dün toprağa verildi üç küçük beden. annelerinin babalarınn gözyaşları feryatları arasında.
duygusal bir şey yazmak niyetinde değildim ama onları düşündükçe başka bir şey çıkmıyor ki insanın kaleminden.
o anne babaları düşünüyorsun. kendini bir an bile onların yerine koymaya çalışıyorsun, sonra allah korusun deyip onu bile yapamıyorsun.
sonra bunu yapanı düşünüyorsun. nasıl bir akıl, mantık psikoloji diyorsun. ama o adam yıllarca insan içinde yaşamış. o çocukların babalarıyla yolda karşılaşınca selamlaşmış bile belki. ama nasıl bir şey biriktirmişse bunca yıl kendine hıncını o bedenlerden çıkarmış.
koyulduğu hücrede yan koğuştakiler rahatsız etmek için gürültü yapıyorlarmış. başka bir yere sevkedilmiş. zaten bu verilen cezalar kaç yıl bilmem ne hiç anlamıyorum böyle şeyleri. sadece böyle bir olayın cezası ne olabilir ki diye vicdanıma sorabilirim. o anne babaların acısını nasıl bir ceza hafifletebilir ki.
kuran'da zerre kadar iyilik de kötülük de yapsanız karşılıksız kalmayacak der. biz bu yapılanın derecesini bile ifade edemiyoruz.
şimdiye kadar haberleri izlerken değiştirmeme neden olan tek şey şehit cenazeleriydi. öyle acıları görmeye dayanamıyorum. ama bu haberleri izlerken çok daha farklı hissettim. hele o yapanın "önce çocukları içeri aldım.." diye başlayan ifadesi okunurken hani kanım ondu derler ya onu yaşadım. öyle kaldım.
ne olursa olsun o çocuklar artık yok ama bunu yapan var.
Sonuçta artık üç kardeşimiz daha var!
Her gün Ahmet, Dilruba ve Türkanın yüzlerine bakıp sevdiğimizi söyleyeceğiz!
Yalnız olmadıklarını korkmamaları gerektiğini söyleyeceğiz!
Allah'ın onları hepimizden çok sevdiğini söyleyeceğiz!
Onlara sıkıca sarılıp kötü olanların şerrinden Allah'a sığınacağız!
Onlara o kadar içten sarılıp öpüp koklayacağız ki bütün yaraları iyi olacak!
Kimsenin kirli elleri kokuşmuş sapıklıkları onlara dokunamayacak!
Artık üç kardeşimiz ve bir tesellimiz daha var!
Manşetlerin +18 haberlerini -18 yaşayan bütün iyiler gibi onlar da cennetteler. link
karşı dairesindekileri oturanları tanımıyan var mı? var.
çift asansör olması dolayısıyla apartmandakileri asansörde bile göremeyenler var mı? var.
evde kuran okutulur, apartmandan on tür bahane üretip kimsesi gelmeyen var mı? var.
kimdir? nedi? ne idüğü belli olmayan kimseye apartman kapısını açıp tebessümle selam verip çıkan var mı? var.
mahalle kültürü can çekişiyor. kimse kimseyi tanımıyor, tanımak da istemiyor.
nerde o eski günler dedirtip bizleri imrendiren mahalle piknikleri? hasta komşuya çorba götürmeleri, cenaze evinde bir taşım yemek pişirtmeyip komşunun tencelerce yemek götürmesini, imece usulu yardımları, kapı önü sohbetleri, yollarda tebeşir izlerini * arar olduk. artık yakar top, kovalamaca, saklambaç, misket, ip atlama, kör ebe, istop oynayan çocuk göremiyoruz yada yanlış yere mi bakıyoruz. dizleri yaralı çocuklardık biz. 2 mahalle aşağıdaki musine teyzenin şeker yanında para vermesiydi biz oraya sürükleyen. art niyet yoktu temizdik hep. neden kirlendik? neden korkuyoruz birbirimizden?
dilruba, ahmet, türkan...
son olsun!
dilrubanın kollarımda çırpınışlarını unutamıyorum diyerek , o miniğin ailesine bir kez daha acıların en büyüğünü yaşatmıştır.
düşünsenize diyecem ama düşünmeyin bence , bunu normal bir vicdan kaldıramaz. bir meleğin, bir miniğin ufacık elleri o hayvanın kollarını sıkıyor ve can çekişiyor.
üç tane minik kız yiğenim var, bu ifadeyi okuyunca, onların silüeti geliyor gözlerimin önüne ve... neyse
idam cezası bir lütufdur bu orosbu çocuğuna daha farklı işkenceler uygulanmalı.
kendi yaş grubum olduğundan mıdır nedir 30-35 yaş arası erkeklerde tarafımdan çok ciddi tuhaflıklar gözlemlenmekte.bu olayın da faili dikkati çeken bu yaş aralığında.bu nesil açısından endişe veren bir durum.
Çayıralan'da yani 100 km yakında cesetlerin bulunması, polisin başarısını mı gösterir başarısızlığını mı, burda kilitleniyor insan.. Ayrıca çevresindeki insanlar o şerefsizin çok sessiz olduğunu ve hiç arkadaşı olmadığını söylüyorlar, burdan bile anlaşılıyor adamın ne kadar psikopat olduğu. Neyse allah sabır versin ailesine , bunun gibi itler için de idam gelmeli diyorum.
