Şehrazat'ın şarkıcı olarak bilindiği günlerden bir şarkı. O yıllarda çok sevilen filmlerinden biri olan "Kelebek"in müziğine Fecri Ebcioğlu söz yazmış ve Şehrazat söylemiş. pek de güzel olmuş. dinlemekten sıkılmadığım bir şarkı. odeondan çıkan bak bir varmış bir yokmuş albümünde var. sözleri de şöyle.
Sen her bahar duyduğum en güzel aşk masalı
Seni rüzgarlardan yağmurdan herşeyden saklamalı
Sen her bahar duyduğum en güzel aşk masalı
Seni ellerle değil gözle sevip okşamalı
Aşkın sanki bir kelebek seni sevmek ölmek demek
Sensiz bahar olmuyor tıpkı benim kalbim gibi
Kimse beni sormuyor demek ki bahar bitti
Aşkın sanki bir kelebek seni sevmek ölmek demek
Sen bahar duyduğum en güzel aşk masalı
Seni ellerle değil evet sevgilim gözle sevip okşamalı
(bu kısım müziksiz şiir gibi okunur. o zamanın rap tarzı)
Aşkın sanki bir kelebek seni sevmek ölmek demek laylay layyy
BIR KELEBEGIN HIKAYESi
Bir gün, kirlarda gezintiye çikan bir adam, kenara oturdugu otlardan birinin dalinda , küçük bir kozanin varligini fark etti. Koza ha açildi ha açilacak gibiydi.
Adam , bunun bir kelebek kozasi oldugunu tahmin ediyordu. Böyle bir firsat bir daha ele geçmez diye düsündü; ve bir kelebegin dünya yüzü gördügü ilk dakikalara sahit olmak istedi.
Dakikalar dakikalari kovaladi , saatler geçmeye basladi , ama henüz kelebegin küçük bedeni o delikten çikmadi. Sanki , kelebegin disari çikmak için çaba harcamaktan vazgeçmis olabilecegini düsündü.
Sanki kelebek elinden gelen her seyi yapmis da , artik yapabilecegi bir sey kalmamis gibi geldi ona. Bu yüzden , kelebege yardimci olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakiyi çikarip kozadaki deligi bir cerrah titizligiyle büyütmeye basladi.
Böylece , bir-iki dakika içinde kelebek kolayca disari çikiverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük , kanatlari burus burustu. Adam kelebegi izlemeye devam etti; çünkü kanatlarinin her an açilip genisleyecegini ve narin bedenini tasiyacak kadar güçlenecegini umuyordu.
Ama bunlardan hiçbiri olmadi. Kelebek , hayatinin geri kalanini , kurumus bir beden ve burusmus kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de , asla uçamadi.
Adamin bütün iyi niyetine ve yardimseverligine ragmen anlayamadigi sey , kozanin kisitlayiciliginin ve buna karsilik kelebegin daracik bir delikten disari çikmak için gereken çabanin , Allah in kelebegin bedenindeki siviyi onun kanatlarina göndermek ve bu sayede kozanin kisitlayiciligindan kurtuldugu anda onun uçmasini saglamak için seçtigi bir yol olduguydu.
Bu gerçegi ögrendiginde , hayat boyu unutamayacagi bir sey de ögrenmisti: Bazen , hayatta tam olarak ihtiyaç duydugumuz sey , çabalardir. Eger Allah , hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi , o zaman , bir anlamda sakat kalirdik . Olabilecegimiz kadar güçlenemezdik o zaman . Ve asla uçamazdik..
bu mutsuzluk yarından da yakın
sabaha daha çok var
bir hayal kavgasıdır bu yaşanılan
gerçekler uzak yollar
bir kadeh şarap gibi içsem seni yudum yudum
dalında tat olsan
sen benim avucum içindeki baharın peşindeki
bir kelebek olsanda
dön hadi baharına dön hadi
çiçeğine dön nazlı kelebek
düsebilitesi ucabilitesinden daha yuksek ihtimalde olan canlidir. Lakin dil onu hayvan diye nitelendirmek istemez. ama türkceyi her fırsatta bozmaya yatkın dilimiz bir cırpıda kelebenk deyiverir o canlıcagiza.
lise edebiyat dersinde ödev olarak verildiği için üstünkörü okuduğum şimdilerde yeniden okuma ihtiyacı hissettiğim roman. henri charriere hapisten çıktıktan sonra bir kitapçıda hapisanede yaşadıklarını anlatan birinin kitabını görür. ben yazsam daha fazla satılır diyerek hapisanede yaşadıklarını ve firarını kaleme alır. dünyada neler de varmış dedirtir okuyana.