(#20188457) sanki aynı burada mr.nobody filmini özetlerken anlattığım gibi. fakat anlatırken bunun bi adı olduğunu gerçekten bilmiyordum. buna kelebek etkisi dendiğinden haberim olmadan sadece kafamı kurcalayan konularla ilgili yorumumu da katarak filmi özetlemiştim kendime göre. The Butterfly Effect'i izledikten sonra araştırınca asıl isminin bu olduğunu gördüm. fakat The Butterfly Effect filmi değildir tam olarak kelebek etkisini hissettiren. The Butterfly Effect filmi zamanda geriye gidebilseydik neyi değiştirebilirdik, değiştirseydik nasıl olurdu üzerine kurulmuştur. fakat tam anlamıyla kelebek etkisini hissetmek isteyenlere mr.nobody'i öneririm.
yukarlardaki bir entry'de silik yazarımızın dediğini hortlatıcak olursak, kendisi durumu gerçekten çok iyi özetlemiş:
şu anda bu yazıyı okudunuz, bundan sonra bazı şeyler, bu yazının yazılmamış olmasında olacaklar gibi olmayacak. benim yazmam ve senin okuman bu etkiyi oluşturur. buna kelebek etkisi ya da entry etkisi diyebiliriz. (kapamaya çalışma, artık çok geç)
not: fazla düşünürseniz, kafayı yeme garantili kurslarımız açılacaktır.
geçmişte yaşayan bir tek filozofun düşüncesini yok etsek ya da bir tek savaş yapılmamış olsa, o olayı takip eden bütün insanlık tarihi değişirdi, bilim buna "kelebek etkisi" diyor; japonya'da bir kelebeğin kanat çırpınışının amerika'da fırtınaya sebep olması. insanlığın varoluşundan bu yana yaşanan her şeyin bugünkü durumumuzda bir payı vardır. en önemsiz gibi görünen bir değişiklik, kendinden sonraki tarihte değişikliğe yol açar. yaşanan her şey bugünkü durumumuzun var olması için yaşanması gereken şeylerdir.
izlediğim en güzel filmlerden bir tanesıydı. gercekten inanılmaz basarılı bı kurgusu var. Ashton kutcher ın oyunculugu iyiydi.
hayatımın bırcok anında boyle etkılerın boy gosterdıgını gozlemlıyorum . acaba bunu yapmasaydım yada daha degısık bı sekılde yapsaydım n'olurdu . Enterasan bı olay ya gercekten cok ıyı .
yer: ankara
yıl: mesela
orhan o gün işe gitmek üzere her zamanki gibi evden saat 7.00 da çıkmıştı. tam apartman kapısından çıkacaktı ki apartman kapısından içeri giren kelebeğe gözü takıldı. 2 saniyelik bir bakıştan sonra yoluna devam etti. otobüs durağına geldiği anda otobüs hareket ediyordu. koştu ama otobüs durmadı. otobüsü 2 saniye ile kaçırmıştı. işe yetişmek için taksi tutmaya karar verdi. gelen ilk taksiye el işareti yaptı. taksici yanaştı ve durdu. nereye gideceğini sordu. orhan adresi söyledi. taksici oraya gidemem arabayı teslim edeceğim dedi. orhan taksiciye ısrar etti. taksici gidemeyeceğinde ısrar etti. o sırada sol şeritte bakım çalışması olduğundan ulaşım tek şeritten sağlanmaktaydı ve o şeridi orhan ile tartışan taksici kapatıyordu. arkadaki araçlar kornaya basıyordu. taksici sinirlendi "ne korna çalıyorsunuz "diye çıkıştı. arkadaki araçtan bir adam çıktı ve taksicinin üstüne elinde levye ile yürüdü. taksici korkuya kapılıp aracına binip, gazı topukladı. o heyecanla az ilerideki minibüse arkadan çarptı. minibüs kontrolünü kaybedip karşı şeride geçti ve tüp kamyonuna çarptı. tüp kamyonu alev aldı. alev alan kamyondaki tüplerden bazıları patlayarak havaya uçtu. uçan tüplerden birkaç tanesi ilerideki benzinliğe düştü. benzinlik bir anda alev topuna döndü.
tüm bunlara bir kelebek sebep olmuştu. o kelebek orada olmasaydı bunların hiç biri yaşanmayacaktı ve orhan monoton işine yine otobüs ile gidecekti.
hayal, abla gerçek dediğin nedir ?
