Bir daha düşün bence Şimdi akranların ile mi yoksa benim ile mi daha yoğun ve farklı şeyler konuşabilirsin? Duygulanabilirsin?
Deneyim dediğimiz şey; zaman ile yaşadıklarımızın üstüne kattığı şeylerdir. Bazen bunu bire bir kendin yaşamak zorunda kalırsın. Bazen de ;bir deneyimlisinden tecrübe edinir, işine gelirse bir zaman kullanırsın.
Şimdi inan senin olduğun bir zaman diliminde ben de olmak isterdim, ancak o zaman alacağım zevk ile şimdiki aldığım zevk benim için aynı olacaktı.
Şimdi ki gibi rahat ve yakın hissedecektim kendimi sana karşı, senin aksine.!
ama sen benimle görüşmeye devam edersen aramızda yaş farkı kalmaz, önemli olana; beyinlerin frekansına önem vermeye başlar ve mutluluğu bu noktada zevk ile aramaya devam edersin.
belki ömür boyu ben senin yüzünü görmeyeceğim, bilmeyeceğim senin gülüşündeki tebessümü!
ancak ben bileceğim ki sen diye biri var, sen oldun bir zaman bu hayatta.
sen bir zaman geldiğinde önceliklerin benden uzakta bir yere odaklandığında üzülmeyeceğim yanımda olmadığın için,.
sevindiğim şey ise senin de bir dünyan olduğu gerçeğini unutmayacağım, sen de unutmaz isen bu dünyada bir insan vardı ve ben onun ne kadar yüzünü görmesem de o benim bir parçam, o benim adını koyamadığım duygularımın türk dilinde ki telaffuzu dersin,
gözlerimden öpermiş gibi düşünürsün
soğuk grimsi bir metalin hissini alır gibi.
kalırsın sağlıcakla bir daha hiç görüşülemeyecekmiş gibi.
hiç gülümsemediği kadar gülümsettiğimi söyledi bir gün bana,
gülümsemenin zaten kendisine çok yakıştığını, benden dolayı gülümsediği zaman ise içinde karıncalanan duygularının kelebek
kanat çırpışı gibi hissettiğini anlattı.
biraz da tenini ısıtabilecek şekilde titreyen bacaklarına bir anlam veremediğini, tanımadığı bilmediği bir adamın kendini nasıl böyle
etkileyebileceğini, korktuğunu, ancak boğazının kurumasına, teninin terlemesine, geceleri uyuyamamasına bir anlam veremiyordu ki
rüyasında ne hikmettir bir bedene büründü o hayali sevgili.
onu istiyordu içinde. içinde derken onun bedeni içinde onun acısını hissederek ona kendi sevgisini verebilecek bir duygu
bir his verebilmek, hayatın anlamsız kargaşalarından uzakta bir hayat yaşamak arzusu ve eğer bu o olsa ne olurdu.
neden bunlar böyle değilde, tanıyormuş gibi yaklaştığımız hayattan alamadığımız dersler ile hüzün çöker içimize.
emin olmam için de yemen de etmişti. ancak yeminlere inanmadığımı unutmuştu yada o kadar bir büyük bir duygu ile anlatmak istiyordu ki
bana bahsettiği gülümserken o gamzelerinin güzelliğinin üzerine ant içse inanırdım zaten.
o güzel tarifi ise kendinden güzel bir anlatım ile erkekliğimi uyardı hiç istemesemde bu düşünce de onu böyle masum hissetmek isterken.
ve sonra o da bu masumiyeti bir tarafa bırakıp yanında "ben" niyetine sarıldığı yastık ile uyuya kalmıştı ve rüyasında
dokunan adamı düşündü o sabah kalktığında
ve gül reçeli kahvaltısı ısmarladı kendisine tarihin eski yolculuklarına göndermeler yaparak...
rüyasındaki son sözleri hatırladı çayını yudumlarken:
"madem isterdin dur ben sana birazcık tarif edeyim;
şöyle ki sol yanağımdakı sağ yanağımdakinden daha az,
daha içten gülümseyince görülen gamzem bile çıktı şiirini okurken".
rüya mıydı, gerçek miydi ? anlayamadan hayatına devam etti, bilinmeyen yolculuklara
Bir ortamda, farklı sebepler ile kavuşamadığın kadına yazılabilecek mektup, serzeniş ve duygulardır.
"kadınım, ismininin anlamanı bildiğimden ve resmini gördüğümden beri sesini duyabilmek için bin bir uğraş verdim. Teninden bir isteğim yoktu, sarılıp koklamaktan başka.
