kimi zaman hissedilen sevginin ifade edilemediği, kimi zaman ise içinde bulunulan çaresizliğin kelimelere dökülemediği anlardır. bütün bu anların ortak noktası ise böyle anlarda sözcüklerden çok daha fazlasına, hislerin kılavuzluğuna ihtiyaç duyulmasıdır.
özel üniversite öğrencisinin yıllık o kadar para yatırıp kopya çekerken hocasına yakalanması ve o ilk göz teması çaresizliğin krallığıdır. Özür mü dilemeliyim? Dönemim uzar mı? Yalan kurtarır mı? Bir şey söylemeden çıkmalı mıyım... Düşündüm darlandım sizi darladıysam ne mutlu bana.
en yakın arkadaşın ilişkisine dayalı hiç bir çözümü kabul etmediği , hepsine ayrı bir bahane bulduktan sonra '' napıcaaamm been??'' diye size döndüğü andır.
Kavanozun dibini sıyırıp son zerrelerini sıvadığınız çilek reçelli ekmeğin ellerinizin arasından kayıp halıya yapışmasıdır. O halıyı al kıvır bin üstüne atla camdan yani. Öyle bişey.
yeni tanıştığın birisiyle muhabbet ederken konu aileye gelir ya annen ne iş yapar baban ne iş yapar işte o anda birisinin yüz ifadesi kayar o çocuğa sormayın başıma geldi çocuğun annesi vefat etmiş o an ki sessizlik ben başka bir yerde duymadım sessizlikten kulağım ağırdı ne söylersin ki şimdi ona hiç bir şey tabiki de söylemezsin de zaten.
"Ben yapamıyorum." Sözünü duyduğunuz andır. Ne yapacağınızı bilemezsiniz. Aklınızdaki tüm planlar tüm cümlelerin anlamsızlaştığını kelimelerin kifayetsiz kaldığını fark edersiniz.
Otobüse binilir otobüs hareket eder akbil çıkartılır ve okutulur ama yetersiz bakiye bugün karşılaştığım durum.
Noldu amca noldu çarşıya gidemiycekmiyim payam vay amca yanımda valla vay duy son duyakta doldurup basmayan senin gibi olsun.