iyi hoş dizidir, ancak klasik senaryo gidişatlarını ikinci bölümde kendisine katmaya başlamıştır.
daha ikinci bölümden seyirciye yok daha neler sahneleri vermeye başladılar, senaryo güzel iyi fakat, işin içine aksiyon ve duygu katacağım diye işinde cılkını çıkartmamak lazım işte bunu ayarlayamıyoruz.
Yok kardeşinin çalıştığı yerden çamaşır makinesini koy kasaya, gaza bas, başkanı kadınla gör, takip et, arabasına durarken çarpdenize doğru yolandır, çamaşır makinesi sende sallan, sallan, sallan düş. bu sahneler filmlerde oluyor yahu, o da mizah olsun diye, abartmamak lazım. http://www.youtube.com/wa...=player_detailpage#t=265s
dizi sevmeyen birisi olarak benim beğenimi kazanan dizidir. Gerek içeriğinde futbol olması, gerek hayatın gerçeklerini ele alması ilgimi çekti. HeP aynı senaryolu, konaklarda geçen fabrikatör ailenin entrikalarını ele ALAN dizl kalıbının dışında zaten. Sevdim yani. Gökçe bahadır ayrı mesele Tabi. Işin gerçeği güzel Kadın. Olay Bundan ibaret. Soda varsa içeriz arkadaşlar.
içinde herşeyden biraz olan yemeklere benziyor. hiçbirşeyi tam değil ve gerçek hayattan uzak. uzun süre seyirciyi ekranda tutması çok zor görünüyor. tabi gökçe bahadır ve ismini bilmediğim genç çocuğun oyunculukları çok iyi.
nasıl bir hayal gücüne sahip senaristin yazdığını merak ettiğim dizidir. istanbul'da böyle rap müzik dinleyerek mahallenin serserisi kılıklı tiplerin içerisinde bulunmadan "bunlar kesin böyle yaşar agaa" diyerek götünden uydurma senaryo yazan malları bize gösterir. yakın zamanda dizinin yayın hayatına son vermesini beklemekteyim.
eleştirdiğiniz o amerika'da hayat kadını rolu yapacak oyuncu gidip hayat kadınlarının ruh halini anlamak için içlerinde yaşıyor. biz ise uzaktan bakıp "tamam bunlar pis insanlar tüh kaka" diyoruz. o yüzden bir çok dizi yayın hayatına yazın sonunda başlıyor ve yarısı 4-5 bölüm sonrasında yayından kaldırılıyor. çünkü saçma sapan şeyler yazıp duruyorsunuz. işinizin ayrıntılarını görmeniz gerekli. siz insan hayatlarını analiz edemeyecek ya da buna üşenecek biriyseniz böyle işleri de yapmayın. boşuna para harcamayın. illa ki tüm kanalların her saati diziyle dolmak zorunda değil. eski kaliteli filmleri yayınlayarak sizin yaptığınız işlerden daha fazla seyirci toplanabilir.
diziye gelince, "güzel ve her yıl bir dizide rol almış oyuncu oynatalım, o bizi çevirir nasıl olsa. senaryo mu amına koyayım senaryonun" denilerek yapılmış boktan bir çok diziden biri.
her boku abartan bir annenin bulundugu dizidir. eline agzina goturmeler falan, bir de muzik girer. hele bir de oglunun sacini apaci modeli yapmasini abartmasi yokmu. lan sanki adam totos oldu. genctir yapar amk. cocugun sacini kazidi bir de. kazirken agliyo ha, o derece. o sahnenin basini gormesem, oglan kanser heralde dokulcek diye, kaziyo sanardim. uyuz oldum kariya.
acaip şekilli dizi. insan bir şeyler buluyor ya la kendinden. mahalle arasında düşe kalka büyümeyen, kafasını yardırmayan yarrak kafalı zengin bebeleri bilmez amınakoyim bunları. evet.
tayfun gönül: "kayıp şehir, ağır roman, suskunlar, uçurum. burada ele alınan temalara baktığımızda toplumun ve bizim kirli yanlarımızın yüzümüze vurulduğunu, bunun yüreklice yapıldığını görebiliyoruz. o açıdan dizilerin bu grubunu düşünürsek, burada ben toplumun da devletin de önünde bir performansın sözkonusu olduğu kanısındayım. bu, bizi dünyaya da bağlayan bir unsur. bu tür merkezkaç dizilerin amerikan dizi film endüstrisinde karşılıkları var. nedir bu dizilerin temel hareket noktası? eleştirellik, sorgulama ve antistatükocu bir tutum. tabii ki sonuçta bütün bu kendi adıma pozitif noktaların bir endüstriyel işleyiş içinde olduğunu unutuyor değilim. burada da şu soruyu sorabilirsin: nasıl oluyor da böylesi protest, aykırı, radikal, eleştirel, sorgulayıcı yapımlar o muhafazakâr toplum tarafından benimseniyor? sanırım burada da şu var. sonuçta insanlar, her ne olursa olsun bu tür kurgu ürünlerde olup bitenlerin onanmasını, meşrulaştırılmasını sağlayan steril ürünleri çok da benimsemiyorlar. "
kanal d nin izlenesi dizilerinden biri. müziği de çok güzel. bazen beyniminde dönmeye başlıyor plağı. dırınırırım dı dırırınım dırınırırım dı dırırınım... ruhuna sağlık kim bestelemişse.
behzat ç. den sonra seyredilebilir düzeyde tek kaliteli dizidir. kalitesi oyuncularının üsr düzey performansından ve bazı kliseleri barındırsa da hikaye ve senaryosundan gelmekte. yazar grubunda murat uyurkulak gibi bir ismin olması da bence dizinin en büyük artılarından biri. en büyük handikapı ise behzat ç. ile aynı saate denk gelmesi. ama tabi internet sagolsun. dünkü bölümü beklenilen gibi heyecanlı ve hüzünlü ve yine inadına umutla bitmiştir. takipteyiz.
demir demirkan tarafından üretilen şahane bir müziğe sahip dizi. karakter tanıtımından sonra anlatacağı hikayeye göre çok iyi yerlere gelebilme potansiyeli var. tabi eğer öyle bir hikaye varsa. yoksa da uydurmaya çalışarak bu güzel başlangıçın boku çıkartılabilir. şu anda aşk ve acı kaynağından gayet güzel faydalanıyor senaristleri. bu kaynak artık baymıştı ama bu diziyle yeni bir soluk getirdi izleyiciye. en azından ben ve çevremdeki izleyenler için bu böyle.
samimi, deli dolu, mahzun, havalı, kırgın, hafif meşrep, hisli, dürüst, çirkef, kaba, saf her telden karakter mevcut ama 5. bölümdeki apaçilerin mahalle kabadayısına dönüşmesi fiyaskoya doğru gidişin bir habercisi gibiydi. inşallah böyle devam etmez yoksa 10 bölümden öteye gidemeyebilir.
bir hikaye bekliyorum açıkçası. yoksa hayal kırıklığı olacak benim için. umarım bu uzatmalar, alakasızlıklar o hikayeye hazırlıktır. yoksa oyunculuktan başka bir şey ifade etmeyecek.
"Adamlar bayağı dizi yapmışlar" dedirten dizi. Oyunculuklar da gerçekten iyi. Hele kadir, o evin annenin hiç fırça atmadığı, övülünce utanıp gülerek " ya git ya" diyen çocuğu rolünü iyi oturtmuş adam. Bayan oyuncuların da hepsi güzel ayriyeten. Bölüm sonlarını da iyi bağlıyorlar.
Son bölümde aysel "orospu bir tek onu seveNe vermez" klişesini uyguladı. Adama git o kiraladığın oDada osbir çek dedi lan resmen. Olay Bundan ibaret arhadaşlar. Soda varsa içeriz.