Küçük bir kasabada yaşayan Yahudi, daha büyük bir şehre yerleşip, ticaret yapmak için eşeğine binip Kayseriye gitmiş. Bir hana yerleşen Yahudi, getir-götür işlerine bakan çocuğu çağırıp, para vermiş ve;
- Oğlum, git bana öyle bir şey alıp getir ki, hem ben yiyeyim, hem eşeğim yesin. Hem de sabaha kadar eğleneyim..
demiş. Parayı alan çocuk, Peki amca diyerek, çarşıya gitmiş. On dakika sonra, kucağında bir karpuz ile gelmiş. Yahudiye;
- Al Amca, bu karpuzun içini sen ye, kabuğunu eşeğin yesin. Çekirdeği ile de sabaha kadar eğlenirsin..
demiş. Bunu gören Yahudi;
Bu şehirden bana ekmek çıkmaz. Küçük çocuğu böyleyse, kim bilir büyükleri nasıldır? demiş ve sabahleyin erkenden, eşeğine binip Kayseriden başka şehre gitmek üzere ayrılmış.
Kayseriye gelen bir yabancı, 30 katlı yüksek binayı seyrediyormuş. Yanına yaklaşan bir Kayserili sormuş;
- Arkadaş, kaçıncı kata bakıyorsun?
- Niye sordun?
- Kaçıncı kata bakıyorsan, her kat için bir lira vereceksin.
Adam, Beşinci kata bakıyordum demiş ve çıkartıp 5 lira vermiş.
Uzaklaşırken, yanındakine Otuzuncu kata bakıyordum. Kandırdım enayiyi.. demiş.
Kayserili küçük çocuk, yolda giderken bir yüzük bulmuş. Olayı fark eden bir Yahudi, çocuğa: - O yüzüğü bana verir misin??demiş. Çocuk da;
- Eğer bir eşek gibi anırırsan veririm demiş. Adam çocuğun istediğini yaptıktan sonra yüzüğü istemiş.
Çocuk da; - Sen eşekliğinle, bu yüzüğün değerli olduğunu anlıyorsun da ben niye anlamayayım!
kayserili tüccarların kahır ekserinin dönme ermeni ticaret erbabı olduğu hesaba katılırsa aralarında pek de fark olduğu söylenemez, kayseri ismi bile kayzerden, caesarea dan, sezariya dan geliyor!