-yok
var mı gerçek? birisini, çok severken ah o kişiyi senden,
ölüm alacak, ölüm
sadece kemik kırıntılarını sevmek zorunda kalacak
ya da soğuk bedenini
gerçek olan nedir ki?
boş küme...
sıfırdan başlayan aşk
gene sıfıra döner
sıfırdan başlayan hayat
gene sıfıra döner
kelebek etkisi yoktur
hayatın...
sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ne ait bir denizaltının, adriyatik denizinde suya indirilmesi ile birlikte yaydığı enerjinin sebep olduğu dalgalanama ve sinerjinin, bermuda da uçuş yapan hava komodorunun frekansını bozup; düşüşüne sebep olması, bu duruma örnek olarak teyit edilebilir.
tokadı yer, depresyona girer, yüksek bir binadan atlar, birinin üstüne düşer, düşen kurtulur, o biri sevgilisidir, sevgilisi ölür, sevgilisinin elinde bir çiçek vardır, içinde de bir not; kabalık ettim affet.
--spoiler--
kentucky eyaletinin louisville şehrinde başlıyor hadise.
enformasyonu ukalalığa bağlayan sınırı geçmemek için adını vermediğim ana caddelerden birinde ilerleyen epeyce afili bir araba birden hırıltılar çıkararak stop ediyor.
bunun üzerine arabanın şoförü hışımla kapıyı açıp dışarıya çıkıyor.
bu sayede kendisinin nasıl bir tip olduğunu görme imkânı buluyoruz: pahalı gri bir takım elbisenin içine sıkıştırılmış iri kıyım bir adam, öfkeli, kaba sürekli japon işadamlarıyla yapacağı toplantıya yetişmeye çalışan o telaşlı amerikan yuppielerinden biri adı john olsa da olmasa da biz ona gönül rahatlığıyla john diyebiliriz. çünkü adı ne olursa olsun o tam bir john. gıcık bir tip olduğuna herhangi birimiz gördüğümüz anda kalıbımızı basabiliriz. bunda çok tipik bir amerikalı olmasının da payı var tabii!
biz bunları düşüneduralım, john çoktan ceketini çıkarıp, aşırı beyaz gömleğinin kollarını sıvadı bile. belli ki arabanın önüne dolanarak kaportayı açacak evet, aynen öyle yapıyor. bir süre gövdesinin üst kısmı kaportanın içinde kaybolmuş vaziyette kalarak arabanın orasını burasını umutsuzca kurcalıyor. sonra yine hışımla oradan çıkıyor, lanet okuyarak kaportayı kapatıyor. hayır kapatmıyor, adeta patlatıyor. kıpkırmızı bir suratla kameraya dönerek şunu söylüyor:
- kim sana japon arabası al dedi, bu japonların hepsi geri zekâlı
aynı anda japonyada, tokyonun batısındaki mütevazı evinde televizyon karşısında uyuklamakta olan emekli otomotiv işçisi kim toyotaki aniden yerinden sıçrıyor, önce afallamış biçimde etrafına bakıyor, sonra öfkesinden adeta orta boy bir samuraya dönüşüyor ve haykırıyor:
diğer bir adı kartopu etkisidir. oluşan her hareketin bir sonrakine zincirleme reaksiyon göstermesi durumunu ifade eder. küçükten başlar büyüğe doğru gider.
bazen "kozalarından hiç çıkmasınlar da, bi günlük ömür sürüp, bizim mal hayatlarımızın da canına okumasınlar, tırtıl tırtıl yaşasınlar" diyesi gelir insanın.
şu anda bu yazıyı okudunuz, bundan sonra bazı şeyler, bu yazının yazılmamış olmasında olacaklar gibi olmayacak. benim yazmam ve senin okuman bu etkiyi oluşturur. buna kelebek etkisi ya da entry etkisi diyebiliriz. (kapamaya çalışma, artık çok geç)
not: fazla düşünürseniz, kafayı yeme garantili kurslarımız açılacaktır.
girdilerdeki küçük farklılıkların çıktılarda büyük değişikliğe sebep olabileceği düşüncesi. bir kelebeğin kanat çırpışının dolaylı olarak fırtınaya sebep vermesi gibi.