pazar günü kedi fobimi yenmek için sevmeye çalışırken deli kedi üstüme uçtu. ani refleksle kendimi geri attım. allahtan bişey yapamadı sonra sittin sene yanaşamazdım.
Bir akrabamızın yaşadığı köyde bir genci kedi tırmalamış ve sonra o kedi bir hafta sonra kudurarak ölmüş. Bunu gören delikanlı gitmiş kendisini asmış.
Eşim bir kere eve yavru kedi getirmişti. Kedi eşimi tırmaladı gece. Sabaha da ölmüş olarak bulduk. Çokta tuhaf hareketler yapıyordu. Sonra eşim kuduz aşısı vurulmaya başladı. Durumu da çok ciddiye alıyorlar. O kediyi hangi mevkiden bulduğunuzu soruyorlar. Orada bir salgın var mı? araştırıyorlar. Mümkün olursa hayvanın cesedini istiyorlar.
Allah'ın her günü ekmek verdiğim kedi tırmık attı . Hay Allah deyip elimi kolonya ile silip yoluma devam ettim. Bu arada kanama vs olmadı ama sonuçta tırmık yedim. Eve geldim sabunla yıkadım. Unuttum. Ertesi gün her gün gördüğüm kedi yok!. Akşamına haberlerde kuduz kedi vakası. Tabi bende endişe başladı. Etrafa anlattım herkes yok yaaa beni de ısırdı tirmikladi boş geçiştirme sohbetleri.. Tabi içime daha da kurt düştü. 3. Gün dolmadan kediyi her yerde aradım yok direk ASM ye gittim. Dr hiç bilgim yok dedi. Apar topar GATA ya gittim. Durumu anlattım. Daha önce tetanoz aşısı olduğum ve koruyuculuğu devam ettiği için direk kuduz aşısı yapıldı. Aşının koruyuculuğu çok yüksek. Alt tarafı kedi demeyin. Nasıl bir mikrop kalacağınız belli olmaz. Aşınızı olunuz. 4 dozda yapılıyor. 1. Gün ,3. Gün bir sonraki 3. Gün ve bir hafta sonra olarak süreyle aşı yapılıyor. bu arada aşılar bitti hain sokak kedisi karşıma çıktı. Kedi takip altında yada ev kedisi ise sadece tetanoz yapıyorlar . Yada bazen doktor hiç riske gerek yok deyip kuduz aşısına başlayabilir.
kuduz, başladıktan sonra tedavisi olmayan ve yaklaşık yüzde yüze varan ölüm oranına sahip bir hastalık olduğundan şansa bırakılmaması gerekiyor. Biliyorsunuz geçen haftalarda bir çocuğumuz bu durumdan ötürü vefat etti.bulaşma riski çok düşük olmakla birlikte hastalığın ciddiyetini ve önlemin çok kolay olduğunu göz önüne alırsak riske atmaya hiç gerek yok. Tertemiz aşınızı olun kafanız rahat olsun.
zaten yeterince yıkık değilmişim gibi bu da yaşandı. kuduz aşısı olmak için sıra bekliyorum. kediler en sevdiklerim artık sadece sizdiniz. size de küstüm artık..
yalnızım been tutun elimden..
Edit: sağlık ocağı yapmadı. Hastaneye gittim ilk dozu oldum. Toplam 4 doz olacakmışım. Acı sızı yok şimdilik. iyiyiz iyi.
yemlerken pişman edeceksiniz ille ki. 3.gün kadar oldu ama kudurmadım, nası oldu da bu bedbahtlık gelmedi başıma insan gerçekten hayret ediyor. gelmeyen bi o kaldı zira. hayattaki bütün şansımı kullandım köpürüp ölmeyerek. köpüklenmedim. hemen şükür namazı kılınabilir.
şuur kaybı yıllardır var zaten, ayırt edici özellik değil.
Aşka geldiğinde yapmış olabilir. Aslında sevgisini belli etmiştir. canınızı yaktığını anlar yüzünü eğer. Gelip kendi yaralarını yaptığı gibi yalayarak iyileştirmek ister. içiniz burkulur. Kafasını öpersiniz. Küslüğünüzden hiçbir şey kalmaz.
sokak kedisiyse ve derin çizmişse kuduz aşı merkezine gidersiniz *. ilk önce tetanoz iğnesi ardından kuduz iğnesi yersiniz. sonra size "hayvanı tanıyor musunuz?" diye sorarlar eğer tanımıyorsanız fazladan iki iğne daha yazarlar listenize. belli aralıklarla kuduz aşı merkezlerinde iğnelerinizi tamamlamanız gerekir.
Eğer iğneleri tamamlamazsanız polis aracılığyla sizi bulurlar ve * tamamlatırlar.
"ilk defa kediyle yaşayan biri, kedinin bunu acıktığı için yaptığını düşünebilir. kasesine yemek koyar ve bacaklarını kurtarır.
beni yazın ortasında kalın çorap ve tayt giyerek yaşamaya mahkum eden bu kedinin tırmalamaları, toplum arasına karıştıdığımda, beni düşündüğümden daha fazla etkilediğini gösterdi:
ayakta yolculuk ediyorum. karşımda genç bir çocuk, kolunun üstündeki şeyi üstüme fırlattığı anda çığlık atıyorum. korkup geri çekiliyor. neden? çünkü kendi odamdan çıktığımda bu kedi sıçrayarak bacaklarımın üst kısmına, olmadı ayak bileğime, en kötü ihtimal ayak parmaklarımdan en sağdakine yapışıyor. bir gün yürüyorum, "bu ayağım da neden bu kadar ağırlaştı ac" demeye kalmadan kedinin tırnaklarının o kalın çorabıma takılı olduğunu görüyorum. o genç arkadaşa da açıklamada bulundum, bir tek basın eksikti. dedim ki; "bizim evde küçük bir kedi var, sürekli bir yerden çıkıp saldırıyor da. montunuzu da zeytin sandım."
anlamayarak bakıyor ve yer değiştiriyor tabii. yabancı nereden bilsin; zeytin dedikleri bir siyah küçük kedi.
hâlâ acıkınca tırmaladığını düşünüp yemek koyuyorum önüne. bir de baksam karşıdan bacaklarıma doğru gelirken vücudunun altında bir torba sallanıyor. ne yapışmış, diye düşünürken fark ettim ki o bir göbek.
insan da kedi de şaşırmış.
tırmalanmaya alışmak için de alacaksın kucağına kediyi, önüne ciğer niyetine elini koyacaksın. tırnak, diş, dil; ne varsa orada bilemeye çalışıyor.
yorulmuyor..."
-kelebek ömrümde zeytin adında kara bir kediden öğrendiklerim, sayfa 65