nefes alınan süre içerisinde, yani hayat sürdüğünce; diken üzerinde oturmak, hiçbir iş yapamamak, hep geri adım atmak. "insanın her zaman kazanamayacağına" hazır olamamak.
kaybedecek bir seyi olan insan olmaktır
hele ki kaybedilme riski olan sey en deger verilen seylerdense korku sarar tum bünyeyi, ne bir adım ileri ne bir adım geri atılır, sadece her seyin oldugu gibi kalması istenir, ama degişmeyen tek sey degişimin kendisidir dolayısıyla mutlaka bir tarafa gidilecektir, ya sonunu dusunen kahraman olamaz mantıgıyla kaybedilme riskini tasıyan sey tamamen riske atılıp devam edilecek ya da geri çekilip kaybetmemek için dua edilecektir
korkunca ikileme düşersiniz,arkasından ya kaybedersem korkusu gelir,kaybetmekten korktuğunuz şeylerin başında arkadaşlarınız gelir.korkmak iyidir ama insanları pasif kılar.her zaman korkmamak gerek biraz harekete geçmek lazımdır.
kaybetmekten korkan insanlar asla kaybetmezler. (bkz: kaybetmekten korkmayanlar)ise zaten kaybetmiştir. her korkan kaybetmez her korkmayan da kazanmaz.
kariyerinde geldiğin yeri kaybetmekten korkmak, biriktirdiğin parayı kaybetmekten korkmak, aile mutluluğunu kaybetmekten korkmak, sağlığını kaybetmekten korkmak, sevgiliyi kaybetmekten korkmak, oynadığın maçı kaybetmekten korkmak. başlarım ulan! kaybetmek de olsun şu hayatta. kaybetsek ne olur. biraz da kaybedelim. hemen looser dersiniz ama di mi ! yok lan kaybetmicem işte.
sevdiği insanı kaybetmekten fazlaca korkmak, aşırı kıskançlığa sebebiyet verir. neticesinde sevilen insan kıskançlık krizleri ile boğulur ve asıl o zaman elden uçar gider.
bu öylesine bir korkudur ki, sevdiğinizi kaybetmemek için ağzınızı açamazsınız, 'ya onu kırarsam, incitirsem?' diye. o size binbir laf söyler, aldırış etmezsiniz, nasıl olsa siz kaldırırsınız. ancak aynı sözleri ona sarfedecek olursanız onu tümden kaybetme olasılığınız vardır. öfkenizi yutup, susar, haklı olduğunuz halde onu kaybetmemek adına gerekirse tüm haklarınızı çevrimdışı bırakırsınız. işte böyle illet birşeydir kaybetme korkusu.