detaylı beyin mr çekilin nörolojik değilse kolay.
lisede benim de bir arkadaşım ileri derece kekemeydi.
nörolojik kökenli hareketlerine yansıyan tikler de eşlik ediyordu maalesef.
Sanırım aşılabiliyor bazı egzersizlerle. Üniversitede çok sevdiğim bi hocam var, onda da var bu illet. Adam hem çok havalı, hem de işini severek yapıyo ama bazen bişey anlatırken suratındaki kızarmayı görüyorum, üzüyo beni şahsen.
Ama kendini baya aşmış, çok daha akıcı konuşuyo eskisine göre. Şarkı söylüyodu bi ara, belki yardımcı oluyodur şarkı söylemek.
zor bir engeldir. sunum yapmaya zorlanırsınız, tanışma anlarında zorlanırsınız, karşınızdakinin anlamayacağını düşündüğünüz bir şey söylemeye zorlanırsınız.
Kekemeyim. Öyle çok ağır değil bendeki, biraz sohbet edersek anlarsınız. Ha diksiyonum bozuk biraz, harfleri yutuyorum ve bunun farkına ancak kendi sesimi dinlediğimde varabiliyorum. Biraz otursak sohbet etsek başlarda belki anlamakta zorlanırsınız ama sonradan anlamaya başlıyorsunuz.
Nörolojik diyen var, psikolojik, fizyolojik VS vs. Ama ben herkesin kekeme olduğunu düşünüyorum. Bizler biraz daha yoğun geçiriyoruz sadece.
Yokmuş gibi davranmak elbette mümkün değil, siz ne kadar saklamak isteseniz de karşınızdaki anlıyor zaten. Sakince ben kekemeyim diyorum, sonra rahatlayıp konuşuyorum.
Her insan gibi yorgun iken, uykusuz iken, canım sıkkın iken daha fazla oluyor elbette. Onun dışında sempatik bulduğunu söyleyenler var.
Kekemelliğin teknik yollarla tedavisi yoktur, durumu kabullenmek, üstüne gitmek, güven geliştirmek, ısrarla ve inatla konuşmaya, sosyalleşme ye devam etmek bu sorunun şifasıdır.
Her ne olursa olsun, kabuğunuza çekilmeyin, sizi seven, önemseyen ya da aklı selim, uygar hiç bir insan kekemeliğinizi önemsemez, hatta bir süre sonra bunu unutur bile...
Ağız ishali olmuś onca zerzevat hunharca saçmalarken, bir kekemeyi dinlemek bizim için nur nimettir, emin olun.
En güzel masalları bir kekemeden dinledim, başım her sıkıştığında, terliklerimle koşup, beni iyileştir dediğim kişi de o.
Sözleri, cümleleri, tavsiyeleri, o inanılmaz konuşma ve ikna becerisi, ruhuma o kadar iyi gelir ki, kuş olur kanatlanırım...
Kekemelik nedir ki, kurban olurum beee!
Yüreği kekeme olmasın insanın!
"arkadaşlar 3 gün susma tekniğiiii, sonra da melodik konuşuyoruz haydi bakiiim bir ki üç: üsküdara gideeer ikeeen..."
şaka şaka...
kendine "kekeme" diyen arkadaşlarım, beni bir dinleyin hele...
eski halimi düşünüyorum da, 2 kelimede bir ıkınma, terleme, kızarma, ne ararsan vardı. berbattım. bir yerde canıma tak etti ve konuşma kursuna gittim. düzelir gibi oldu, hatta neredeyse çözmüş gibiydim. gerçekten iyileşiyorum dedim. ama kurs bittikten sonra yavaştan başa dönmeye başladım. sonra internetten bütün tekniklere baktım. nefes alma mı dersiniz, heceleme teknikleri mi, melodik konuşma mı, yavaşlatma teknikleri mi...
arkadaşlar, bunların hepsi boş! çünkü kafama şu dank etti. bizde bir koordinasyon bozukluğu var ama bunun sebebi konuşmayı bilmememiz değil. ritmimizi bozan takıntılar, düşünceler var. bunların çoğu çocukluktan falan kalma şeyler. sadece şunu farkedin, kekemeliğinizi unuttuğunuz, kafanızın dalgın olduğu zamanlarda kekelemezsiniz ya da çok çok az zorlanma olur. neden? çünkü kekeleme bir korku tetiğidir. o tetik çekilince nefesiniz daralır, karnınızda bir şey varmış gibi hissedersiniz, ya da heyecanlanır ve titrersiniz. bu tetik sizi gitgide çekingen ve içine kapanık yapar. ve dikkat edin, içinize kapandıkça daha da kötü kekelersiniz hatta söyleyemez olursunuz.
