az evvel bir takım temaslarda bulunmak adına sokağa çıktığımda tanık olduğum, alkollü şekilde araç kullanırken izmir marşı dinleyen bir kişinin yol açtığı, evlerden ırak bir kazada gördüğüm, başı yüce allah'ın nuru olan türbanla örtülü teyzenin hurda haline gelmiş araçtan sapasağlam, burnu bile kanamadan çıkması durumudur.
dediğim gibi kıyafetlerimi giymiş, valideciğimin yaptığı reçelli ekmeklerden iki dilim yemiştim. bu arada da namazımı kılmıştım. apartmandan dışarıya adım attığımda, buğulu bir ses; evlat dikkat et dedi. hava gündüz olmasına rağmen, allah şahidim olsun evliya mezarı gibi yemyeşil ışıklar ile aydınlatılıyordum sanki. ilerde mahmut baba türbesinin önünden geçtim ve ana caddeye doğru ilerledim. arabam var, lakin trafik tıkanmasın diyerek otobüsle seyahat ederim ben.
hülasa, ana caddeye çıktığımda karşıdan izmir marşını son ses açmış, camlar açık vaziyette son sürat gelen bir araç gördüm. şoförün elinde bira şişesi vardı ve -allah yok allah yok, hehehe çarpsın beni çarpamaz ki çünkü yooook ki diye bağırmaya başladı. sanırsam laikti. karşıdan maksimum 15 km hızla gelen bir doblo belirdi. ışıklarda durdu, trafik kurallarına gayet dikkat ediyordu. bu alkollü şahis, bir anda elektrik direğine çarparak doblonun üstüne kırdı. türbanlı teyze arka koltukta ezildi. sarhoş adam çarpmanın etkisiyle yola savruldu, kafası kanıyordu. kafası delinmiş kaldırıma çarpınca. biraz baktım yarası derin mi diye. fakat başka birşey daha tespit ettim, kafatası delikti fakat beyin gözükmüyordu, yada ben göremedim. neyse ortalık cehenneme döndü. hemen ambulansı aradım teyze için. teyzenin arabayı süren yeğeni bile çizik almadan kurtulmuştu.
tüm ak parti gençlik kolları aşağı inmiş, teyzenin akıbetini merak ediyorduk. ambulans geldi, tam sarhoşa müdahale edecekti ki, etraf yemin ediyorum parıldamaya başladı. ak partili arkadaşlarla birbirimize sarılmış, ağlıyorduk. tam o parıldamanın ardından teyzenin sıkıştığı arabanın kapısı açıldı. teyze üstünü temizleyerek dumanların arasından çıktı. yanımıza yaklaştığında göğsünde aslan gibi duran tayyip erdoğan resmini gördük. arkadaşlarla elele tutuşmuştuk, kendimizi tutamayıp duygu seline kapıldık. ağlamalarımız hıçkırıklara döndü.
o esnada polisler geldi, türbanlı teyzemiz iyi olduğu, sağlam çıktığı için kaza yerinde bulunmamıza gerek kalmadı. şahit yazmasınlar diye dağıldık.
akşam gördüğüm rüya ise gayet ilginçti; valideciğimin yaptığı reçelli ekmekleri yemeyip ve namaz kılmayıp erken çıksaydım, belki de o izmir marşı dinleyen sarhoş adam tarafından başıma bir hal gelecekti. hemen kan ter içinde uyanıp iki rekat namaz kıldım.
"kaza yapan araçtan sapasağlam çıkan ...'li teyze" şeklinde onlarca türevi olabilir. inanca saygı mutlak zorunluluk olsa da kerameti türbana bağlamak doğru değildir.
önemli olan sapasağlam çıkması değil, teyze olması değil, türbandır denmek istenmiştir. baştan sona saçmadır.
konuyla ilgili başlık için:
(bkz: başlık sıçmak)
vaktinde eğlenceli olan şeylerin zaman zarfında yerindeliğini kaybetmesi sonucunda oluşan garabete en güzel örnek teşkil eden durumlardan biri. edebi anlamda yazarın en büyük sorunu kendini tekrarlamaktır. hiçbirşeyeiçlenmeyenadamın bu kaygılardan uzak yazdığını sanmıyorum. ya yazacak başka bir şeyi yok ya da cesareti yok. her ikisi de kendini ifade açısından sorun arz eder. hasılı sıkıcı. ironi yapıyorum diyerek ironi yapılacağı konusunda şüphelerim var. istihza ise söz konusu olan ondan da uzak. işin özeti kendini tekrarlamanın sıkıcı olmanın resmidir bu platformda yaşanan. sorun var mı elbette yok arz ve taleptir piyasa şartlarında üretimin devamını belirleyen. her delik boncuğun bir kör alıcısı olur derler.
keramet türbanda değil hava yastığındadır. 2 ay önce alkollü kaza yaptım araba pert oldu ama benim burnum bile kanamadı. demek şu erkek halimle bi de türban taksaydım, arabaya bile bişey olmazmış. olmadı arabanın koltuk kafasına bir türban bağlarız, hayatımız garanti olur. obbaaaaaaa.
şu saatten sonra hava yastığı olarak arabalara, ciplere, kamyonlara ve tanklara koyulacak olan, patlamaz, yanmaz-yapışmaz, kokmaz-sıçmaz, hydroekonomik mümin teyze olarak anılacaktır.