Kedi seviyorum ama sokak kedisi değil.
sokakta yaşayan hayvanlardan ürküyorum.
birde zavallı civcivimi sarı bir sokak kedisi yemişti. O günden beri sokak hayvanlarından uzağım.
bütün hayvanları kendimi bildim bileli severim, bahçeli evimizde 4 köpek besliyorum. Muhabbet kuşu, papağan, balık hiç eksik olmadı evimden. En son muhabbet kuşum çapkını felçten kaybettikten sonra (köpeklerimi de sadece tatillerde görebiliyorum) hayvan beslememeye karar vermiştim. Ancak, kampüsümün bahçesinde bir yavru kediyle fena dostluk kurduk, dayanamadım aşılarını yaptırıp eve aldım. Hatta bugün tam 3. Ayımıza girdik kedimle. Şuan ben bu entry yazarken kendisi musluktan su içmekle meşgul.
Tek sıkıntımız erkek oluşu. Koku bırakma derdi yok allahtan ama, bir tane kalemliğimi şişme bebek yaptı kendine günde 1-2 düzenli bi ilişkiler var el sürdürtmüyo pezevenk.
bugüne kadar hayvan bakılmamış, yolda kedi köpek görse karşı kaldırıma geçicek kadar tırsak aile bireylerinin olduğu eve kedi sokmuş bir yazar olarak içinde bulunduğum gruptur.
facebookta gördüğüm bi sahiplendirme ilanıyla başladı bizim hikayemiz. hani hiç yapmayacağınız bir şeyi yaptığınız anlar olur ya, ben de öyle bir şey yaptım. kedi bakmak aklımın ucundan geçmezken, ilan sahibini aradım konuştum, gittim aldım iki tane 4 haftalık yavruyu. eve gittiğimde kapıda elimde iki tane avuç kadar kediyle görünce annem yüzüme kapattı kapıyı. (düşün artık öyle biri)
neyse girdik bi şekilde içeri* istemem ben bunlarııı, nasıl aldıysan git öyle götüür diye diye bir güzel yaygara koparıp sakinleştikten sonra, -taaam ya hallederiz, şaaparız dursunlar bi iki gün- diye diye alıştırdım tabi. (bırakır mıyım lan?)
alıştırdım tabi. fare görmüş gibi kaçan kadın alır kucağına sever oldu iki güne. sevilmez mi lan bunlar?
ah o ilk günlerin acemiliğini, neler çektiğimi ben bilirim. bi avuç hayvan, önüne süt koysan içemez, sindiremez, mama koysan dişi yok. naapsam naapsam derken en ufağından şırınga buldum evde, veterinerden yavrular için süt tozu varmış onlardan aldım. (ufacık şey 50 liraydı amk) ılık suya karıştırıp verirdim. ama ne vermek. çatlıcak kadar yemiş, göbeğini kaldıramaz ama hala bana mısın demez, gelir ötekinin üstüne çullanır ona verme bana ver der gibi.. gider mamayı döker peheey.
her gece uykusuz kalmalar, hoca sabah ezanını okuyunca uyanmalar. tam uyuttum dersin iki saat sonra teki uyanır sonra gider ötekini de uyandırır. uykusuzluktan sinir hastası olursun, kucağına alınca iki mırmır yapar sinir falan kalmaz.. azıcık büyür enfeksiyon kapmalar başlar.. bir hafta boyunca veteriner yolu tepmeler, ölümden dönmeler, ya ölürse diye kara kara düşünmeler, evden kaçmalar..
ha bunları niye anlattın derseniz;
kedi bakmak isteyen yazarlara tavsiyemdir, ölüm konusunda çok hassassanız, yol yakınken vazgeçin. ciddiyim.
sorumluluk alacak biri olduğunuzdan emin değilseniz, almayın. uzaktan sevmesi güzel gelir ama 3 gün bokunu kumunu çekemeyince dayanamayıp kapının önüne koyacaksanız almayın şu hayvanları.
herşeye rağmen bakmaya karar verdiyseniz, her ihtimale karşı önceden yakınlardan iyi bir veteriner bulun. son dakikaya kalmasın iş.
7 kedi sahibi biri olarak içinde bulunduğum topluluktur. yalnız onlar beni ne kadar seviyor tartışılır. uyurken kulaklarını falan ısırıyorum, mama vakti boş kapları kaldırıp tekrar önlerine koyuyorum, durup dururken evin içinde kovalıyorum. yani ben kedi olsam beni bir an önce yiyip öldürürdüm.