bu gün basın-yayından, internetten konuşma ile ilgili bilgi toplayıp bir yazı yazmayı düşünüyordum ancak #4010885 nolu yazıda zaten her şey açıklanmış. benim anlamadığım doğan grubunun da dahil olduğu medya görsel medya kuruluşlarının neden kılıçtaroğlu'nun açıklamalarından tek bir satır bile yayınlamıyor olduğudur. ntv hariç hiç bir yayın grubunda bu sayın mir'in savunmalarından başka bir açıklama görmedim. mir hakkında bu kadar idda varken her şey göz göre göre halı altı ediliyor gibi geliyor bana.
işin ikincil yanıda şudur. ülkede her zaman olduğu gibi bir takım yöneticilerin ticarette fiilen etkilerinin hissedilmesi ve siyasi çevreleri yüzünden tanıdıkları, yandaşları, akrabaları tarafından kullanılarak ranta dönüştürülmesidir.
bu ancak iki şekilde engellenir.
1- dokunulmazlıklar kaldırılır. ancak tüm yargı mevcut yönetimin (akp'nin) eline geçmeden bunu yapamazlar. bu durum bir nebzede olsa hırsızlıkları engelleyecektir. akp ikdidarı bunu yapabilecek çoğunluğa sahiptir. hala dokunulmazlıkları kürsü dokunulmazlığı ile sınırlamamıştır.
2- tüm gelişmiş ve sosyal ülkelerde olduğu gibi siyasetçilerin ve birinci dereceden akrabalarının ticaret yapması yasaklanmalıdır.
kılıçdaroğlunun dengir mir mehmet fırat ı belgeleriyle şapa oturttuğunun resmi olan açıkoturumun kahramanları.
dengir mir mehmet fırat hiçbir iddaya doğru düzgün cevap bile verememiştir.
hoş, bu ülkede dünkü açıkoturumu oyun sanıp sonuçtan çok bol terli fırat ın karizmasından etkilenen aklıevveller varsa bir de bunlar oy kullanıyorsa ne yapsan boş artık.
kendini satıp belgesini göstersen yine sallamaz...
dengir mehmet fırat'ın laf karıstıran muhtesem fıkrasından sonra, ajdar'ın cıkıp sarkı soylemesini beklediğim lakin hevesimin kursagında kaldıgı tartısmadır.
nede güzel olurdu o araya bi çikita muz.
edit: bre şakşakçı arkadas ne zaman eksiledin. valla korkulur sizden daha yazı bitmeden eksi gelmiş. cinci hoca olmak boyle bişi demek ki.
karizmanın değil kapı gibi belgelerin konuştuğu düello olmuştur. hoş karizma söz konusuysa bugün itibariyle kılıçdaroğlu best model of turkey seçilecek duruma gelmiştir.
halkın olsa olsa yuzde 20'sinin canlı izlediği (veya tam metnini okuduğu) tartışmadır. izleyenlerin de büyük bölümünün mevcut belgelerden, farklı tarihlerde farklı mahkemeler tarafından verilen kararlardan doğru bir yorum yapabildiğine ihtimal vermiyorum.
dolayısıyla yine türkiye'nin büyük bölümü tartışmayı izlediği tv kanalından, okuduğu gazeteden yapılan yorumlardan öğrenecek. vakit okuyan "kemal kılıçdaroğlu mosmor oldu" manşetini, hürriyet okuyan "mehmet mir mehmet fırat sapsarı oldu" manşetini görecek. yorumcular taktıkları gözlüklerle yorumlayacaklar tartışmayı. sonuç olarak herkes duymak istediğini duyacak, kendine verileni alacak. senin anlayacağın; bir boka yaramayacak.
sadece tartışmayı izleyip sonuçlar çıkartmaya çalışan bilinçli azınlık kimin kaçakçı ve bir o kadar pişkin olduğunu gördü. onlar da azınlık zaten; görseler ne olur, görmeseler ne.
kemal kılıçdaroğlu'nun, kesinlikle oy ve güven kazandığı düello. zira hükumet yanlısı medya organlarında yapılan anketlerde bile %48*, vatan gazetesinin yapmış olduğu ankette ise %82 haklı olduğu kanısına varılan bu kişiye, mağlup oldu denilmez, ezdi denir ezdi.
