osmanlı'nın şirk listesinin yanında hiç kalır. padişaha "zıllullah" yani "allah'ın gölgesi" demelerini mi ararsın, padişahın insanlara "kullarım" diye hitap etmesini mi ararsın... ne ararsan hepsi mevcut...
evliya çelebi'nin, 1656 tarihinde yaşanan ve kendisinin de bizzat şahit olduğu "vaka-i vakvakiye" olayının anlatımında, ilginç ve bugüne kadar eşine rastlamadığım bir detay vardır:
ayaklananlar IV. Mehmet'i ayak divanına çağırır. Padişah ayaklananların karşısına çıkınca:
"Nedir muradınız kullarım?" diye sorar.
Daha önce de dediğim gibi, aldığı yanıtın başka bir örneğini Osmanlı tarihinde görmedim:
"Kulluğumuz allahadır. Sen ancak bir mütevellisin" derler!...
Velhasıl Osmanlı padişahlarının "kul" lafına, sonunda "kulları" bile tahammül edememiş din gayretiyle!...
bu adamlar, bu övgüleri atatürk'e rağmen yapmıyorlardı:
- abdülhak hamit'e istanbul'da ev tahsis edildi ve maaş bağlandı
- ahmet haşim, ticaretle ilgisi olmamasına rağmen şeker şirketi yönetim kuruluna getirilmiştir.
bazıları, yukarda örneklerini verdiğimiz şirk örneklerin sahipleri olan Tanrıöver (1923, 27), Ağaoğlu (1923, 27), Tarhan (1928, 31, 35), Özer (1931, 35), Aka Gündüz (1933, 35), Karaosmanoğlu (1923, 27, 31), Bayur (1931, 35) ve Atay (1923, 27, 31, 35) mustafa kemal tarafından aday gösterilip milletvekili olmuşlar.
üç beş yağcı şairi kemalist diye yutturanların hazırladığı listedir. kendileri en yüksek makamlara layık gördüklerinin şirk ve küfürlerini (bkz: akp lilerin şirk beyanları sıralı tam liste) görmezler ama kalkar bir kaç şairi kemalist diye sunarlar.
--spoiler--
Yusuf Ziya Ortaç: "Atatürk'e Ekber! Atatürk'e Ekber! ancak O var: Atatürk! / Evliya odur, peygamber odur, sanatkâr Atatürk, / Tarihe hakim, zekâya önder, doğma serdar Atatürk, / Bunları geçti insan büyüğü: Kendi kadar Atatürk!" (1933; bak. Behçet Necatigil [der.], Atatürk Şiirleri, Türk Dil Kurumu Yay. 1963).
--spoiler--
--spoiler--
Ağaoğlu Ahmet: "Büyük Gazi! [...] Büyük Dahi! [...] layezal ve ebedi bir merbutiyet hissinin mahsulü olan bu satırları [vb...]
Bütün nimetleri, Paşa Hazretleri, bendeleri, Sizin dehanıza medyunum. Bugünkü vaziyetin tahavvülü bütün vatanın felaketini mucip olacağı gibi, benim gibilerin de tamamen mahv ve perişanisine sebep olacağından zerre karar şüphe ve tereddüdüm yoktur. [...]
Büyük Müncimiz! [...] Türk inkılabının başında bulunan Dahi'nin haiz olduğu prestije dünyanın hiçbir tarafında ve hiçbir devrinde tesadüf olunmamıştır. Gazi Paşanın icra etmiş olduğu tahavvüller [...] adeta mucizevi ve efsanevidir. [...] Bir millet yalnız bilakaydüşart itimat ettiği, kalbinin ve ruhunun bütün samimiyeti ile takdis ettiği bir Rehber'e ancak bu kadar teslim-i nefs eder. Dünyada hiçbir hükümdar, hiçbir peygamber bu kadar derin ve şumullü bir inkılabı icra etmemiştir ve edemez. Bu mucize yalnız Türk Deha'sına müyesser olmuştur." (Atatürk'e 1926 tarihli mektup; elyazısıyla ve Atatürk'ün notlarıyla iktibas eden, Soyak, Atatürk'ten Hatıralar c. II, s. 493.
--spoiler--