--spoiler--
Sosyal Sigortalar Kurumu kar amacı gütmez. ismi üstünde zaten sosyal güvenlik kuruluşudur.
1971 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün hazırladığı ve hükümetimize sunulan edilen raporda, sosyal güvenlik alanında acil olarak alınması gereken önlemler sıralanmıştır. Bu önlemler alınmadığı takdirde SSK'nın 7 ile 10 yıl içerisinde açık vermeye başlayacağı belirtilmesine rağmen hiçbir tedbir alınmamıştır.
SSK 1977 yılından itibaren açık vermeye başlamıştır.1990'lı yıllara kadar bu görev açıklarını kendi özkaynaklarıyla karşılamış ancak daha sonrasında özkaynakların yetersiz kalması sebebiyle mevcut sistemde açık oluşmaya başlamıştır.
Ben göreve atandıktan sonra SSK'nın modernizasyonu ve teknolojik altyapısının hazırlanmasının yanısıra, mevcut hükümetlerin emeklilik yaşını düşürmeye yönelik çalışma tasarılarının ülkemiz ekonomik koşulları ve kurumun içinde bulunduğu durum itibariyle uygun olmayacağı noktasında genel müdür olarak açık tavrımı da ortaya koydum.
Görevimin sona erdiği 1999 yılını takip eden tüm rakamları aşağıda bulabilirsiniz.
2000 yılından itibaren 10 katından daha fazla bir artış görülmektedir.
Son olarak , SSK'nın yönetilmesinde Genel Müdür doğrudan karar mercii olmayıp, Yönetim Kurulu ile birlikte kurumu idare etmektedir. Kararlar, Yönetim Kurulu'nda işçi sendikaları, işverenlerle işçi emeklileri ve hükümetin temsilcileri ile birlikte alınmaktadır.
1991 yılında koalisyon hükümetinin erken emekliliği getirmesiyle ssk zarar etmye başlamıştır.ayrıca bir insanın ssk genel müdürlüğünü becerememesi parti başkanlığını beceremeyeceği anlamına gelmez.
sahi nasıl batırdı hacı ? ha bu arada; kime batırdı ssk'yı? batırdıysa şimdiye kadar neden yüksek sesle anırmıyordunuz (bkz: anırmak) ? bilmeden ssk'yı götünüze mi batırdı yoksa? daha uzar gider bu sorular ; neyse konumuza dönelim;
genel müdürler kanunların kendilerine çizdiği hareket alanı içinde hareket ederler. bulunma amaçları kurumla ilgili kanunların uygulanışını ve sistemin işleyişini sağlamaktır; eğer kılıçdaroğlu zamanında ssk batmışsa bu kılıçdaroğlu'nun değil dönemin siyasi iradesinin basiretsizliğidir.
bir cehapeli ve laikçi olarak baykal genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra kılıçdaroğlu'nun doğru bir seçim olup olmadığını sorguluyordum, bugün anladım ki gerçekten isabetli bir karar.zira bir avuç yavşağın kollarını çemreyip bok atmaya başlamasından da ne denli doğru bir seçim olduğu anlaşılıyor. hoş ben bu yavşaklardan "ama kılıçdaroğlu tuncelili,alevi" vb gibi salvolar bekliyordum. beni yanılttılar, şimdilik bu şekilde bir saldırı yok ama azer bülbül abimizin dediği gibi heran herşey olabilir . son olarak ; her ne kadar karşısındakiler kılıçla değil bok atma üzerinden bir savaş yürütse de allah kılıcını keskin etsindir.
dünyadan haberi olmayanlar için kullanılası akp zırvaları arasına yazabileceğimiz hede. erken emeklilik demirelin olayıdır (bkz: at yalanı sikeyim inananı)