Galaya katılan arkadaşımın söylemlerine göre güzel ama çok uzun film. Galadan erkenden ayrılanlar olmuş bu yüzden hatta. Onun dışında kıvanç tatlıtuğ, mert fırat ikilisinin oyunculukları gerçekten çok iyiymiş.
Kıvanç Tatlıtuğ , Belçim Bilgin , Mert Fırat gibi isimlerin rol aldığı ; Yılmaz Erdoğanın yeni filmidir . Senaryosuyla , oyunculuklarıyla , müziğiyle muhteşem ve arşivlik bir filmdir .
Olay örgüsü olsun, oyunculuklar olsun gerçekten çok iyi bir başarı yakalayacağına inandığım bir film, uzun zamandır böyle güzel yerli filmimiz vizyona girmemişti.
Oyunculara gelince sanıyorum ki kıvanç tatlıtuğ bu zamana kadar kat ettiği yolu bu filmle ikiye veya üçe katlayacağından eminim. Yeri gelmişken Yılmaz erdoğana hikayenin asıl sahibini unutmadığı için kendine minnettarız.
rüştü onur ve muzaffer tayyip uslu' nun hayatından bir kesit anlatan film.
filmdeki kadın oyuncu kim bilmiyorum, filmi izler miyim onu da bilmiyorum ama muzaffer tayyip sarışın severdi, karşı cinsten bahsettiği tüm şiirlerde sarışın derdi biliyorum.
filmden ziyade keşke kitaplardan öğrenilseydi bu iki şair ama sonuçta öğrenilecek olmaları iyi elbette.
Aydınlık Gazetesi kitap eki vesilesiyle tanıdığım 22 yaşında veremden hayatını kaybeden Zonguldaklı şair Rüştü Onur ve nişanlısı Medih Sessiz'in hikayesinin anlatılacağı film. Hikayelerini okuduğum an etkilenmiş ve filmi merak etmiştim. Fakat Şimdi fragmanda Kıvanç Tatlıtuğ'u görünce keşke olmasaymış diyorum. Yine de önyargılı yaklaşmamaya çalışıyorum. En kısa zamanda izleyeceğim.
Kesinlikle izleyeceğim filmdir,fragmanından bile etkilendim onu söyleyebilirim. Aptal saptal filmlerin gişeleri alt üst etmesinden sonra ilaç gibi gelecektir.
ben bu programı filmden sonra internetten izledim.kıvanç ın bahsettiği sahne filmin geneline bakılırsa o kadarda önemli bi sahne değil ama benim ağzıma sçan sahne olmuştur.
yarrağımın gafası gibi bir filmdi. bu filme gidenin akıl sağlığından şüphe ederim arkadaş ben! celal ile ceren gibi bir şahesere laf edenler, bu saçmalığı göklere çıkarıyor. tuhaf!
Mert fırat hayat vermiş filme.oyunculuğuna hayran kaldım.filme gelince görüntüler güzeldi fena sayılmaz ancak daha etkileyici replikler olmalıydı.ikinci kez asla izlenmez.
filme büyük beklenti ile gitmek benim hatamdı evet ama yılmaz erdoğan'ın filmi gereksiz uzun tutması da
onun hatası olmuş! onun dışında o tarz filmler için gayet başarılı bir türk yapımı olmuş.
özellikle kostumler, sahneler, cekimler, arabalar, mekanlar.. kısaca: 1940'lı zonguldak..
çok çok iyi aktarılmış.. değindiği konular çok sağlam ve acı konulardı..*
dram filmi belki ama yer yer çok da güzel güldürmekte. senaryosu ve karakterleri kesinlikle
cuk oturmuş ve çok başarılı idi. ki bu konuda bu derece iyi iş beklemiyordum!
kıvanç tatlıtuğ'dan beklenmedik bir performans izledim, çok iyiydi her sahnesi her yüz ifadesi!*
mert fırat zaten çok iyi bir oyuncu olduğunu ödülleri götürdüğü filmiyle ispatlamıştır bilmeyenlere.
yine harikalar yaratmış filmi tek başına almiş götürmüş.
suzan rolündeki belçim erdoğan'da karaktere uygun gayet iyi bir oyun sergilemiş.
gelgelelim film neden birçok insan tarafından begenilmedi orası tartışılır..
çünkü kendi ailem dahil salondan çıkan bir çok insan bır bır söyleniyordu!
filmin sonunda ki ölümler de acı ve en vurucu yerleriydi filmin.
dün vizyona girmiş yılmaz erdoğan imzalı göğsümüzü kabartan filmdir. yalnız kıvanç tatlıtuğ' u fragmana ilk baktığımda tanıyamadım. kilo vermiş ve kaslar biraz gitmiş sanki.
bugun itibariyle sans eseri gittigim filmdi. buyuk gorsel solen ve aglamali zirlamali bir film bekliyordum fakat; filmi cok uzun tutmalari konu itibariyle seyircinin dikkatini dagitmasina yol acti. kurgu ve konuya gelirsek filmin uzun olmasina nispeten havada kalan bir kac soru oluyor. gorsellik, kiyafet ve seslendirme gayet iyi. kivanc tatlitugun rolune verdigi onem aninda goze carpiyor. mimikleri ve hareketleri o zamanin ruhunu yansitiyor. zayifligini goz onune seren , tirnaklarini yiyisi ve oksurme nobetleri oldukca gercekci. bir diger rolune iyi hazirlanan yilmaz erdogan olmus. agir basliligi ve edebi cevaplariyla rol oturmus. belcimin rol itibariyle sanki daha sempatik gozleri huzunlu bakan biri secilebilirdi diyebiliyoruz.
film aci sonla bitiyor. spoiler
--spoiler--
unutmak değil ama hatırlamamak mümkün.
