vardır.
zamanla o kadar birikirler ki,ruhunu ezerler yine de anlatamaz,açıklayamazsın.
derin nefeslerin ardında saklanırlar,anlatmak ister de,beceremez,derin bir nefes çeker,"neyse" dersin ya işte o anlatamadıkların boğar seni.
yaşadığınız ve sadece içinizden konuşabildiğiniz şeylerdir.
son 1 aydır üst üste aldığım kötü haberlere mi yanayım, ayağa kalkmaya çalışırken daha da vuranlara mı yanayım. zaten mevsiminin hiç sevmediğim günlerini ve anılarını zor atlatırken, gelişen süreçler iyice insanı bezdiriyor.
en güzel günlerimi, en özel hislerimi paylaşırken bu süreçleri de yazmak istedim. kimseye bir mesaj değil bu yazdıklarım. buradan bir kazanımda elde edecek değilsiniz.
sadece yazıyorum kendimce, kafayı iyice sıyırmamak ve düşünmeye yer açabilmek için yazıyorum.
bu süreçlerde vodka çok iyi arkadaşmış. ama o da geçiciymiş. anlayacağınız siktir olup gidiyor. ya da insanı ayakta uyutuyor..
çok şükür The Revenant - Sound of Hugh Glass var ' da ağır da olsa arkadaşlık ediyor. o dizeleri yok mu, kahrederek insanı bağır bağır düşündürüyor..
arkadan derin bir ses, sırtımı ürpertiyor. karanlık odada vodkanın mide mi yakmasıyla birlikte, hafif ateş sesi, uğultu. kelimelerle anlatamadıklarımın müzik haliydi.
dinledikçe beni bana anlatıyor dedim.
insan düştüğü gibi kalkmasını bilecek. en son düştüğümde elimde bir avuç toprakla ayağa kalkmıştım.
en yoğun hislerdir. hislerin yoğunluğu arttıkça onları ifade etmek için seçtiğiniz kelimeler hislerinizle eşleşmemeye başlıyor. bence bu hisler bizlere dünya dışından geldi. çünkü bunları susarak anlatmanın dışında ifade etmenin yolunu bilemiyoruz ve üstüne üstlük içimizde öylece kalıyorlar. verdikleri etkiye karşı tepki olarak ise istemsizce bir takım davranışlarda bulunuyoruz. ağlamak veya gülmek gibi aşırı uç tepkiler veriyoruz. bunları da yapamıyorsak ona uzun bir süre katlanmak durumunda kalıyoruz. en zoru da bu sanırım.
Senin de babası olduğun bir şiir vardır belki,
Sayfaları sararmış eski bir defterde.
iki kadeh rakının yanına keder olduğun da olmuştur,
Yakılan keyif sigarasına ateş olduğun da..
Üzülme.
Birilerinin hayatlarından çaldığın anları,
Başkalarının hayatlarında anı olarak bırakmışsındır.
Geçtiğin her yolda kokun kalmasa da,
Bazı yolların kokuları sinmiştir üstüne.
içmesen de onunla sigara, yahut eşlik etmesen de rakısına;
Buram buram kokmuş ruhun, hayallerin kör kütük sarhoş,
Yarınını bulamadan sızmış bugünün bir kenarında.
Kirli bir bedene hapsettiğin, tertemiz bir ruhun varsa da;
Herkes mutluluğa müptela;
Mutlu edebildiğin kadar varsın onların hayatlarında.
Düşünme bu kadar, çıkamazsın işin içinden.
Kaçar gider tren, sen daha bilet kuyruğunda iken.
Hiçbir şey kelimelerle tam olarak anlatılamaz ki.
Mevlananın güzel bir sözü vardır:
"Sen ne söylersen söyle,söylediğin,karşındakinin anladığı kadardır."
Kelimeler yetmez insanın kendini anlatmasına. Karşısında o kelimeleri anlayabilecek bir bireye ihtiyacı vardır.
Sen seversin mesela çok seviyorum dersin ama senin sevginle karşındaki insanın sevgini anlayışı bir olmaz mesela seni anlamak istemezse. Sen istersen dünyanın en güzel kelimelerini seç,en güzel tasvirlerini yap boşa kürek çekmedir.
Kimi de sen tek kelime etmesen bile anlar içindeki kelimeleri. Bilir senin sessizce kurduğun tüm cümleleri. O anda kelimelere bile ihtiyacın kalmaz.
Sevgi,özlem,aşk,nefret,hasret,acı,mutluluk,fedakarlık,riyakarlık... Hiç biri kelimelerle anlatılmaz. Yaşanınca öğrenilir,yaşatılınca öğrenilir.
Aslında hepimiz boşa konuşuyoruz. Bizi konuşmadan bile anlayabilen insanlarla dolu bir hayat dileğiyle.
geçen tiyatrodaydım cem davranın bi oyununa gitmiştim. yanımda da annesiyle gelmiş bi çocuk oturuyordu.çocuk sol yanımda ,annesi de onun solunda.neyse oyun başlıcak falan çıkardım cebimden iphone 4 'ü bakınıyorum faceye , maksat vakit geçsin. bu arada annesinin telefonunu görmüştüm konusurken şuan piyasada bulamayacagınız eski bi telefon .fi tarihinden kalma bi nokia falan.biraz da kulak misafiri oldum konusmalarına. neyse face de takılırken bi an farkettim ki çocukta sol yanımdan benim izlediklerimi izliyor , benim baktıklarıma bakıyor arada.içim bi garip oldu.telefonu ona vermek istedim bian.zaten kaç yıl önce almsıtım telefonu.ama işsizdim şuan.veremedim telefonu ona ama ben biraz daha açık pozisyona geçtim iyi görebilsin diye.öyle yani.duygulandırdı beni akşam akşam...
bazı anlar vardır, kendine bile izah edemediğin duygularla boğuşmaya çalıştığın,öyle ki içinde bulunduğun ruh hali o kadar değişken olabiliyor ki,sabah arkadaş,aile ortamında farklıyken,akşam yalnız kaldığınız da tüm olanları sorgulamaya,anlamsızlıkları aramaya ve bunlarla beraber karanlığa gömülmeye başlarsınız,işte bu durumu kelimelerle anlatamaz,sadece atlatmaya çalışırsınız.