doğalgazın uğramadığı yerlerdeydim. üniversitenin ilk yılı..
anam ve babam benimle gelip 2 artı 1 ev tutmuşlar. sonrasında yaşlı gözlerle uğurlanmışlardı. spotçudan alınan 3, 5 eşya
ve evden getirilen anı yüklü birkaç eşya ile yeni eve taşınılmıştı. ağustos sonları eylüle yakın günlerdi..
eskiden her gün duş alan titiz bünye şofbene alışamamış başlarda sonra her bünye gibi nelere alışmıştı.. 3 günde bir hatta haftada sadece pazar akşamları duş alır hale gelmişti.
okuldan alamadığım elektriği sağolsun şofben bol bol veriyordu. eskiden bir oyun vardı electric man miydi o tarz bir adama dönmüştüm resmen.
okulda ışıkları açmaya korkar olmuştum, ışığı açan arkadaşa "aman dur çarpar" diye koşmuştum, cebimde mum taşıyordum. evde zaten mum ışığında oturup ders çalışıyordum. romantik bir adam sanmazdım kendimi ama o andan sonra mecbur kalmıştım buna.
evde tek olmak gibisi var mıdır bilmiyorum, donla gezersin, rahatsındır.
tuvaletin kapısını açık bırakırsın. zaten ışık yanmıyor, mum ışığında sıçmak da mantıklı bir hareket değil,
açardım kapıyı sokak lambasının titrek ışığı yansırdı tuvalet taşından..
ezelden ankaralı olmak doğunun soğuğu karşısında bir boka yaramıyormuş onu öğrendim.
okula gitmeyip salya sümük yatakta yatılan günler geçmezdi takılı kalırdı saate.
artık pazardan pazara duş almayı bırak ayın başında ve ayın sonunda bir duş olmaya başladım.
bir daha hasta olursam diye göt korkusu yok mu pis pis dolaştım kampüste..
arada sırada hamama gitmeyi düşündüm. şimdi gitsem yarın sabah milletin diline düşerdim kesin. keseci dahi dalga geçer kaç yıldır yıkanmıyorsun kokarca derdi.. gitmedim hamama falan.
bir gün yine duş alayım diye girdim banyoya. suyu açar açmaz bir gürültü koptu. sonrasında banyoyu kaplayan bir sis bulutu. şofben yanmıştı zira ateş olmayan yerden duman çıkmazdı. hemen çektim fişini, aldığım tornavida ve penseyi kullanarak söktüm şofbeni.
şofbeni takan adamı aramak lazımdı ama numarasın yoktu adamın. ben de elimden geldiğince alıp inceledim. belki yaparım diye düşündüm ama sonra kafama dank etti.
"olum sen deli misin?" dedim kendime. al büyük alüminyum bir kazan. ısıt ocakta. hem çarpılmazsın hem de güzel güzel duş alırsın. hasstır haklıydım tabii. kim çekecek şofbenin elektriğini, ayaklı ampermetre, kollu voltmetre dönmüş vücudum rahat etsindi artık..
aldım kocaman bir kazan. içine su koymak bir dert. su koyduktan sonra ocağa taşımak bir dert. suyun ısınması bir dert. ısındıktan sonra ocaktan almak başka bir dert. elin yanması da dert. banyoya taşımak ise dertlerin en büyüğü..
sımsıcak bir duş, ödülü bu bütün dertlerin. sonrasında kas yaptım tabii, arnold oldum resmen. 25 kiloluk kazanı kaldır, indir; kaldır, indir; taşı, taşı, taşıı..
80 ve 90 li yillarda pazar gunleri gerceklestirilen eylem. soguk kis gunlerinde hele de ev sobaliysa, banyodan cikip sicak odaya gecene kadar ki o birkac saniyelik soguk hava dalgasi kadar insani strese sokan bir durum daha yoktu.