pisuvara elimi tutmadan işedğimi görünce "nası yapıyon olm öyle lan?" dedi ilk. gel bak göstereyim dedim, önce tut yolu göster deyince şeyimi tutmaya yeltendi.. "ay git burdan pis sapıq=(" diye haykırdım. zor aldılar elinden..
edit : iki nokta'yı gammazlayan gammazı, butonundan öpüyorum.
ramazan bayramı, kurban bayramı, aşure günü, cumhuriyet bayramı, 23 nisan çocuk bayramı, noel, paskalya, kabotaj bayramı, sabotaj bayramı vb. güzel yurdumun dini olsun, resmi olsun her türlü tatil dönemini sektirmeden değerlendirmeyi başaran, yılın 2/5 sini yatarak geçiren, ohh ne güzel memleket rakii, şiş kebap, mozaik diyen çopçoptiki. ne mozaiği ulan, mermer o mermer!
madem oynuyorsun bana kaplumbağa postla demek istediğim kişi ayrıca bu. tanım üstteki bunla karışmasın. tanım üsttekiyse bu niye tanım şeklinde. insanların günlük hayatta tanım yaparak konuştuğunu düşünsene la ne acaip.
--spoiler--
naber?
aslı ne haber olan, zaman içinde kısaltılmış karşılaşmada sorulan soru. iyiyim abi senden?
--spoiler--
-ne var len yine" dedim.
-abi bir ekip kurdum banka soyacağız var mısın?"
-olm istediğin para olsun. gel ben sana vereyim." dedim.
-yok abi sperm bankası soyup, o spermlerle bukkake filmi çekip dolar milyoneri olacağım."
ne cevap vermem gerektiğini bir süre düşündüm. dedim ki:
-türkiye de sperm bankası var mı?
-bilmiyorum herhalde vardır. yok mu yoksa?
-yok diye biliyorum. ama sperm lazımsa 6-7 kişi toplayıp film çekebilirsin dedim.
neyse bu adamları ve kadını bulup filmi çekmiş. herkesin parasını da ödemiş. ama kameranın içindeki kasedi kaybetmiş. bu yüzden piyasaya süremedi filmi. daha sonra hentai işine girdi. onu da batırdı. o gün bugündür muhasebeci kendisi.
yanılmıyorsam aralık* sonundaydı. saat 20.59'da telefonum çaldı. arayan kayip pena'ydı. ne var ne yok diye kısa bir geyikten sonra: "abi istanbulescortgirls1.com bana yüzde 50 indirim yapacakmış artık" dedi. "hayırlı olsun yiğenim." dedim. "sağol abi" dedi. telefonu kapattı.
aradan 3 gün geçti. saat 21.01'de yine telefon açtı. "abi karaköy'deki galata kulesi'ne gel." dedi. "ben ne oluyor lan" diyemeden telefonu kapattı. hemen kadıköy gidip karaköy vapuruna bindim. yarım saat sonra karaköy'e inip galata kulesine vardım. etraf polis kaynıyordu. herkes kuleye bakıyordu. kafamı kaldırınca kanat takıp kollarını açmış olan kayip pena'yla karşılaştım. polis: "in oradan aşşa lan." diye bağırıyor, pena: "tarihe geçmemi engelleyemezsiniz." diye cevap veriyordu. polis kordonunu aşıp kuleye girdim. penanın olduğu balkona çıkıp tuttum kolundan. "ne yapıyorsun lan" dedim. "abi hayat çok sıradan. hafta içi muhasebecilik, haftasonları conrad da grup seks. hayatım biraz renklensin istiyorum." dedi. "olm öleceksin manyak mısın" dedim. "ben senin hayatını renklendiririm." dedim. indirdim onu aşağıya, galata köprüsünün altında rakı içtik, balık yedik. sonra yanımdaki ufak laptop bilgisayarı açıp, ona uludağ sözlüğü gösterdim. "bundan sonra canın sıkılınca buraya yaz açılırsın." dedim. teşekkür etti. alkolün etkisiyle ağladı. o gün bugündür efendi adamdır. teşekkürler uludağ sözlük.