peki çözüm ne? söylemesi kolay, yapması mücadele gerektiren bir şey. ama işinize yarayacak emin olun. önce bilmeniz gereken şeyler var:
1- insanlar nasıl konuştuğunuzu çok önemsemezler. başta öyle olsa bile sonradan alışırlar.
2- hiçbir insan sizden daha üstün değildir.
3- kendinizi ifade etmeye hakkınız var.
bunları yaşayarak, uygulayarak içselleştirin. ilk anlarda çok kekeleyecek ve takılacaksınız biliyorum. çünkü bu blokaj kalın bir duvar gibi. sizin günlük hayattaki her diyaloğunuz, her konuşmanız bu duvarı güçlü yumruklarıyla indirecek. duvarın arkasından ışık sızmaya başlayınca daha az kekeleyeceksiniz. ben size 15 günlük kurslar gibi sihirli bir değnek sunmuyorum. gerçek çözümü sunuyorum. çünkü çözüm sizin sosyalleşip aslında herkesin sizle aynı olduğu, konuşmanın o kadar da korkutucu olmadığı gerçeğini zihninize kabul ettirmeniz olacak.
kurallar:
1- insanlarla istediğiniz gibi konuşun. konuşurken "şunu nasıl söyleyeceğim" diye kafanızda büyütmenize hiiç gerek yok. söyleyin gitsin. yukarıdaki üç maddeyi özümsediyseniz bundan çekinmeyeceksiniz, zaten gerek de yok.
2- insanlardan kekeme olduğunuzu saklamayın! bastıra bastıra takılın! onların sorununuz olduğunu bilmeleri sizi daha da rahatlatır.
3- sürekli bir sonraki zorluk seviyesine geçin. arkadaşlarınızla konuşun, sonra gidip daha çok korktuğunuz biriyle, patronunuz mu olur hoşlandığınız kadın/erkek mi onu bilemem. ama parola şu, korkunuzun üzerine gidin.
Konuşma ahenginin, akıcılığının bozulduğu konuşma sıkıntısı.
Psikolojiyi bozan, sıkıntı veren, kişinin içe kapanmasına yol açan bir sorun olsa da, unutmayınız ki hiç birimiz mükemmel değiliz.
Konuşmaktan asla vazgeçmeyin, erdemli her insan sizi sabırla ve sevgiyle dinleyecektir, rahat olun.
Dinlemek istemeyenler de bırakın sektirsinler gitsinler!
Ağız ishali olup zırvalayan ya da aklı başında iki kelam edemeyen onca zevzek varken, kekemelik nedir ki?!
Devede kulaktır...
Kekemelik sorunu yaşayan çocuklarımızla konuşurken konuşma hızımızı yavaşlatmalıyız. Çocuğumuza kendi konuşma hızını yavaşlatmasını söylemek onun dikkatini konuşmasına çeker. Ve çocuğun yetersizlik hissetmesine yol açabilir.
Çocuğunuzla vakit geçirirken acele etmeyin, davranışlarınızı yavaşlatarak çocuğa örnek olun. Böylece çocuk zaman konusunda kendini baskı altında hissetmez. Okula giderken, bir yere hazırlanırken iyi bir proglamayla çocuğumuza zaman algısını kazandırabiliriz.
Konuşurken sabırsız davranmayın çocuğun konuşmasını bitirmesini bekleyin. Biri konuşurken sözünün kesilmeyeceği konusunda örnek olun.
Çocuğunuzu iyi bir şekilde dinleyin. Jest ve mimiklerinizle, onu dinlediğinizi belli edin. Çocuk konuşurken üzüngün veya kaygılı durmayın.
Cümlelerini kesinlikle tamamlamayın. Bu durum dikkati yine konuşmasına çeker. Çocukta bir özgüven problemine yol açabilir.
kekeme insan kekemeliğini kabullenemez. çünkü her konuştuğunda ya da konuşmaya çalıştığında toplumdan tepki alacağını ( alay edilmek,gülmeleri vs ) zanneder. aslında işin aslında bu değildir. emin olun ki kekemelerle pek ilgilenmiyor toplum, umurlarında değil. sadece bu bir hüsnü kuruntumuz. kekemelik kimisine korku, kimisine kıskançlık, belki bir yangından kaçarken, deprem ya da belki bir aile baskısı ya da aşırı sevgi, henüz çocuk yaşta takılarak konuşurken ailenin verdiği "hadi konuş, bak bilmem kim nasıl konuşuyor ya da cümlesini anne babasının tekrarlaması" ile başlayan illet bir durumdur. daha önceden yine buradan yazmış olduğum bir yazıma istinaden bir çok arkadaşım bana yazmış buradan, nasıl düzeldi diye? uzunca süre girmediğim ve sözlüğü kullanmadığımdan ötürü çoğuna geç cevap vermişimdir bunun için kendileri kusura bakmasınlar lütfen.
gelelim anlatacaklarıma, 10 yaşında da olsan 40 yaşında da olsan kekemeysen kekemesindir. ben duraksayarak konuşuyorum, yavaş konuşuyorum veya takılarak konuşuyorum arada diye kendimizi kandırmayacağız. şu sıralar aldığım bir terapi var. ne yavaş konuşma, ne heceleyerek konuşma ne de başka bir yöntem bu. yapılan tek şey kekemeliği kabullenme yöntemi. misal hiç tanımadığın on kişiye "merhabalar ben kekemeyim konuşma terapisi görüyorum" diyorum adam bana gülüyor. inanmıyor yani. kekemelik nankör bir durumdur, kimisinin yanında hiç yaşamazsın kimisinin yanında da ağzını açamazsın. buna tetikleyici unsurlar deniyor psikolojide. kekemelik bir nefes kontrolü bozukluğudur arkadaşlar. nefesimizi kontrol ettiğimizde, o kaygıyı, panikliği, aman konuşamazsam sıçtım düşüncesini de kontrol ediyorsunuz.
ben bunun yöntemlerini terapide öğrendim. uygulamaları zor ve uğraştırıcı biraz ama afedersiniz seve seve yapacaksınız. eğer ki kafanızdaki düşünceleri atamaz ve silemezseniz, 1 ay kekeleme, 31.gün gene kekelersiniz. böyle uyuz bir durumdur bu.
6 yaşında köpek korkusuyla başladım yaş 32 daha yeni kabullendim. varın siz hesap edin gerisini. ama kabullendiğinizde bunun geçtiğini farkediyorsunuz. çünkü eyvah takılacağım korkusu bizi bitiren ve engel olunamayan düşüncedir. terapilerle bu düşüncelerden kurtuluyorsunuz arkadaşlar. misal ben otobüste metrobüste tramwayda telefonumu her zaman sessize alırdım, çalarsa sıçtık derdim. şimdi özgürce telefonum açık ve kekelemediğim her an işte bu be diyorum. normal konuşan arkadaşlar bu sizin için birşey ifade etmez belki anlamazsınız ama tek bir şey söylüyorum size, dünyaya yeniden gelmek gibi birşey bu.
terapide öğrendiklerim nefes egzersizleri, diyaframı doğru kullanma ve tabiki hipnoz. ancak yine söylüyorum kabullenme de terapinin baştacı..
hipnoz yöntemine ise pek inanmazdım hatta anlatana hadi lan ordan diyen bir adamdım. bu yöntemle kendi kendinizi hipnoz ediyorsunuz. hemen hemen her akşam nerede mutluysam orada oluyorum bilinçaltımdaki 1 saatlik süreyle ehehe. bunu sizde yapabilirsiniz.
işin özeti kendinizi sevin, sizden bir tane var dünyada unutmayın.
Kekemelik zor zanaat arkadaşlar . Sevdiğin kıza sevdiğini söyleyemezsin . Otobüste ineceğin durakta inemezsin . Arkadaşınla beraber çay alacaksın 2 diyemezsin . 1 çay 1 bitki çayı yada kahve dersin . Allahım Yardımcımız olsun. Alaylar küçük düşmek yanlış anlaşılmak da cabası