1-kemal kılıçdaroğlu'nun, ukrayna gümrüğünün şirket ihracat faturalarının sahte olduğu itirazıyla ilgili rapor hazırlayan bürokratı dengir fırat'ın teftiş kuruluna şikayet ettiği ve soruşturma sonucunda gümrük kontrolörünün aklandığı, yani dengir fırat'ın bir iftira attığı yönündeki iddiasına dengir fırat ''anayasal şikayet hakkımı kullandım'' diye cevap vermiştir. burada olay şudur. dengir fırat'ın çıkarlarına zarar veren bir rapor hazırlaması nedeniyle bu kontrolör fırat'ın ''mal varlığı şaibeli'' iftirasına maruz kalmış ve aklanmıştır. yani kılıçdaroğlu haklı çıkmıştır. bu olayın başka bir izahı olamaz. ben desem ki şu devlet bakanı yolsuzluk yaptı. bunu kanıtlarsam ne olur? devlet bakanının yolsuzluk yaptığı kanıtlanmış olur. kanıtlayamazsam ne olur? devlet bakanına iftira atmış olurum. olayı bu derece basitleştirmemin sebebi sayın fırat'ın gereksiz açıklamalarıyla kafaları karışan arkadaşların anlamasını sağlamaktır.
2-kemal kılıçdaroğlu'nun ''dmmf ın yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğu menas aş hayali ihracat yaptı'' yönündeki iddialarına ve gösterdiği ilk derece mahkemesi ve yüksek mahkeme kararlarına dengir fırat alakasız bir başka mahkeme kararıyla cevap vermiştir. böyle yapmasının nedeni dersine iyi çalışmamış olmasıdır. çünkü kılıçdaroğlu'nun iddiası ingiltere ile ilgili bir hayali ihracat olayıdır. dmmf ın aklı ise ukrayna da kalmış ve komik duruma düşmüştür. kılıçdaroğlu'nun en ciddi ve belgeli iddiası karşısında neredeyse 15 dakika boyunca konuyla hiç alakası olmayan bir başka mahkeme kararını sanki ingiltere ile alakalı hayali ihracat olayıyla bağlantılı gibi algılayarak savunma yapmıştır. çünkü o konuda aklanmıştır ve kılıçdaroğlu'nun o cepheden kendisine saldırdığını sanmaktadır. oysa kazın ayağı öyle değil. daha sonra da kılıçdaroğlu'ndan ukrayna konusundan çıkmamasını istemiştir(aklı hala orda garibimin).dikkatlerden kaçan ve kafaları karıştıran konu budur. belgeler basın tarafından incelendiğinde gerçek ortaya çıkacaktır. kimse telaşlanmasın.
3-kılıçdaroğlu'nun gümrükler genel müdürlüğü'nden menas'a ait tırların gümrüklerde kırmızı bölgeye alınmamasını istenen yazıda dmmf ın adı olduğu yönündeki iddiaya dmmf hiç cevap verememiştir.
4-kılıçdaroğlu'nun son iddiası ise oroyin olayıyla ilgilidir. şimdi tır'da oroyin yakalandığına dair şüphe yoktur. tır'ın menas'ın mallarını taşıdığına dair de şüphe yoktur. sorun şudur: acaba oroyin dmmf şirketten ayrılmadan önce mi yakalandı yoksa ayrıldıktan sonra mı?bu konuda kılıçdaroğlu dmmf'ın 01.09.2007de şirketten ayrıldığına dair bir belge göstermiştir.bu belge dmmf ın şirketten ayrıldığına dair dilekçesidir. fakat bu belge her nedense noter tarafından tam 8 ay sonra oroyin iddiaları ayyuka çıkınca tasdik edilmiştir. ayrıca fırat'ın şirketten ayrıldığı 4 haziran 2008 tarihinde ticaret sicili gazetesinde ilan edilmiştir. hukukla ilgili olanlar bilirler ki tacir şirketten ayrıldığını 3. kişilere bildirmedikçe şirketin işlerinden mesuldür. dolayısıyla dmmf ın mesuliyeti şirketten ayrıldığının ilan edilmesiyle sona erer. yönetim kuruluna sunduğu dilekçeyle değil. dmmf bu iddiayı savuşturmak için banka havalelerini gösteriyor. şimdi biz nerden bileceğiz o havalelerin senin sattığın hisseler için ödendiğini. buna senin yakın çevren inanabilir. bazı enayiler vardır onlar da inanabilir. ama tarafsız biri buna inanmaz. belge getireceksin. ayrıca bu konu konuşulurken dmmf tır söförünün zaten oroyin işine önceden bulaşmış ve takipte olan biri olarak lanse etmiş kılıçdaroğlu da ''o zaman böyle bir adamı nasıl işe aldınız'' diyerek lafı yerleştirmiştir. dmmf'ın çifte fatura kullanıyoruz şeklindeki ''itirafını'' da kemal unakıtan'a havale etmiştir.
not: tartısmanın yukarıda anlattığım gibi olmadığını gerekçeleriyle belirtenler mesaj yollayabilirler. istedikleri şekilde editleyeceğime söz veriyorum.
bir bürokratla bir tacirin aynı satırda yazılmış halidir. bürokrat kara kitabın dediği şekilde yorum yapacak, tacir ise kara kitabın kendine sunduğu imkanı nasıl kullanırımın hesabını yapacak. ancak tacir; zaman geçer de devlet adamı olursa cidden hamama girmiştir ve terleyecek çok fazla atmosfer bulur kendine.
gelelim bugünkü tartışmaya. bu tür tartışmalarda her ne kadar iddia makamına daha fazla iş düşse de bugün asıl iş mehmet fırat'a düşmekteydi. mehmet fırat belki onlarca firmaya ve ülkeye, yüzlerce ihracat yapmış bir şirketin ortağı. bu şirket yaptığı bir işte "hayali ihracatla" suçlanmış ve ceza almış. yani bu şuna benzer; bir bakkal sattığı on tane mala fiş vermiş ama üç kişinin fişini kesmemiş yakalanmış ceza almış. kimse bu benzetmemi alakasız olarak yorumlamasın. ticareti herkes çapına göre yapar, çapına göre kazanır, çapına göre vergi verir, çapına göre de suç işleme potansiyeli taşır. yani bir bürokratın, bir ihracatçıya verebilecek çok dersi olmasına karşın, en kral bürokrat belki de sokakta simit satma kaabiliyeti olan kişi kadar ticaret konusunda kaabiliyetli değildir. hayatındaki en büyük ticaret bir çocuğa okul harçlığı uzatmakla, marketten yoğurt almak olan bir kişinin; "1600 tane tır çalıştırıyordum" diyen bir kişiye "sen 40 yıl boyunca bir kere hayali ihracat yaptın" diye suçlamada bulunması, şahıs bu suçu işlemişse bile bence kayda değer bir olay değildir.(evet ben de ticaretle uğraşıyorum)
gelelim uyuşturucu konusuna. uyuşturucu konusunda belgesel anlamda kesinlikle mehmet fırat haklıdır. bir şirket sahibidir, şirketteki hisselerini satmıştır, hisse satışı yönetim kurulu defterinin noter onayıyla sabittir ve bu satıştan sonra şirket tırı eroin yakalatmıştır. kaldı ki yakalanan eroin kargaların bile güleceği bir miktar olup kocaman şirketin-ki bu şirket 1600 adet tır çalıştırıyor- tevessül edeceği bir miktar değildir. sabıkalı ve takipteki bir şöför olayı şahsi anlamda tezgahlamış, suçunu da kabul etmiştir. kemal kılıçdaroğlu'nun "neden şüpheli adama iş verdiniz?" sorusu ise akıllara zarardır. bir simit bile satmamışlığın göstergesidir. tır şöförlüğü gibi bir sektörde nasıl adam seçilir bu sektörü az çok bilen bilir. seçme şansınız yoktur ve seçmeye çalışan adamların şekillerinden tutun geçmiş hayatlarına kadar tamamı aynıdır. ayrıca bahsedilen şirketin "kırmızı hat" şirket olmasına ise hiç şaşılmamak lazımdır. bu soruya cevap vermekten kaçınan mehmet fırat'ın kaçınma sebebi ise sadece devlet terbiyesidir. çünkü bugün maalesef aynı işi yapan kürt işadamlarının tamamı "kırmızı hat" muamelesi görürler. tabi bunu söylemek pek de yakışık almazdı,o da bunu söylemedi.
