"Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim." diyerek bukowski, aslında herkesin bir miktarına sahip olduğu insan ırkının karanlığa tutkusunu özetlerken ben; birinci elden insanlar inkar etseler dahi her inanı çeken sisli ve gizemli patikaların aslında en zayıf noktamız olduğunu anladım. hepimiz aslında basit çakıl taşıydık ve bok da olsa farklı olanımız ilgiye mazhar oluyordu.
an geldi aynı kişinin aynı kişiye, sırf tavırları "piçleşti" diye aşık oluşunu seyrettim.
an geldi anlaksızlığın dibini görememişlerin dravdan ahlaka dair ahkam kesişini izledim.
an geldi hatırladım, ellerim yara bereydi. ben seçtim bok olmayı. anladım.