milliyet ve cumhuriyet gazetelerinde yazıları yayınlanmıştır. bildiğim kadarıyla cumhuriyet gazetesinde de haftalık olsa gerek ufak bir köşesi hala vardır. tek bir cümleyle bütün dünyanızı karıştırabilir. ayrıca nadir kalan dili ustaca kullanan yazarlarımızdandır kendisi. romanlarını akıcı ve ilgi çekici olarak bulmasam da dili ustaca kullandığı kesin.
Eserleri;
2010, bir başka şehir, imge kitabevi yayınları
2010, dil hurafeleri: türkçenin güncel sorunları, imge kitabevi yayınları
2005, türkçem mahzun ben mahzun, imge kitabevi yayınları
2005, küskün fotoğraflar, imge kitabevi yayınları
2000, çıngırak, kültür bakanlığı yayınları
2000, gülten dayıoğlu'nun çocuk romanları, kültür bakanlığı yayınları
1999, öğretemediğimiz türkçe, cumhuriyet kitapları
1995, bir şarkıyı dinlerken, cem yayınları
1992, yitik kuzular, cem yayınları
1990, türk dili, 6. baskı, imge kitabevi yayınları
1989, geç de olsa, hatipoğlu yayınları
1987, yitik kuzular, cem yayınları
1982, toprak kovgunları, may yayınları
1979, çürük kapı, may yayı
ilk romanı Toprak Kovgunları ile 1981 Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü'nü ilk öykü kitabı "Çürük Kapı" ile 1979 Lions Jüri Ödülü'nü almıştır. Sözü edilen ödüllerin seçici kurullarında Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Asım Bezirci, H.i. Dinamo, Şükran Kurdakul, Burhan Arpad gibi saygın edebiyatçılar vardı. "Bir Başka Şehir" deki olaylar üniversitede biri 1948 yıllarında, öteki 1980'den sonra yaşanan iki tasfiye döneminde geçiyor. Bu iki dönem arasındaki ilişkiyi kurabilmek için her iki dönemde de mağdur olmuş bir aile anlatılıyor romanda.
Köylüm olan yazardır. Vefasız biridir kendisi. Hiç köyüne uğramaz eşine dostuna sahip çıkmaz ; aslını inkar eden birisidir. Yazılarını okumadığım için bir şey diyemeyeceğim.
Hep içinden çıktığı hemşerilerini, gurbete savrulmuş yoksul köylülerini yazdı, onların öykülerini yarına kalacak tatta kaleme aldı; PEN gibi, Edebiyatçılar Derneği ve TESK gibi kuruluşların ödüllerini bu yapıtlarıyla aldı. Kaman köylülerinin ilginç sözcükleri ilk kez onunla edebiyatta yer buldu. Eskiden daha sık gittiği memleketine 4-5 yılda bir uğrar. Son olarak 4 yıl önce Kaman köylerini dolaştı, Yassıada'da Menderes'le yargılanan ünlü bir kabadayının hikâyesini dinlemek için ishakocalı da uğradığı köylerdendi, yan yana duran iki kahveden birinde ishakocalılarla oturdu, anlattıklarını dinledi, sonra da Neşter ve Madalya'da yazdı. Hem köylüsü olduğunu söyleyip hem de köyünden çıkmış tek bir yazarın tek bir kitabını okumadan hakkında ahkam kesmek sorumsuzluktan, duyarsızlıktan, vefasızlıktan, kibirden de öte bir şeydir. Yazar, eserleriyle, kalemiyle yazar olur, çevresine yararı, vefası, bağlılığı, hizmeti de kalemiyle olur öncelikle.
Emin Özdemir ve Kemal Ateş'in emekli olmalarından sonra iLEF'te Türkçe derslerinin hiçbir ağırlığının kalmadığı Ankara Üniversitesi Senatosu'nda konuşulmuştur.
Köyüne uğramaz diye yazan, yazarı vefasızlıkla suçlayan zatı muhterem... Kemal Ateş'in soyadını taşıyan akrabası köyde nerdeyse hiç kalmadı. Bütün akrabaları ya Ankara'da ya Almanya'da. Köye kime uğrasın? Gene de arada bir gelip gider. Köyünden çıkan tek bir yazarın tek bir kitabını okumayarak gerçek bir vefasızlık örneği gösteren kardeş, böyle yazan biri olsa olsa vaktiyle dedelerinin kavgasının etkisinde kalmıştır, özel bir husumeti vardır.