bükülmüyorsam ağustosun ortalarıydı. * . 9 pm. civarı telefonum çaldı. arayan babamdı; ''nerdesin lan pezevenk'' diyerek hönkürdü. ''geliyorum baba.'' diyerek telefonu kapandım. 9.12 pm. civarı telefonum yeniden çaldı. arayan kayıp penaydı. açtım telefonu, ''naapıyosun hocu gel ortam yaptım'' dedi. hemen heycanlanmıştım, çünkü bu adamı tanımıyordum ve tanımadığım bu adam beni telefonla aramış ve ''hocu'' demişti. normalde çok s.kişken bi insan olmama ağmen bi an tereddüt etttim. ama sonradan koy götüne felsefemi uygulayarak verdiği adrese gittim. * geldiğimde telefon açtım, saat 9.54 pm. di. lobiye geldi, ağzı yüzü yamulmuş gözlükleri buğulanmıştı. ''nooldu lan?'' diyerek gayet insancıl bi tepki verdim. birden çıkıştı '' lan deme lan godoş''. korkmuştum ama çaktırmamaya çalışıyordum. '' gel abi'' dedi, ''süit tuttum''. içimden düşünüyordum.'' pansiyonda ne süiti mna koym'' diye. ama seslendirmedim çünkü deminki tepkiden sonra korkmuştum.
yukarı çıktık. 2 katlıydı zaten mekan. 23 nolu odaya girdik. içerde 5 tane cıbıl cıbıl, bıngıl bıngıl, hatun vardı. bir kısmı kısa kot şortlarıyla, süngerleriyle bir adet uno yıkarken, diğer kısmı da çilekli jöle içinde güreşiyordu. daha önce de belirttiğim gibi normalde çok s.kişken bi insan olmama rağmen bu görüntü karşısında şok olmuştum. '' abi hatunlar senin entryleri okumuş sen olmadan başlamıyolar'' dedi. başlamıyorlar lafı beni heycanlandırmıştı. daha önce de söylemişmiydim bilmiyorum ama normalde çok s.kişken bi insandım. o yüzden hemen ortama girmeye, çeşitli yavşaklıklarla kızların gönlünü çelmeye çalışıyordum. sonunda kızlardan beklediğim cümle gelmişti. ''biz üstümüze rahat bi şeyler giyip gelelim siz de hazırlanın''. daha rahat ne olacak diye düşünürken, kayıp pena biden ortaya bir masa çekti, değişik pozisyonlar deniyicez diye düşünürken, dolaba doğru yöneldi. içerden bir adet ''bu xl'' çıkardı. ''nooluyoruz mna koym'' diye düşünürken kızlar içeri girdi. hepsi üstlerine gayet usturuplu kıyafetler giymiş masanın etrafına geçmişti. sonra kayıp pena atladı; ''ben kozmikisinla olucam''. bu sefer sinirlenmiştim. sesli bir biçimde ''mna koym böyle işin'' dedim. hemen odadan çıktım. viraneden de çıkmıştım. sahile doğru koştum. intahar etmeyi düşünüyordum. bu bana yapılmazdı. o sırada sahilde duran boş bir bira şişesi dikkatimi çekti. üldürücektim kendimi. bira şişesine doğru yaklaştım. ama ne göriyim. dibinde kalmıştı. ''nimettir ziyan edilmez'' diye düşünerek fondipi çaktım. uzun süredir içki içmediğimden olucak , bira çarpmıştı. ertesi sabah kumsalda uyandım . üstüme martılar sıçmıştı. bir daha kayıp penayla konuşmamaya karar verdim.
yamulmuyorsam şubat'ın* ortalarıydı. saat 21 civarında telefoum çaldı. arayan kayip pena: "bu bir ödemeli aramadır, kabul ediyorsanız biri..." sesini duyduğumda yanlışlıkla bire bastım ve sonra cimri sanmasın beni diye de konuşayım bari dedim. telefonu her zamanki gibi "bal köpüğüm" diyerek açtı. "güzel bir ortam buldum. atla gel haydi." dedi. ilk başta üşenip hayır desemde sonunda kabul edip pena'nın verdiği adrese* gittim. neyse telefon açtım, geldi bu lobiye yanakları kızarmış, gözlüğü buğulanmış bir şekilde. "ne oldu kavga mı ettin?" diye sordum. yok abi dedi, yukarıda suit kiraladım, gel oraya çıkalım görürsün dedi.