Senden bir haber alamamak beni kahretmekte. Ancak senin de kendine göre bir sevme, aşık olma biçimin var. Şimdi günlerdir uzaktan eğitim gibi girdiğin bu hikmetli yolda ufacık talepleri dahi yerine getirmemen sebebi neydi? Ya da şimdi o tuttuğun eller, kokladığın ten beni unutman, unutabilmen için yeterli gelebildi mi? Zannettiğin gibi kesip bırakmak o ilişkiden kopmak, sıyrılmak değildir sevgili.
Yalnızca bir mutluluk kendi kendine olduğun zamanlarda yakaladığın masum anlar değil, öğrenmek istediğine karşılıklı bir beklenti ile ulaşabilirsin benimle, seni korkutan ya ben onu hiç bırakamasam duygusu mu? Onun için mi bu gereksiz kıskançlığın, sen benim, ben senin kullanılabilecek emtian olmayacağız ki hiçbir zaman, ya da olmayacaktık sen o bulduğunu zannettiğin sevgiliye ulaşana kadar. Ne demek lazım sözün bittiği yer burası, siz kavuşun kuytuluklarınızda kısa ve anlamlı?!
Kadınım, inanmış olduğun sevginin, aşkın ve sana anlatmaya çalıştığımız yazışmalarda unutma:Tatmin oluyordun konuştuğumuz yazılardan sende. Ben de tatmin oluyor ve arzuluyordum seni. Ancak ne hikmetse sen kelimelerle sevişmelerimize dahi sansür getirdin, yüzün kızardı nar gibi ve bu yalnızca karşılıklı yazdığımız sevgi, aşk oyunlarınızdan aldığın zevk dokunduğun tenindeki şevkten daha mutluluk verdi dedin ve şimdi yoksun. Bu aşk, sevgi sensiz yoksun, sen yoksun demiştim, ancak sen tüm haberlerden ve gelişmelerden yoksunsun. Şimdi de yok, senin olmamanla yanımda bir değer kazandı ilk defa yanımda.
Sevgili kadınım, seni uzaktan böyle sevmişsem böyle kısıtlı imkânlarda daha fazlasında sevgimin sıcaklığından yanacağından korktun, anlıyorum seni. Şimdi bu olabilecek aşkı olmayacak bir ateşe attın. Bugün değil ancak yakın bir zaman da bir gün okuyup bakarsan yol farklılaşmış olabilir, senin için erken benim için geç olabilir.
bir yazarın kaybetmek ile ilgili "bir bildiği" var ise yaşanmışlıklar üzerine, kendi iç dünyasına veryansın yaftasıdır.
bir bildiğim vardı,
seninle olduğum zamanları güzel ve neşeli geçirmek istediğim,
bunun olması için elimden ne geliyorsa yapmaya çalıştığım,
gerekiyorsa kendimden ödün verdiğim ve alttan almak için dilimi kanattığım zamanlar için bir bildiğim vardı.
klasik olacak ama değer vermek vardı içimde.
değer vermek;
yani sevmekten önce,
seni tanımaktan öte,
anlamak için seni gönlümce,
hissettirmek, hissedilmek vardı bir gıdım, biraz, az.
bir bildiğim vardı,
her şey zamandan çalmıştı,
zaman anlamadığımdı,
an kabul etmediğimdi,
yaşamı, bir an yaşamak vardı,
bazen yaşam içimde var olsundu.
sen bazen olmayabilirdin hayatımda,
olmasını istediğim hayatın şiirleri,
aşkın alfabesi ve öyküsü yazılmalıydı her zaman,
böylesi daha az acıtırdı içimi.
ben bu kendi küçük beynim, duygum, sevme becerim ile bir bildiğim vardı,
bir gün gidecektin,
gideceksin,
gitme diyemeyecektim.
ben o bildiğim ile yalnız klavye başında bir bildiğim vardı yı yazacaktım.
kapıdan çıkarken hafif bir aralık bırakmıştı.
belli ki ona son kez bakmamı istemişti.
hafif adımlarla topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses haddimi aşıyordu.
ne olursa olsun bir kadın kapıyı tamamen kapatmalı.
ya hiç gitmeyecek ya da hepten kapatacak kalbini bütün duygulara.
aşk ganj nehrine dönmüştü o gece.
kirlenen soluğu orada alıyor o gecenin en katısında.
"asaf hoşçakal" derken kelimelerinin gücünden tiksindim.
ne de olsa gitmişti deyip hayatıma bakmalıydım ama o kapı aralığı...
bütün o gece ganj nehrinde o aralığı düşündüm.
aylardan eylül'dü.
mevsim çitlembikti.
utandım biraz kendimden.
"ben aşağılık biri miyim asaf?"
"öyle değilsin asaf sadece gerzeksin."
durduk yere kapı aralıklara nehrin kıyılarına düşüyordu.
ben baktıkça kör oldum ben o ayakkabı seslerinden irkildim.
zeynep artık nihayet gitmişti.
nihayet diyorum yoksa ikimiz de ölecektik.
gitti.
rahat uyu.