--spoiler--
aşk şiire bahane midir ya da şiir hayata bahane midir? gülmek için bir sebep bulmasakta gülebilir miydik? en zoru da şiirler gerçekten bukadar can acıtır mıydı...
mahide ve rüştü verem hastasıdır heybeliada senatoryumunda yatmaktadırlar, mahide hastaneden taburcu olur rüştü de tedavisi bitmeden sevdiği için yattıkları hastaneden kaçar ve evlenirler. rüştü karısının rahatsızlığı üzerine vücudunu temizlemek üzere alkol almaya gider ancak parası olmadığından meyhaneci rüstemden bir şişe rakı çalar gelir. karısını rakıyla sırtından başlayarak sürerken mahidenin;
- e bu koku ne olacak peki?
+ ben onu sonra içerim.
demesi nasıl bir saf aşkın, nasıl bir tutkunun cümlesidir.
özetle izlenmesi gereken bir yapıt. filmde her geçen şiir, her geçen dörtlük muzaffer ve rüştü'nün müthiş kalemininden çıkan derin yaşanmışlıklar içeren eserlerdir.
diyecekler ki arkamdan
ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan
şahsen beğendiğim, "bu şairleri niye duymamışız lan" dedirten filmdi. özellikle muzaffer tayyip uslu'nun "diyecekler ki arkamdan..." diye başlayan şiirinde ve rüştü'nün mezar taşının başına "şair" yazdığı sahnede insanın boğazına bi yumruk oturuyo adeta.
onun dışında görselliğe, zongulak'ın manzarasına, kıvanç tatlıtuğ ve mert fırat ın oyunculuklarına hayran kaldım.
hoş olmuş, güzel olmuş. edebiyat ve şiir seviyorsanız izleyin derim.
tek plan çekilmiş çok başarılı açılış sahnesinden, son sahneye kadar bir an sıkılmadığım filmdir. uzun bir film ve tempolu değil, malum dram zaten, ama ilgiyle izletti kendini bana. başta kıvanç tatlıtuğ olmak üzere oyunculuklar çok iyi (belçim bilgin konusuna sonra geleceğim). geçtiği dönemi gayet iyi yanıstıyor. bazı sahneler için çok uğraşıldığı belli ki bu sahneler göze sokarcasına uzatılmamış, gayet tadında kullanılmış, titizlikle çekilmiş belli ki. film sizi salya sümük ağlatmaya, ajitasyona oldukça müsaitken kesinlikle bunu yapmıyor, tam tersi bundan özellikle kaçınıyor, gözlerim doldu ama ağlayıp içimi dökemediğim için boğazımda yumruyla gezindim filmden çıktıktan sonra bir süre. vay be böyle hayatlarda yaşanmış mı harbiden dedirtti bana film. o şiirler, o saf, naif karakterlerin onca yokluk içinde hayata tutunma çabaları.. eksikleri tabi ki var, belçim bilgin olmamış mesela. ne karakteri beğendim, ne de oyuncluğunu. her zengin kızı dünyadan habersiz, salak olmak zorunda değil, klişe olmuş. rüştü-mediha aşkı üstünkörü geçilmiş, rüştü ne ara aşık oldu mediha'ya bu kadar, anlatlmamış. ama bana göre artıları eksilerinden çok daha fazla. hayatımın filmini izleme beklentisiyle gitmedim şahsen ve beklentilerimi karşıladı bu film. ortada ciddi bir emek olduğu o kadar belli ki. celal ile ceren kadar izlenmesi dileğiyle..
aslında uzun bir spoiler verirdim; lakin okunacağından şüphe duyduğum için es geçiyorum o kısmı.
gidin izleyin filmi.
şiiri seveceksiniz.
ülkemizin 2. dünya savaşı dönemini göreceksiniz.
oyunculuk nasıl bir iştir anlayacaksınız.
başrol oyuncularının verdiği kilolar ve oyunculuklar bunun resmidir.
görsel olarak doyacaksınız.
e biraz gözleriniz yaşaracak e ara ara ya da sık sık gülümseyeceksiniz.
e tabi kahkaha atacağınız yerler olacak e elbette ki içiniz burkulacak.
hani...
hani şu telgraf direkleri var ya işte onu göreceksiniz filmde.
aşkı.
şiiri.
veremi.
fakirliği.
açlığı.
maden işçilerini.
gibi gibi gibi...
diyorum ya size spoiler versem 1 sayfayı aşkın yazarım.
misal ipman ve ipman 2 filmlerindeki yazıların 2-3 mislini yazarım.
ama gidin izleyin bu filmi.