çocukları öldürdükten kısa bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi yan komşusuna çaya gidebilecek kadar raaaatsız...
yan koşu da durumdan hiçbir şey anlamayacak kadar duyarsız...
insan demeye dili varmıyor insanın, çünkü olsaydı ne isterdi ki "iNSAN" el kadar bebelerden?!... çok yazık...
hangimiz bayramda elinde poşet kapı kapı gezmedi ki? hangimiz çocukken bayram gelsin diye dört gözle beklemedi ki? o 3 küçük de beklemişti muhtemelen, anneleri bayramlıklarını giydirmişti muhtemelen, sevinçle şeker toplamaya çıkmışlardı. sonu güzel bitecek bi bayram zehir olmuştu ailelere. ailelerin acısı büyük ama ben o 3 küçüğü düşünüyorum, empati yapmaya kalbim dayanmıyor. aklımdan çıkarmaya çalışıyorum. nasıl bir vicdan nasıl bir ahlak nasıl bir insan küçük çocuğa yan gözle bakar, nasıl etkilenir aklım almıyor. nasıl kıydın o 3 küçüğe. tek temennim o pisliğin hapse atıldığı anda deşifre edilmesi, işte denmesi kayseri'de ki çocuklara kıyan şerefsiz bu. umarım en kısa zamanda kötü durumda olduğu haberlerini alırız.
akıldan çıkmayan olay.
bir arkadaş yazmış o an ister istemez gözlerime geliyor diye. aynen öyle. atamıyorum zihnimden bir türlü. o küçücük çocuğa nasıl tecavüz edersin, nasıl kıyarsın o masumlara.
bu arada;
hay sikeyim polisinizide, tatlıses'inizide şuyunu da buyunu da. ulan 3 tane masum bir şerefsiz tarafından iğrenç bir şekilde öldürülmüş hala polise bok atma derdindesiniz.
bu ve benzeri hayvan bile denilemeyecek ucubelerle aynı havayı solumaktan utanıyorum dedirten haberdir.
bunlara idam cezası hediye olur. ömür boyu hücrede kendi pisliği içinde çürüteceksin bunları.
bunu yapanın kesinlikle türk olacağını düşünmediğim olaydır.
ya kardeşim bunlar daha be çocuk. bu çocukları öldürsen ne olur. eline ne geçer. nasıl bir vicdan. yok abi sonumuz çok boktan ya.
Yukarıdaki bir entryde dilruba isimli yavruya yaptıklarını anlatmış.
Yok hicbir şey bu Kahpenin evladına söylediğimde yüreğimi soğutacak. Orospu cocuğu mu diyeyim? Anasını sikeyim mi diyeyim? Yok. Olmaz. Hiç etkisi yok.
Dilruba'nın çırpınışı gözümün önüne geliyor. O minik canının yok olmamak için verdigi mücadeleyi -istemesem de- beynim canlandırıyor. O cocukların bicaklanirken o sırada sağ olan cocukların sıranın kendilerine gelmesini beklediği anda hissettiklerini hissediyorum.
Tüylerim zaten diken diken de ağlamayayım diye de zorluyorum kendimi. Kendi cocuğunuzu o durumda düşünün dememe vicdanım elvermez ama sevdiğiniz birini o durumda düşünün.
Hukuğun uygulanabilecegi yerlerin, suçların bir sınırı olmalı. O sınır, iyi insanların vicdanlarını yaralanması olmalı. iyi insanların, dürüst insanların vicdanlarını kanatan, koca bir ülkenin moralini sifirlayan, şeytani hislerle işlenen bu gibi suçlarda ceza, o suç ne şekilde işlendiyse, işleyene aynısını yaparak verilmeli.
O kahpe dölüne tecavüz edilip, fiziken ve ruhen çekebilecegi maksimum acı neyse çektirilerek öldürülmeli. Bir ip geçirip sallandirmak ödüldür ona.
10 yaşındaki çocuğa tecvüz edip öldüren bu adam şimdi bizim verdiğimiz vergiler ile hapishanede yatacak. önüne yemeğini koyacaklar bu itin yatacak yerini de verecekler. insanlar için idam cezası yok ama biyolojik yapısı yüzünden bir varlığı insan diye tanımlamak yanlıştır bu adam yaratık bile değil bok parçasından daha adidir. yakılması gerekir kalıntıları çevreyi kirletmesin diye.
"öldürdüklerim arasında en çok dilruba'ya üzüldüm" gibi bir cümlenin damga vurduğu hadise.
haberi okuduğumdan beri şu cümle çıkmıyor aklımdan. dilim tutuldu, aklım durdu. nasıl ya? üzüldün mü? üzülmüş! "en çok" diye sıralama yapmış bir de. ne desem bilemiyorum, ağzım dilim dolaştı, şaştım, baktım kaldım böyle ekrana ve artık böyle olayları duymaktan yoruldum, soğudum her şeyden.
böyle dehşet verici anlarda her şey o kadar anlamsız, saçma, gereksiz ki.
o lanet canlının lanet ismi de "uğur veli gülışık" imiş. ne kadar pozitif, uğurlu, güllü, ışıklı bir ismi var halbuki değil mi.
nasıl bir ironidir bu. şaka gibi.