velhasılı mehmet fırat ilk konuda suçlu ikinci konuda ise kesinlikle suçsuzdur. belki ikinci konuda da tonlarca uyuşturucu kaçırmıştır ancak bunun bilgiye belgeye yansıyan tarafı olmaması hasebi ile kesinlikle suçlanamaz. hayali ihracat konusundaki suçu ise sadece yasalara göre suç olup, 1600 tır çalıştıran ve onlarca yıldır ihracat yapan bir firma için hiç dişe dokunmayacak bir iddiadır. işte tüccarlıla bürokratlığın farkı budur. önce tacir sonrasında devlet görevlisi olursanız böyle terlersinz.
olayı mahalle maçına çeviren, mahkemede kozlarını paylaşacak medeniyete erişememiş, üzüldüğüm, nasıl seçip de oralara gönderdiğimize akıl erdiremediğim insancıklar.
ekşi sözlük ve dahi bu sözlükteki yorumları okuduktan sonra kemal kılıçdaroğlu'nun eze eze kazandığı tartışma olduğunu düşünürken uğur dündar'ın sunduğu ana haber bültenini izledikten sonra nasıl olmuş da çıkmış birileri bunları söyleyebilmiş şaşırdığım tartışmadır. hitabet sanatı olarak kemal kılıçdaroğlu'ndan daha geride bir dengir mir mehmet fırat görülmesi cevab veremedi durumunun olduğunu göstermiyor bilakis kemal kılıçdaroğlu keyfine hizmet belgeler düzmüştür bunu görmüş olduk. kemal kılıçdaroğlu'nun şüpheli bir şoförün işe alımından ise dengir mir mehmet fırat'ı sorumlu tutması kemal kılıçdaroğlu'nun özel sektörle uzaktan yakından alakası olmadığını göstermiş oldu. öyle ki yarın öbür gün meclisin çaycısının çayları karbonatlı çıkarsa tbmm başkanı köksal toptan'a hesap sorar, çay ocağına alınan karbonatın fişini gösterip belge diye rakibimi altettim havalarına da girer bu adam.
kemal kılıçdaroğlu: hayali ihracat ve özellikle çift fatura konusunda net goller atmıştır.
dengir mir mehmet fırat: uyuşturucu işinde, önceden istifasını, son dakikada çizgiden çıkarmıştır. şayet banka dekontu olmasaydı, inandırıcılığı olmazdı. vatan gazetesinin isteğine binaen noter tasdiklisini göndermesi açıklaması soğukkanlı izleyiciler için yetse de kimilerini memnun etmeyecektir. dolayısıyla bu golü fırat'a yazıyoruz.
genelde dengeli geçse de kritik vuruşu kemal kılıçdaroğlu'nun yaptığı tartışma. dengir mir mehmet fırat'ın çift fatura gafını, eski hesap uzmanı ve kontrolör kimliği ile yakalayan kılıçdaroğlu bu pası göğsünde yumuşatıp zarifce filelere göndermeyi bilmiştir. ayrıca fırat'ın hayali ihracat belgesine de tatminkâr bir cevap veremediği gözlerden kaçmamıştır.
dengir fırat: '' biliyosunuz, anadolu da analarımız ekmek yaparlar, bir gün hanımın biri ekmek hamuru yoğururken gaz kaçırmış. kocası hesap sormuş neden çıkardın diye. hanım da demiş ki sen neden baltanın sapını kırmıştın...''
dengir fırat: heheh
uğur dündar: owww!
aynı cümlede anadoluda ekmek yapan anaları ve gaz kaçıran kadını kullanan bir akpli ile elinde dosya dolusu belge ile gelen kılıçdaroğlu ve ortada ben buraların efendisiyim diye kasılan uğur dündar'ın katıldığı düello.
bir süre izledikten sonra * boşu boşuna yapıldığını farkedip izlemeyi bıraktığım kapışmadır. nerden vardın sen bu kanıya derseniz; kemal kılıçdaroğlu ne kadar kesin bir belge getirirse getirsin dengir mir mehmet firat'ın lafı yokuşa süreceği belliydi. belki ben çok safım bilmiyorum ama politikaya, politikacılara karşı içimde kalan son güven kırıntılarını da alıp götüren kapışma olmuştur.