Yılmaz Erdoğan ı sevmesem de görüntü,ses ve etkileyici diyaloglarıyla harika bir filmdi.Bu dünyadan ayrıldıktan sonra kıymeti bilinen iki yazar,madencilerin zorlu çalışma şartları incelikle işlenmiş.Ayrıca Mert fırat ve Kıvanç keratası da rolünün hakkını vermişti hani.
bu filmin gösterime girmeden evvel beklemeye başladım.. sözlükte bu başlığı filmin çekimleri başlamışken entry girmişim..
sonra filmi yarısına kadar tahammül edebildim.. neden böyle oldu? film dolayısıyla rüştü ve muzaffer'in hikayesini araştırdığımda bayılmıştım oysa.
sonra neden beğenmediğimi anladım, "Hayatta tahammül edemediğim bir şey varsa o da yapış yapış duygusallıktır" diyor Bukowski. bilmiyorum problem belki de bendedir..
ama bu muzaffer tayyip'in bu şiiri güzel:
inkar etmiyorum ki
Öpmesine öptüm Evadoksiyayı.
Hem de zeyrek yokuşunda öptüm.
Sinemaya da götürdüm.
Fakat ben o zaman
Deli gibi seviyordum onu.
Sanırsam o da beni seviyordu..
Sevmese ıslık çalar mıydı,
Saat ondan sonra,
Çabuk gel diye
iyiki sinemada izlememişim filmidir. Kesinlikle uyuyakalırdım. Kaldı ki elimin altında olmasına rağmen yarıya kadar zor izledim hiç de merak etmiyorum.
harika bir film değildir. bir filmin harika olabilmesi için kusursuza yakın olması gerekir. tamam çekimler güzel, oyunculuklar iyi, güzel şiirler varda sürükleyicilik, hikaye nerede? acaba ne olacak şimdi diye sarmıyor ve her şey birden olup film bitiyor. arkadaşım bana ağladım dedi, bir yandan saate bakıyorum filmin 15 dakikası kaldı bu kız neden ağladı diyorum. daha büyük beklentiyle izledim ben bu filmi. 10/6 sorry.
hollywood tadında bol ağlatmalı bir film. bana bir zamanlar neden mert fırat'a hayran kaldığımı hatırlatmıştır. önce başka dilde aşk şimdi bu, adam sanki oynamıyor yaşıyor karakteri.
Sinema gösterimine zonguldak'ta gitmis biri olarak nefret ettigim film. Herkes aaa şurası çarşı, aa bak fener, aa gördün mü, yok gormedik amk bakmiyoruz biz.
böyle saçma sapan bir türkiye olduğunu hiç bilmeyen birilerine öğretmiş olan film olduğunu düşünüyorum. birileri var açlıktan verem oluyor ve birileri var tamamen yabancı oldukları tenis gibi bir sporun müsabakalarını düzenliyor, bu dalda sporcu yetiştiriyor...
benim cahilliğim mi bilemiyorum ama zamanında zonguldak köylüsünün madende çalışmakla mükellef olduğunu ben bu filmde öğrendim.
fakat yılmaz bey kusuruma bakmasın da o belçim sevimsiziyle film olmuyor be şekerim.
Sana bunları neden anlatmadım bilmiyorum , belki herkes kendi telaşına düştü. Belki sen yoktun..belki bu mektup hiç yazılmadı. Belki de bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından , hiç uyanmak istemiyor uykusundan.
yılmaz erdoğan filmi diye öteledikçe ötelediğim film. (sanki zamanında vizontelede hüngür hüngür ağlamamışım gibi) deplasmandaplesebo pisliği sayesinde izledim bugün. tükürdüm suratıma.
görüntü yönetmeni gökhan tiryaki'nin büyük çekim dersleri verdiği sinema filmidir. konu bazen sıksa da filmin izleyeni bağlayan irili ufaklı sahneler vardır.