örnek olarak fenerbahçe' nin avrupa kupası maceraları verilebilir.
öte yandan, hiçbir şeyin sonu değildir. ders alarak tekrar başlayan, bunu avantaja çevirebilir.
Kazanmanın anahtarını vermese de bu anahtara işaret eden, yeri geldi mi kahreden, geren, bir o kadar da yıpratan, çetrefilli bir şekilde depreştiren ve bazen yerlere yığan duygular bütünü.
Platon'un "Zengin, her şeye sahip olan değil, istenilen şeye sahip olandır." sözünden yola çıkılırsa kazanma eylemi ile kaybetmek arasında oynayan çok ince bir sınır sezilebilir.
Sormak gerek. Her şeyini kaybeden biri en fazla 'ne' kaybetmiştir? Kaybettiği konusu evrensel midir? Sözgelimi büyük bir miktarda para kaybeden bir kimsenin durumu takas usülü ekonomik etkinlikte bulunan bir kabile için kayıp mıdır? Neyse... Onu bunu bilmiyorum ama kaybetme düşüncesi tamamen kazanma hırsından doğmuş bir olgu. Nihayetinde kaybettiğini söyleyen bir kimse önceden kazanma çabasına girmiş fakat kazanamamış biri oluyor bu durumda. Astalavista baby...
kaybetmek kazanmaktır: 'soğanın cücüğü değil, esas daha dış katmanları faydalıymış' diye haber okudum gastede.
soğanın cücünü yemek için kendi cücüünü (ruhunu) feda edenler ne üzülmüştür ama bu habere.
birşeyi kaybetmek için önce ona sahip olmanız gerekir.
sahip olmadan kaybetmek bazı durumlarda bu insana daha çok koyar "hiç benim olmadan nasıl kaybederim" diye kafayı yiyecek duruma gelirsiniz ama kaybetmişsiniz.
kaybetmek artık kazanamayacağını düşünmekle başlar. kaybetmek, umutlarına küflü kilitler vurmak, kazandıklarını haram saymaktır. her şeyi kirli düzene bağlarsın. hatalarını, nefretlerini ve intikamlarını...
format bu deyip suçu sitemde ararsın, her göz yaşınla yeni umutlar boğarsın. ama bilirsin sulamadan büyüyen dikendir, evet ona acı vermediğin halde gözlerini dolduranlar dikenlerdir. nefretinle büyüttüğün dikenler...
belli bir süre sonra alışkanlık yapar. ne işe el atsanız kurumaya başlar... ama güzel bir yanı da var, bir yerden sonra sinirleriniz bozulduğu için gülmekten kendinizi alamazsınız, çevreniz "aman deli bu, yaklaşmayalım buna" ya da "aman ne neşeli adam lan bu, maşşallah tü tü tü" der.
ayrıca geçen gün bir sitede okuduğum arabesk bir vecizeyle (hatırladığım kadarıyla) bitirmek istiyorum;
"şerefsizlerin kazandığı bir dünyada, kaybeden olmayı yeğelerim"*
Yitirdiğim her şeyde kazandığım bir şey vardı.
Kazandığım her şeyde ise biraz yitirdiklerim.
Ama bu kez farklıydı kaybettiğim çünkü kaybettiğim sendin.
mucizelerimden arta kalanlar yok artık.. eserlerim yağmalandı...
hayatta 'güven' duygusuna güvenirdim bir tek, o da yabancı ellerce hırpalandı.
vazgeçtiklerim vardı oysa kendime dair, unutmak istediklerim tek tek hatırlatıldı. tarih tekerrürden ibarettir ya, tekerrür bile tekerrür etmeye başladı zamanla bir de kaybetmekten korkamayan bir ben vardı ya zamanında, kaybetmenin ne olduğunu anlayınca korkularım da başladı.
ölüm kaybetmek değilmiş, bil sadece, senin öldüğünü düşünmek bile rahatlattı bir an ve daha anlamlı akmaya başladı zaman.
yalnızlığa kenetlendim uzun süre... sonra birileri girdi hayatıma, birileri çıktı.. merak etme, hiç biri senin kadar mutlu etmedi; hiç biri de senin kadar acıtmadı canımı...
bir intihar havasında şimdi hislerim, eğer becerebilirsem sebebinin sen olduğunu bilmeyeceksin, korkma..
üzülme de, ölüm kaybetmek değildir çünkü lütfen unutma...
insan ilişkilerinde tek kişinin, yani sadece karşı tarafın başına geldiği sanılan yitirme. sen kaybetmişsindir ama karşındaki, seni ebediyen kaybetmiştir. sen, ilk kaybedensindir yalnızca.
bazen kaybettiğini sanırsın da hayat süpriz paketini kapının önüne bırakır bir sabah. uyandığında kaybettiğin değil, getirisi güldürür yüzünü. yaşamın içinde olan zıtlıkların en derinini aynı anda yaşarsın. kaybetmek - kazanmak. kazandığın şey unutturur üzüntünü. kaybedilene üzülmezsin işte o zaman. "iyi ki" dersin.
"iyi ki sen geldin hayatıma" .
kaybettiğim şey aslında duygularımmış. kapının önündeki paketten sen çıktın şimdi. kaybettiğim için seviniyorum. kaybol; kazandığımla mutluyum şimdi.