1923-1938 arasını altın çağ olarak gören aydindir.
çünkü islâm, bütünüyle baskı altındadır ve 1934'e gelindiğinde türkiye'de din eğitimi bitirilmiştir. bir de, yer yer halk açlıktan ölür, pek çoğu sehpalarda can verir, jandarma dipçiği ve tahsildar baskısı altında inlerken, kaymak tabakasını kripto-ecnebilerin oluşturduğu asker-eşraf-tüccar-bürokrat koalisyonundan oluşan chp ve cumhuriyet "seçkin"leri, arsa spekülasyonculuğu, ihtikâr, tefecilik, müteahhitlik, komisyonculuk ve savaş şartları istismarıyla zenginleşmekte, halk çullar-çuvallar içinde iken kalgurisi'den, fegara'dan paris modellerini kapışmakta, kuyruklu ceket, silindir şapka, klak, makferlanlarla balolarda danstan dansa ve kutlamadan kutlamaya koşmaktadır.
kuruluşundan itibaren türkiye bir arpa boyu yol alamadıysa bunlar yüzündendir. cumhuriyeti koruma ayağına darbelere bile çanak tutmuşlardır zamanında... neyseki son birkaç yıldır etkileri azaldı da hem ortadoğu'da hem dünyada daha etkili dış politikalar geliştiriyoruz.
türk aydınlanmasının öncüsü bilim,edebiyat,fikir ve sanat insanlarıdır. bu ülke bir arpa boyu yol alabildiyse, onların muasır medeniyetlere ulaşmaktaki idealist ve fedakar çabaları sayesinde olmuştur. bunu, kara cehaletin "din elden gidiyor" çığırtkanlıklarına rağmen yapabilmişlerdir. kara cehaletle kalkınmış tek bir ülke olmaması, onların ne kadar önemli bir iş başardıklarının göstergesidir.