neyse, bindik asansöre üst kata çıktık, içeri girdiğimizde yaşlı ve şişman bir adam etek altını traş ediyordu. "lan noluyo" dememe gerek kalmadan yanlış odaya geldiğimizi buğulu camlı gözlüklerinin sahibi gözleriylen işaret etti. bir üst kata çıktık, içeri girdiğimizde gözüne korsan bandı yapıştırılmış bir keçi ve onun arkasında duran bir çoban gördüm. "ay noluyo" dememe gerek kalmadan yanlış odaya geldiğimizi buğulu camlı gözlüklerinin sahibi gözlerinin kankası olan burnuyla işaret etti. bir üst kata çıktık, içeri girdiğimizde damacana'yla oral yapan bir sucu gördüm. "noluyo ayol" dememe gerek kalmadan yanlış odaya geldiğimizi buğulu camlı gözlüklerinin sahibi gözlerinin kankası olan burnunun yakın akrabası olan çenesiyle işaret etti.
terasa çıktık, kimsecikler yoktu. meğersem suit kiralamamış benimle bir şey konuşucakmış. arkaya bi yere götürdü ve kapak gibi bi şeyi açtı, akabinde bize şehvetle bakan 5 tane dişi gördüm. saf kangalmış bunlar, bakıcak yeri yokmuş. birini alabilirim ama masraf yaparsa satarım diyecektimki, arkadan uğur dündar belirdi. "noluyo aburakoyim" diyecektimki, pena eline geçirdiği kırık pipetle ensesinden kavradığı yavrulardan birini "keserim lan, dinime imanıma keserim allama, dinimiz amin" diyerek bir ayağını yere vurur şekilde uğur dündar'ı korkutmaya çalıştı.
ben de reflex olarak lightsaber'ıma sarıldım. tuşuna bastım ve pembe renkli ışın kılıcımla "gedin la burdan, gedin la" tehditi savurdum. pena'nın en sevdiği renk pembedir, baksırı da pembeydi.
sonra birden yer titremeye başladı, www bombabomba com şarkısı çalıyordu bi yerde. önce uzaktan geldi, sonra ses daha da yaygınlaşıp yükseldi.
uyandım, telefonum çalıyormuş, arayan kayıp pena: "hacı kontör çok az beni arasana." dedi. kontör yok dedim kapattım. altta vodafone yazdı.
yanılmıyorsam temmuz'un* ortalarıydı. saat 21 civarında telefonum çaldı. arayan kayip pena: "olm güzel bir ortam buldum. sen de atla gel." dedi. aslında ilk başta üşenip hayır desemde sonunda kabul edip pena'nın verdiği adrese* gittim. Neyse telefon açtım, geldi bu lobiye yanakları kızarmış, gözlüğü buğulanmış bir şekilde. "ne oldu kavga mı ettin?" diye sordum. yok abi dedi, yukarıda suit kiraladım, gel oraya çıkalım görürsün dedi.
neyse, bindik asansöre üst kata çıktık. boğaz manzaralı bir suit kiralamış bizimki. "olm muhasebeci maaşıyla nasıl kiraladın burayı?" dedim. "şirketten aşırdım biraz. merak etme sen" dedi. suitin yatakodası kısmına doğru yöneldi ve "bak sana ne göstereceğim" dedi. odaya girince yatağın üzerinde 5 tane çıplak kadının yattığını ve bize şehvetle baktıklarını gördüm. hepsi ünlü mankenlerdi. şimdi buraya isimlerini yazmak doğru olmayacağı için isimlerini vermiyorum tabii ki. "ooo sen bu gece parti veriyorsun herhalde" dedim. "abi sensiz boğazımdan geçmedi. Ayrıca 5 tane bana fazla 3 sana 2 bana bölüşelim." dedi. normalde bu tarz tekliflere çok sıcak bakmadığım için tereddütte kaldım. ama gözlerindeki medet umar bakışlara dayanamayıp "tamam" dedim.
kısa süre sonra bu yataktan inip muffyyle oynamaya başladı. 1,5 saaat sonra bende işimi bitirdim. giyindim ve otelden çıktım.
oradan yürüyerek taksim'e çıktım. biraz turladıktan taksi kiralayıp eve döndüm. bir kadeh şarap eşliğinde mehtabı seyrettikten sonra yattım. kısacası iyi bir insandır kayip pena. herşeyden önce paylaşımcıdır.
