kel öğretmenlerin daha çok dayak atması

entry3 galeri0
    3.
  1. kel öğretmenlerinden dayak yiyen birey iddasıdır.
    yaşadığı travma sonucu kel öğretmenlere karşı bi antipatisi olduğu ortada.
    1 ...
  2. 2.
  3. fazla sinirlilik saç döküyor olabilir.
    1 ...
  4. 1.
  5. aynen öyle efenim! şu hayatta, kel öğretmenlerden çektiğimi kimseden çekmedim.

    ortaokul yedinci sınıftayım. iki tane seçmeli ders konuldu önümüze, birini seçeceğiz: 'iş eğitimi', 'ev ekonomisi'.
    bi' hafta boyunca kulis yaptık sınıftaki arkadaşlarla "len olum, cansu da ev ekonomisini seçmiş. ev ekonomisi olsun len!" "len olum ev ekonomosine yaşlı bi karı gelcekmiş ya len, iş eğitiminde yasemin var, bacaklarına bakarız ehe ehe". uzun görüşmelerden sonra iş eğitimi dersinde karar kılındı. pazartesi günü sabah ilk iki ders iş eğitimi.

    haftasonu geçmek bilmiyordu. cumartesi günü sınıftan arkadaşlarla toplandık "len acaba hande de iş eğitimini seçti mi len!" "olum samet, ananı sikerim bak! ben hande'yi seviyom." gibi muhabbetlerle heyecanımızı dizginliyoruz. tabii ben bi' detayı unuttum: a ve b şubeleri karışacak bu seçmeli derslerde. hoşlandığımız kızlar da hep b şubesinden. neyse efenim cumartesi böyle boş boş geçti. pazar günü de mahalle maçı yaptık, akşam döndüm eve kirli paslı. annem tekme tokat aldı beni banyoya; köpükledi, duruladı, yıkadı, pakladı. banyo'dan sonra, star'da üç küçük ninja vardı onu izledim. izlerken uyuyakalmışım.

    andımız'ı okuduktan sonra ikişerli sıralar halinde sınıflara doluştuk. neyse efenim buraları çabuk geçeyim. b şubesinin bütün kızları bizim dersi seçmiş. bizim piçler nasıl şımarıyorlar, nasıl şımarıyorlar görmeniz lazım. arkadaşına uçan tekme atan mı dersin. saçma sapan esprilerle komik olmaya çalışanlar mı dersin. her şey var anlayacağınız. ilk ders bu şekilde ve bol bol küfürlerimizle geçti. hoca dayanamamış bütün piçlerin isimleri vermiş müdür yardımcısı kel muammer'e. ikinci ders başladı, özlem abla(sekreter) geldi "ali, necdet, bekir, egemen, onur, atalay, asurkralibasur... muammer bey sizi çağırıyor!" dedi ve gitti. vay arkadaş, nasıl yusuf yusuf olduk anlatamam. bi' yandan da karizmayı çizdirmemek adına "len olum bıktım bu kel muammer'den! vurucam keline!" diyenler bile var. tabii bunların hepsi sınıftan çıkıncaya kadar geçerliydi. kızlı ortamdan uzaklaştıkça ağlamalar, sızlamalar başladı. muammer aldı bizi odaya, "hocanızı çıldırtmışsınız, hiç söz dinlemiyormuşsunuz. ne biçim insanlarsınız lan siz!?" diyip bize tekme tokat daldı. özlem abla da yanda izliyor. muammer, özlem'e hava atacak diye her türlü tekniği üzerimizde denerken biz de yine özlem'in yanında madara olmamak için "never back down" modunda ağlamamak için çırpınıyorduk. sonra odadan çıktık yanaklar kırmızı, saç baş dağılmış, sümükler akmış. tuvalette bekliyoruz ki yanaktaki parmak izleri geçsin.

    o gün şunu anladım ki, bi' kadının yanında dayak yiyen öğrenciden korkacaksın! hani vardı ya o "keline vurucam muammer'in!" diyen onur, haa işte o yaklaşık iki yıl sonraki mezuniyet balosunda "amuğa korum kel muammer!" diye bağırarak muammer'in keline vurdu gerçekten. çok sarhoştu ve babası da biraz zengindi ama hala güleriz efem!

    bir diğer kel öğretmen vak'asını lise hazırlıkta yaşadım efem. lgs sınavıyla gelen anadolu lisesini kazanmışlığım, bir yıl ingilizce hazırlık okuma zorunluluğunu da beraberinde getirmişti. eylül ayı geldi, okullar açıldı ve ders programı belli oldu: ingilizce, türk dili ve edebiyatı, müzik, beden eğitimi, resim. kolay gibi görünüyordu. dönemin en azılı hocasından habersizdik tabii: ahmet hoca. ahmet hoca'nın ikinci ismi zühtü'ydü ve bu ismi kullanmaktan hiç haz almazdı. uzun boyluydu, esmerdi, iri yapılıydı ve bi' o kadar da keldi.

    daha ilk hafta. bizim haberimiz yok tabii bu adamın namından. derse girmeden önce iki arkadaşın satranç maçını izlemiştik ve bu arkadaşlardan biri şah çekmemesine rağmen "şaaaah!" diye bağırmıştı. biz de liseli piçiz tabii, komik gelmişti ve çok gülmüştük. işte tam bu gülüşmeler devam ederken ahmet hoca daldı içeri, sınıf defterini imzaladı, çantasını düzenledi ve derse başladı. tahtaya bi'şeyler yazıyordu, arkası dönüktü. burak "şahh!" diye bağırdı birden. gülmemeye çalışıyorduk çünkü hoca çok ciddiydi. burak'ın ardından yavuz "şah!" diye tekrarladı. hoca ne zaman sırtını tahtaya dönse biri "şah!" demeye başlıyordu ve kimse de gülmüyordu. şimdi düşünüyorum da neden böyle bişey yapmışız ki lan! sonra hoca aldı eline gitarı ve obladi oblada'yı çalmaya başladı. çok geçmeden, gitarın tellerinden biri koptu. telin kopmasıyla istemsiz bi' şekilde "şah!" diye bağırmam da bir oldu. hoca elindeki gitarı bana doğru fırlattı ama gitar hedef şaşmıştı, önümdeki kızın dudağını patlattı. kızgınlığı geçmeyen zühtü hoca, bütün sınıfın amına koymuştu o gün. çok çok sonradan öğrendik ki bu adamın eski lakabıymış şah. "şah!" diyerek dalga geçerlermiş küçükken. karısından öğrendik onu da, beden eğitimi hocamızdı.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük