makbuzuyla faturasıyla ispatlanmasına rağmen hala kayıp addedilen kayıp trilyon değil, kişileri toplum nezdinde onursuzlaştırma ve siyasetten ilelebet el çektirme davasıdır. nasname.com'dan c. akbay'ın 28 şubat süreci ve kayıp trilyon davasıyla ilgili dikkat çeken yorumları ve eski adalet bakanı şevket kazan ile ilgili konu hakkında yapılan röportaj aşağıdadır. http://www.nasname.com/a/...etli-hukukun-itibar-kaybi
hala çamur atmaya devam edenler, yıllar geçse de gerçekleri göz ardı edenler: siz de haklısınız. çünkü siyasal islam havuz sistemi ve denk bütçeyle sizin nemalarınızı kısmıştı. çünkü bu görüş, abdulhamit han'ın tahttan indirilmesiyle başlayan çöküşe bir dur demekti. bu görüş zalim faiz düzeni yerine adil ekonomik düzeni getirdi. bu görüş, yüzyıllar sonra kıbrıs'ı düşman işgalinden kurtaran görüştü. bu görüş, ağır sanayi hamlesiyle "vida sıkma sanatı" değil fabrika kurduran fabrikalar hamlesi yapmaktı. bu görüş, milletin olanı millete vererek işçi, memur ve emekliye %300'lere varan zamlar yaptı. bu görüş işgalci, emperyalist batı'ya değil ezilmiş doğu'ya dönüp d8'i kurdu. bu görüş, yeniden büyük türkiye, yeni bir dünya gibi ideallerle yola çıktı. bu görüş siyonizme öyle büyük bir darbe vurdu ki, erbakan'a sadece 11 ay başbakanlık süresi tanındı. bu görüş banane amerika'dan deyip lafta da bırakmayıp icraate dökmekti. bu görüş amerika'nın açık tehditlerine rağmen islam ülkeleriyle ticareti %500 artırmaktı. bu görüş ekmek arabasının arkasından yalın ayak koşan çocuklar için ağlayıp onlar için güçlü bir türkiye kurmaktı. ama ne yazık ki bu görüş, toplum nezdinde öyle itibarsızlaştırıldı ki tüm bunlar sanki hikaye gibi geliyor artık. neyse önemi yok. erbakan'ın dediği gibi bu fetret devrinin tarihte bir nokta kadar ehemmiyeti yoktur.
şu bir gerçek ki, bu ülkede kökü kazınmaya çalışılan (b.ecevit, bunların kökü kazınmalı demişti.), postmodern darbe yiyen, 4 defa kapatılan, defalarca bölünen (anap, akp, has parti) tek ideolojidir milli görüş. nedenini aklı selim bir şekilde düşünmek gerekmez mi?
--- spoiler ---
şevket kazan'ın anlattıkları ve zabıtlara geçen yargılanma süreciyle ilgili özet:
--- spoiler ---
1-siyasi partilerin hesaplarını sadece anayasa mahkemesi inceler kanunu ihlal ediliyor ve maliye inceliyor. maliye raporunu, anayasa mahkemesine göndermesi gerekirken doğrudan başsavcılığa gönderiliyor. (maliye bakanı zekeriya temizel, başsavcı vural savaş sonradan dsp'den ikisi aday oluyor ve arkadaşlar) maliye'nin raporunda rıza ulucak (mali işlerlerden sorumlu) ve 17 il hakkında gerekli soruşturma yapılmalıdır deniyor fakat vural savaş erbakan ve 75 il işin içine girmelidir diyor.
2-1989'da kapatılmış olan halk partisinin hesaplarının kapatıldığı için incelemeye gerek görmeyen yılmaz aliefendioğlu'dur. mahkeme üç kişilik bilirkişi heyeti kurulmasını istiyor fakat sadece adı geçen yılmaz aliefendioğlu bilirkişi olarak inceleme yapıyor. ama inceleme sonucunda daha önce verilen muhalif kararın tam karşıtı bir şekilde refah partisi kapatılsa da hesapları incelenmelidir diyor.
3-refah partisi'nin kapatılması mümkün olmaması sebebiyle(sonradan kanun değiştirilerek kapatıldı) hazine yardımı yapılıyor ve mahkeme: "siz partinin kapanacağını bilerek bu paraları harcadınız." gibi asılsız bir iddia ortaya atıyor.
4- 1997 yılında hükümet yıkıldı yıkılacak 98'de erken seçim sinyalleri verilmeye başlanıyor bundan dolayı seçim hazırlığı yapılıyor. bayrak, afiş vs. için para gönderiliyor illere. bu mahkemeye sunuluyor ama mahkeme 97 de hiç faaliyet yapmamışsınız diyor bu sefer mahkemeye yardımcı olunmak için valiliklere ve emniyete yazı yazın çalışma yapılmış mı yapılmamış mı diye sorun deniyor. mahkeme illere yazıyor 45 ilden cevap geliyor. refah partililer de ellerindeki belgeleri, programları vs. sunuyor yine de mahkeme illerden gelen yazılara rağmen: "97'de hiçbir faaliyet yapılmamıştır." diye karar veriyor.
5- dosyada 139 tane gelir makbuzu var mahkeme bunlar sahte diyor jandarmaya gönderin deniyor. jandarmaya gönderilip inceleniyor 127 tanesinin imzasının sanıklara ait olduğu anlaşılıyor fakat 12 tanesinin il başkanı göreve gelmediği için muhasip tarafından imzalanması sebebiyle hepsi sahte damgası yiyor makbuzların.
6-önce davaya sonra karara mesnet olan maliye raporunda: "buğday ve yem alınmış. siyasi partinin yemle buğdayla ne işi olur." diye yazılıyor. fakat ne buğday ne de yem alınıyor. buğday pazarından küp şeker(fatura tarih ve nosu aynı) alınıyor, yem gibi çeşitli ürünler satan şirketten de çay alındığı belgeleriyle ispatlanıyor.
7-kararda "ezginler limited şirketi diye bir şirket yoktur düzenlenen makbuzlar sahtedir" denmesine rağmen o tarihlerde böyle şirketin olduğu ato tarafından onanıyor.
8-bu davadan zamanla bütün sanıklar beraat ettiriliyor suçsuz oldukları için, sadece erbakan beraat ettirilmiyor çünkü leke üstünde kalsın isteniyor. (hatta bu iş bilerek akp'ye bırakıldı ki, hocalarını kayırdılar diyebilmek için)
9-davada sanık olan 78 kişinin savunması iki satırla: "birbirlerinin benzeri ifadeler kullandılar vs." ile geçiştiriliyor. insanlara yüz kızartıcı suç isnat ediliyor fakat ne tanıkları dinleniyor ne de savunmaları alınıyor. insanların şerefleriyle oynanıyor.
10- 19 kişi sözde şahitlik etmiş fakat hiçbiri mahkemede dinlenmiş olmamasına rağmen karara, mahkemede dinlenmiş gibi yazılıyor.
11-hazine yardımı paraları ankara'dan illere dağıtılmış bu paralarla alış verişler yapılmış illerin defterlerine ilçelerin defterlerine bunlar işlenmiş. 10 000 fatura var. gelir makbuzlarının sahte olması için bu faturaların da sahte olması gerekir fakat sahte değiller.
12- maliye raporunun hazırlanması ve aleyhlerine ifade alabilmek için 3 müfettiş illere matbu ifade tutanakları gönderiyor. hatta bir kişi şöyle imzalıyor bu tutanağı: "yukarıda parayı almadım yazıyor ama ben parayı aldım."
13- "partimiz kapatıldı 5 yıl siyasi yasak aldık. beş yıl sonunda tekrar siyasete atıldık. bu sefer baktılar olmuyor:" biz bunlara öyle bir iftira atalım ki yüz kızartıcı suç işlemiş olsunlar ve bundan dolayı da siyaset yapamasınlar." diye düşündüler diyor kazan.
14- son sözleri kendi ağzından: "keşke bir yargı mekanizması kendi bünyesinde harekete geçse de bizim bu davamızda bu kararı veren hakimleri ve bu vahim hatalarla dolu olan kararı onaylayan yargıtay daire üyelerini bir yargılasa. ve biz bu üyelerle, bu hakimlerle, onlar bir taraf biz bir taraf olup, şurada anlattıklarımızı, yüksek bir hakim heyeti önünde keşke bir tartışabilsek."
--- spoiler ---
şevket kazan'ın anlattıkları ve zabıtlara geçen yargılanma süreciyle ilgili özet sonu
--- spoiler ---
durum bundan ibaret. vicdanlara inşallah bir tesiri olmuştur.
Açıklama gelirse büyük ihtimal cami imam hatip veya bağış için kaybolmuştur sıfırlanan paralar ise bağışların elden verilmesi içindir.
not:Erdoğan hırsızdır çünkü kalbimizi çaldı
O para kayıp değildir. Sırpların katliamına ve eziyetine ugrayan kardeşlerimize gitmiştir. Hazineye de o para oraya gitti diye yazılamamıştır. Tepki geleceginden dolayı. Partisine veya şahsına kuruş gitmemiştir. Soruyorum chp zihniyetine... Devlet size 50 trilyon para veriyor. Bu para nereye gidiyor? 1 trilyon yanı şmdiki paraya göre 1 milyon tl paracık mı paracık diyorum çünkü 50 nin yanında 1 ancak paracık kalıyor. O paracık mı battı bir yerinize. Şu an suriye de karışıklığın sebebi ülkemizdeki amerikancılık zihniyetinin neticesidir. Meclis te Amerikaya kafa tutan tek lider de necmettin erbakan dır.
kayseri şubemiz bir haftada 2 ton pastırma yemiş. faturalı belgeli.
edirne şubesi ezineyi gömmüş 5 ton. fatura tabi ki var.
karstakiler kaşara, afyonlular sucuğa basmışlar paraları.
acıkmış ulan adamlar ne var bunda? adana şubesindeki partililer bir haftada 400 porsiyon adana yiyemez mi güzel kardeşim? her şey belgeli, faturalı.
hırsızlık falan yok. sanki minareyi çalsalar kılıf bulamazlar.
en iyi çalanın kral olduğu memleketteyiz beyler boşuna ağlamayın kimseye.
Örtülü ödenekteki açıktır. Adı üstünde örtülü. Yani takdiri başbakana bırakılan, devletin gizli harcamaları. Gidin bakın Bosna da, Tuzla da bir silah fabrikası var, kim kurmuş, nasıl kurmuş. Savaş ortamında böyle bir fabrika açıktan kurulabilir miydi?
Erbakan siyasi yönden eleştirilebilir ama böyle bir adamın milletin parasını iç ettiğini söylemek inandırıcı değildir.
zamanında partide önemli görevler yapmış, tayyip erdoğan'ı tee dışardan iktisat okuduğu, akıncılar denilen rp gençlik kolları başkanlığı yaptığı zamandan beri tanıyan ve birkaç yıl da her zaman yanında bulunmuş birisinin az önce bana söylediğine göre bosna'ya gitmiş para. Dediğine göre bosna'da silah fabrikası yapılmış.
Tabii bu sadece paylaşım amacıyla yazdığım bir iddia. Doğruluğunu bilemem. diğer taraftan Dönemin siyasi yapısı göz önüne alındığında bu davanın kolpadan bir adam ve parti harcama operasyonu olduğunu görmemek çok zor olmalı.
cogunlugu asgari ucretle alin teriyle calisip, devletine vergi veren durust insanlarin tek kelimeyle paralarinin calinma hadisesidir. Oyle ya da boyle o kayip trilyonda tuysuz yetimin hakki vardir. Olaya bu acidan bakildiginda, bu ulkede insanlar yoksullukla savasirken, kayip trilyon ister filistine gonderilsin, ister cebe atilsin yenilen parada gariban vatandasin alinteri vardir. Minareyi calan kilifini hazirlar mi hazirlar. Dolayisiyla bu davadan hic bir sey cikmaz.
saadet partisi'nin yayın organı milli gazete tarafından hiç görülmeyen haber. muhafazakar kesim artık şapkayı alıp düşünmeli. para sesi, kadın sesi ve su sesi için tehlikeli demişler. madem hizmet etmek istyorsunuz insanları denetleyin. sonra milletin cihat ediliyor diye verdiği paraları birileri iç ediyor. sonra da basına " müslümanlar zaten hep böyle rererö canım" şeklinde malzeme çıkıyor. denetleyin şu para işlerini.
Anayasa Mahkemesi "Milli Görüş"ün SP ve FP'den önceki partisi Refah Partisi'ni 1998'de kapatınca, yöneticilerden elde bulunan Hazine yardımını devlete iade etmeleri istedi ancak parti paranın harcandığını ileri sürdü ve parayı vermedi. Müfettişlerin yaptığı incelemelerde ise Hazine'ye iade edilmesi beklenen, o günün parasıyla 1 trilyon liranın "sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği" ortaya çıkarıldı.
sonucunda bu gün devletin en yüksek memuru olan kişi için "yargılanabilir" kararı çıkmıştı.