keyifle alış verişimizi yapmışız, kokoreçi, midye dolmaları lüpletmişiz.. yetmemiş cami avlusundan bozma mekanda ince belli bardakta çay, püfür püfür rüzigar, ikide gominik sigarası ama ben yalandan içtim. * sonra baktım bu daldı, gitti ötelere..
bu anda;
ne kavga, ne hürriyet, ne karım.. diyor gözleri, ben anladım. * sonra bi telefon artık fırçamı yedi ne olduysa gerçek dünyaya döndü ahpariğim. *
çaylaklık dönemlerimde beni uyarılarıyla aydınlatan, yanlış entry'lerime yerinde müdahalelerle beni adam eden, bir şampiyonlar ligi maçı öncesinde acı dolu halimi anlamış, v anten yerine alternatifler sunarak güzel bir şampiyonlar ligi akşamı geçirmemi sağlayan baba yazar. saygılar efenim
Her iki sayınızı da alıp okumuş biri olarak söyleyebilirim ki; alternatifsizlikler içinde kırıldığımız bir anda ilaç gibi geldiniz. Senelerdir beslendiğimiz en önemli popüler bilim kaynağımız, artık malesef içine kimyasal atık "sızmış" bir su kaynağından farksız. Bilimin gelişemediği toplumlar, diğer gelişmiş toplumlar tarafından yönlendirilmeye ve manipüle edilmeye her zaman açık olmuşlardır. Ne yazık ki yaşadığımız ülkede de bilim, spor, politika ve hatta modanın gölgesinde kalıyor çoğu zaman.
Giriştiğiniz işi takdirle karşılıyorum. içinde bulunduğumuz ortamda zorlu bir yola baş koydunuz, ama desteğimizi her zaman hissedeceğinize emin olabilirsiniz. Hikaye vardır ya, adam kıyıya vuran deniz yıldızlarını tek tek suya geri fırlatır. Bir kişiyi bile bilimin ışığıyla aydınlatabilidiyseniz eğer, artık onun için bir şeyler değişmiş demektir.
Bilim karşıtı ve dogmatik yorumlara kulak asmadan, bilimin yolundan ayrılmadan sürdüreceğiniz yayın hayatınızda gönülden başarılar dilerim.
-yukarıda ki buram buram yıkama, yağlama kokan yazısı ntv bilim dergisinde yayımlanmış dosttur.
konu üzerine aramızda şöyle bi konuşma geçmiştir noktasına, virgülüne dokunmadan ahanda aşağıda...
c: olm o yalak yazın dergide yayımlanmış.
kp: yayımlanacak lan tabii, ne sandın?
c: beni böyle yalayacaklar ben de yayımlarım olm. *
kp: ama abi dar yere koymuş *bneler!
c: nasıl, nasıl? gayet iyi işte, daha ne yapacaklardı ki? çiçek, böcek mi çizeceklerdi?!
kp: niye abi? o kadar yaladık, daha jan janlı olabilirdi.
c: bence böyle iyi.
kp: abi benim hemen solumda ki öbür *bne bi gezegenin uydusu daha büyük yazmış diye,onun arkaya resimler bilmemneler felan komuşlar. olmamış yani.
(bkz: #5201577)
-Düzeltme-
olay gecesi farklı mekanlarda maçı takip ediyor ve reds' i destekliyorduk. maç 3-0 dan 3-3 e geldiğinde kendisini aramışlığım ve gerrard' ınkine benzer bi zafer sarhoşluğu ile bir kaç güzel lakırdı etmişliğim doğrudur ancak ne kadar tatlı dilli olsam da uyarılacağını aklımın köşesinden bile geçirmemiştim. özür dilerim brada bazen spontane gelişiyo böyle, gerrad ile alonso olayında olduğu gibi.* birde carslberg güzel şişe yapmış hakkaten *
hakkında bu kadar entry girildiğini görünce eçmiadzin katedrali' nde asgari ücret + ssk + yol karşılığı zangoç olarak göreve başladığını düşündüğüm yazar kişisi.
zorla doğum gününü kutlatan gıcık insan.
(bkz: mutlaka bir yerde denk getirecem)
- olm sen niye hem gıcık hemde dostsun?
öyle bir çelişki adamı. (öpmem)