim , cenab-ı hak , rabb'ul-âlemîn'dir !" 10.

    me'hâz.
    5 - millî mecmua, türk inkılâbı karşısında müslümanlık, (ismail hakkının
    cevabı), 15 mayıs 1928: krş. osman ergin, türkiye maarif tarihi, v/1644,
    istanbul, 1943
    6 - atatürk'ün söylev ve demeçleri (1918-1937), 111/124-125, t.t.k., ankara , 1989
    (4. bas.)
    7 - a.g.e
    8 - yorgi pesmazoğlu, kemal atatürk, 17-18 şubat 1937 tarihli proin atina'dan;
    ('yabancı gözüyle cumhuriyet türkiyesi" içerisinde, sh. 21 , ankara , 1938
    9 - dücâne cündioğlu - türkçe kur'an ve cumhûriyet sayfa 63
    10 - a.g.e sayfa 73
    2 ...
  14. 1.
  15. Bir gerçektir. Ķimse kusura bakmasın, durum bu kadar ciddi. Azizim şimdi uzun bir entry yazardım ama donlarında amip besleyen kitle şikayet edecek o yüzden kısa kestim.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük