17 sene çektiğim hadise, gitmediğim doktor, lanet etmediğim küfür kalmadı ancak isyan etmedim (bkz: allaha isyan etmek)
nasıl oldu diye soracak olursa eğer, 5 yaşında zile basarken görmediğim ve arkamda duran bir köpekle aniden göz göze gelişim ve havlaması sonuca oluşan travma.
ama geçti şükür. nasıl geçtiğini ise bi ben bilir bi allah, neler yaşadığımı da bi ben bi allah bilir. anlatsam roman olur sussam bi bok olmaz.
1.sınıftan beri çekiyorum bu rahatsızlığı, yani kendimi bildim bileli. ilkokulda tahtaya kalkıp okuyamadığım şiiri, öğretmenin sınıfın içinde herhangi bir tedavi merkezine gitmediğim için beni azarlamasını, bildiğim soruları cevaplamaktan korkmalarımı, herhangi bir kızla tanışmaktan korkmayı, lisede tartışma esnasında arkadaşın 'konuşmayı öğren de gel' diyince cevap veremeyişimi, konuşurken sanki farklı biriymişsin gibi acır gözlerle bakan insanları, okulda kendimi tanıtırken adımı söylemeye çalışırken yaptığım hareketleri sanırım hiç unutmayacağım. ama şükürler olsun ki şu an çok rahat bir şekilde olmasa da kendimi ifade edebiliyorum. çevremde de kekeleyen insanlar gördüm inanın bana o kadar iyiler ki. hala bu rahatsızlığa sahip arkadaşlara naçizane tavsiyem : kimseden korkmamaları. kimse sizden değerli değil çünkü. hatta siz onlardan daha zekisiniz. çünkü söyleyemediğiniz/söyleyemeyeceğiniz her kelimenin yerine birkaç saniye içinde eş anlamlı bir kelime bulmak zeka ister.
haa bir de kekeme bir arkadaşa veya yakına sahip olan insanlara tavsiyem ; lütfen acır gözlerle bakmayın, söylediği şeyi tamamlamaya da çalışmayın. sadece gözlerinin içine bakarak onu dinlediğinizi gösterin. çünkü bu psikoloji çok farklı yaşamayan bilemez.
idda ediyorumki üstesinden gelinecek bir sorundur.
ilkokula başlarsınız ve en arkada sessizce oturan herkes birbiriyle tanışıp alışmaya başlarken hiç sesini çıkarmayan biri vardır ve öğrenirsinizki kekemelik diye bir illet varmış oda, o masmavi gözleriyle insanın içini ısıtan bakışları olan o küçük kızı kendine esir etmiştir.üzülürsünüz pekte anlamazsınız yaş itibariyle.yıllar geçer liseye aynı okulda devam edersiniz ve birde bakarsınızki o 6 yaşında nasıl sessiz nasıl o kadar mülayimse aynı görünümünü sürdürmektedir.gene üzülürsünüz ama bu sefer yardım etmeliyim dersiniz kimseyle arkadaşlık kuramayan o kocaman mavi gözlü kıza.yanına gidersiniz konuşmaya başlarsınız çekinir ama samimiyetinizi anladığında içinin ne kadar dolu olduğunu anlatmaya başlar uzun sürer anlatması ama dinlersiniz birşey belli etmeden beklersiniz bir kaç kez konuşma bozukluğu merkezine gittiğini ve yararını göremediğini anlatır üzgündür küçük bir araştırma yaparsınız kekemelik hakkında sosyalleşen, kendine güveni olan kişilerin büyük oranda yendiğini görürsünüz bir kaç başarı öyküsü bulursunuz anlatırsınız heveslenir gözleri dahada mavi olur mutluluktan sizde sevinirnisiniz ve atağa geçersiniz telefonla sipariş yaptırırsınız utanır ama başarma umuduyla yılmaz bazen sinirlenir bırakır yapamıyorum olmuyo kahretsin der ama bu çöküş anlarında o başarı öykülerini bir kez daha alırsınız elinize ve onlarca kez okursunuz gene parlar mavi gözleri ''başarıcam'' der.dışarı çıkarsınız muhabbet edilen ortamlara girersiniz sokakta orda burda herkesle konuşturursunuz ve yapar.karşınıza alır eline bir kitap verir yüksek sesle okutursunuz epey yol aldığını görünce en az onun kadar mutlu olursunuz.aradan 2 yıl geçer ciddi bir şekilde aşmıştır korkusunuda o kekemeliğide okul 2.si olur bir konuşma yapması gerekir biraz tedirgin olur ama bilirki üstüne gitmesi gereken bir düşmanıdır kekemelik onun konuşma metni hazırlanır prova yaparsınız ve ogün gelir bütün okulun önünde çıkar ve okur bir yerde duraksar ve orayıda usta bir şekilde kamuflaj eder başını kaldırdığında o metinden size bakar gözleri hiç olmadığı kadar mavidir birazda nemli alkışlarsınız ama okul 2.ligine falan degil aldığı yolu azmini ve başarısını.ve şuan hukuk okuyan ilerinin bir numaralı avukatı olucak bir başarı sahibidir o herkesin dalga geçtiği kekeme.
kekeme bi insanla konuşurken de dikkat etmek gerekiyor. muhabbetteyken bi kelimeye takıldığında aklıma türlü türlü şey geliyor açıkçası. "gözlerine bakmaya devam etsem daha mı heyecanlanır" diyorum. "gözlerimi kaçırsam sıkıldığımı sanır" diye tırsıyorum. "kelimesini tamamlasam ayıp olur" diye düşünürken "tamamlasam belki gerisi gelir rahatlar" diye geçiriyorum içimden. en sonunda susup gözlerine bakmaya devam ediyorum. allah kimsenin başına vermesin. artık tedavisi de var bildiğim kadarıyla.
Kekemelliğin teknik yollarla tedavisi yoktur, durumu kabullenmek, üstüne gitmek, güven geliştirmek, ısrarla ve inatla konuşmaya, sosyalleşme ye devam etmek bu sorunun şifasıdır.
Her ne olursa olsun, kabuğunuza çekilmeyin, sizi seven, önemseyen ya da aklı selim, uygar hiç bir insan kekemeliğinizi önemsemez, hatta bir süre sonra bunu unutur bile...
Ağız ishali olmuś onca zerzevat hunharca saçmalarken, bir kekemeyi dinlemek bizim için nur nimettir, emin olun.
En güzel masalları bir kekemeden dinledim, başım her sıkıştığında, terliklerimle koşup, beni iyileştir dediğim kişi de o.
Sözleri, cümleleri, tavsiyeleri, o inanılmaz konuşma ve ikna becerisi, ruhuma o kadar iyi gelir ki, kuş olur kanatlanırım...
Kekemelik nedir ki, kurban olurum beee!
Yüreği kekeme olmasın insanın!
"arkadaşlar 3 gün susma tekniğiiii, sonra da melodik konuşuyoruz haydi bakiiim bir ki üç: üsküdara gideeer ikeeen..."
şaka şaka...
kendine "kekeme" diyen arkadaşlarım, beni bir dinleyin hele...
eski halimi düşünüyorum da, 2 kelimede bir ıkınma, terleme, kızarma, ne ararsan vardı. berbattım. bir yerde canıma tak etti ve konuşma kursuna gittim. düzelir gibi oldu, hatta neredeyse çözmüş gibiydim. gerçekten iyileşiyorum dedim. ama kurs bittikten sonra yavaştan başa dönmeye başladım. sonra internetten bütün tekniklere baktım. nefes alma mı dersiniz, heceleme teknikleri mi, melodik konuşma mı, yavaşlatma teknikleri mi...
arkadaşlar, bunların hepsi boş! çünkü kafama şu dank etti. bizde bir koordinasyon bozukluğu var ama bunun sebebi konuşmayı bilmememiz değil. ritmimizi bozan takıntılar, düşünceler var. bunların çoğu çocukluktan falan kalma şeyler. sadece şunu farkedin, kekemeliğinizi unuttuğunuz, kafanızın dalgın olduğu zamanlarda kekelemezsiniz ya da çok çok az zorlanma olur. neden? çünkü kekeleme bir korku tetiğidir. o tetik çekilince nefesiniz daralır, karnınızda bir şey varmış gibi hissedersiniz, ya da heyecanlanır ve titrersiniz. bu tetik sizi gitgide çekingen ve içine kapanık yapar. ve dikkat edin, içinize kapandıkça daha da kötü kekelersiniz hatta söyleyemez olursunuz.
peki çözüm ne? söylemesi kolay, yapması mücadele gerektiren bir şey. ama işinize yarayacak emin olun. önce bilmeniz gereken şeyler var:
1- insanlar nasıl konuştuğunuzu çok önemsemezler. başta öyle olsa bile sonradan alışırlar.
2- hiçbir insan sizden daha üstün değildir.
3- kendinizi ifade etmeye hakkınız var.
bunları yaşayarak, uygulayarak içselleştirin. ilk anlarda çok kekeleyecek ve takılacaksınız biliyorum. çünkü bu blokaj kalın bir duvar gibi. sizin günlük hayattaki her diyaloğunuz, her konuşmanız bu duvarı güçlü yumruklarıyla indirecek. duvarın arkasından ışık sızmaya başlayınca daha az kekeleyeceksiniz. ben size 15 günlük kurslar gibi sihirli bir değnek sunmuyorum. gerçek çözümü sunuyorum. çünkü çözüm sizin sosyalleşip aslında herkesin sizle aynı olduğu, konuşmanın o kadar da korkutucu olmadığı gerçeğini zihninize kabul ettirmeniz olacak.
kurallar:
1- insanlarla istediğiniz gibi konuşun. konuşurken "şunu nasıl söyleyeceğim" diye kafanızda büyütmenize hiiç gerek yok. söyleyin gitsin. yukarıdaki üç maddeyi özümsediyseniz bundan çekinmeyeceksiniz, zaten gerek de yok.
2- insanlardan kekeme olduğunuzu saklamayın! bastıra bastıra takılın! onların sorununuz olduğunu bilmeleri sizi daha da rahatlatır.
3- sürekli bir sonraki zorluk seviyesine geçin. arkadaşlarınızla konuşun, sonra gidip daha çok korktuğunuz biriyle, patronunuz mu olur hoşlandığınız kadın/erkek mi onu bilemem. ama parola şu, korkunuzun üzerine gidin.
Sanırım 9-10 yaşları civarıydı.Evet çoğu kişi gibi erken bir yaşta başlamadı.Önceleri ne olduğunu anlamamıştım.Niye böyle konuşuyor,kelimeleri niye böyle söylüyordum.Arkadaşların alayları zaten cabası...Ortaokul yıllarında iyice arttı .Hayat bana cehennem olmuştu resmen...Liseye geçtiğim yaz özel ders aldım .Bir sure geçer gibi oldu.Sonra yeniden nüksetti.Şuan üniversite okuyorum ve hala birazda olsa kekemeyim.Kekemelik nedir kekemeler ne hisseder falan en iyi yaşayan bilir.Konuşmak ama konuşamamak,insan ilişkilerine geriden başlamak,hep bir çekingenlik hali falan...Off offff Allah bütün kekemelere sabır versin.Şuan da yuregimden geçen ama kelimelere dökemediğim bütün kelimeler onlara gelsin....
- konuşmaktan ve insanlardan gitgide daha fazla çekiniyorsanız
- Her ağzınızı açtığınızda : " Acaba yine kekeleyecek miyim " sorusu aklınıza geliyorsa...
-yeni başladığınız sınıfta ; " Herkes sırayla kendini tanıtsın" cümlesinden nefret ediyorsanız
- Yanınızda kimse yokken istediğinizi söyleyebiliyor , ama en çok konuşmanız gereken anda (birine onu sevdiğinizi söylemek gibi) konuşamıyorsanız.
- cümleleriniz sık sık (hiç hoşlanmadığınız hâlde) başkaları tarafından tamamlanıyorsa
- Eve bir misafir geldiğinde, karşılaşmamak için çaba harcıyorsanız
bu hastalığı ya da bu psikolojiyi yaşıyosunuz demektir. Kekemelık gerçekten çok zor ve üstüne gidilmezse hayatınızı alt üst eden bir psikolojik hastalıktır. Nerden mi biliyorum ?
- En yakınım , yani kardeşim bu tramvayı yaşıyor, sorunların üstüne gitmek yerıne sorunlardan kaçmayı tercih ediyor ve gitgide daha da içine kapanıyor. Hem kendine hem de çevresine zarar veriyor. Yaşı ilerledikçe daha da göze batmaya başlıyor ,yüzü nerdeyse hiç gülmez hâle geliyor.
Bu yüzden de içini hep kağıtlara döküyor, mesela en son sevdiği bir kız hakkında yazdığı mektubu buldum ve okudum , ağlamamak için kendimi zor tuttum, o kadar derin şeylerdi ki yazdıkları... Bi kekemenin hâlinden anlamak ya da empati kurmak ya da kurmaya çalışmak karşı taraf için gerçekten zordur. Çünkü isyan edecek duruma gelirsiniz o psikolojiyi gördükçe...
Diyeceğim şu ki ; kekeme insan cesaretini kaybeder, hayata 1-0 mağlup başlar işte bu noktada bu kişinin cesareti yoksa tedaviye , yani sorunların üstüne gitmeye, o zaman siz teşvik edin siz destek verin yoksa tüm hayatı boyunca o cesareti toplamak kolay olmayacaktır.
bi'çeşit hipnoz etme halleri var. çok gizemli geliyorlar bana. ne diyeceklerini bekliyorum. her defasında şaşırtıyorlar beni. keşke çok konuşan ama boş konuşan insanlarda biraz kekeme olsa.