kaybedilen bir eşya ise bulana kadar insanı deli eder. Büyüklerimiz tarafından şeytan aldı götürdü satamadan getirdi nidaları ile kayıp eşyanın aranması tavsiye edilir. işe yaramaktadır, tecrübe ile sabittir.
Hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi doya doya, tadını çıkara çıkara sevemedim. Elimden alınır ya da kaybederim korkusu içimden gelenlerin bir adım önündeydi hep. Çok sonra anladım ki ben aslında sahip olduğumu zannettiğim tüm sevdiklerimi en baştan kaybettim.
Zordur... Hiç kazanamadığın birini kaybetmek daha zor. insan hiç tanımadığı birini kaybedebilirmi uzak şehirlerde hiç tanımadığınız ama kendinize çok yakın hissetiğiniz insana ulaşamamak işte kaybetmek bu...
çok zordur, bilhassa sevdiğiniz kişiyi kaybederseniz. O oradadır konuşursunuz edersiniz ama eskisi gibi olmaz hiç bir şey, ve o kaybetmiş hissi sizi burkar. Güya en yakınken, iki yabancı oluverirsiniz. çok özlüyorum çok ama uçurumlar var sanki aramızda.
at çatlayana kadar koşarmış sözündeki gibi, her şey tamamen dibe vurmadan anlaşılamayan olay.
herkes aklına güvenir; hani derler ya kimsenin aklına nazar değmezmiş, çünkü kimse kimsenin aklını beğenmezmiş diye. işte bu durumlardan mütevellit kimse sonucunu görmeden kaybettiğini düşünmez, ne zaman elde var sıfırdır o zaman anlaşılır acı gerçekler.
son olarak düştüğünde anlarsın kaybettiğini ve mücadele yeteneğini de yitirmişsen işte o zaman kaybendeler limanına, demir atmışsın demektir.
gerçekleşmesi için illa daha önce kazanmış olduğun bir şeyin olması gerekmediği eylem. tıpkı mansur yavaş ankara'yı kaybetti dediğimizde olduğu gibi. (bkz: mansur yavaş'ın ankara'yı kaybetmesi)
bu eylem sadece pasif insanlara özgüdür. hele ki işin içine bir de kaybetmekten korkmak meselesi girmişse kaçınılmazdır.
kaybetmekten bıkmış insana verilecek en güzel tavsiye ona kaybetmekten korkma demektir. ikincisi ise. ikincisi yok. o genlerde olacak. bak yine de tavsiyemi sunayım.
bir arkadaşınla karşılıklı oturmuş tavla oynuyorsun. zarlar bir türlü gelmiyor. yenildikçe gıcıklaşıyor iş, gitgide morarıyorsun. sen gıcık kaptıkça adam daha da zevke geliyor tabi, kendinden geçiyor. oyun henüz bitmemiş olsa da kaybedeni ve kazananın kim olduğunu önceden görmüşsün, hissetmişsin artık. dur orda. çık masanın üzerine ve dans et. bir iki küfür salla. sonra direk dansı yap. biraz da ayaklarını masaya vurarak tepin. sonra oyuna devam et. artık zarlar daha iyi gelecek.
halı sahadayız. sen sahanın içinde topu izleyerek dört dönerken herkesin bildiği "geride durr!" "ilerii oynaa" "dön dön dön!" diye bağırıp çağıran abiler. senden daha yeteneksiz olduğu halde bu abiler ya da arkadaşlar topla sizden daha çok oynar. daha çok gol atar. daha çok faul yaparlar. evet sen de bağır çağır. topu rakibin ayağından alamazsan geçir tekmeyi. "napıyosun sen yaa?" diye soran olursa "ne var lan" de. artık ayağına daha çok top gelmeye başlayacak. çalımlar, şutlar ardı ardına gelecek. gözlerine inanamayacaksın.
güçsüz olmak pasif olmaktan geçer. aslında burada doğal seçilimden bahsetmişiz. güçlülerin hayatta kalıp, güçsüzlerin elenmesi gibi bir teoremi tartışmayacağım. bir napolyon, sezar olmak da değil mesele. en azından yerine göre kusmayı bilmek gerek. kusmak mı şöyle kusmak,
insanlarla tartışırken kusun. seviyeyi düşürmem, kuul takılırım dersen o seviyesini düşük bulduğun adam seni ezer geçer. düşür seviyeni. düşürmezsen kaybedersin. en azından çoğunlukta böyle. lafını esirgeme. acıma. sen ona bugün acırsan o sana ertesi gün acır. sessiz dururum güler geçerim deme. olmuyor öyle. susarak karizmatik durmak falan masal.
kaybetmek, kazanmak, aşağılama eğilimi ,kibir vb bunlar aslında hepsi merhamet duygusuyla bağdaşır. merhamet insanda iktidarı yok eden, kişiyi pasif olmaya iten bir duygu. ben mütevaziyim, alçak gönüllüyüm. beyefendi ya da hanımefendi oldukça beni eziyorlar! diye sitem eden kişi sıradan da görünse hayatının tespitini yapmıştır aslında. evet kardeşim sen tipik bir kaybedensin. etrafında insanların yaptığı onca topallığı, acizliği gördükçe onlara merhamet duyar ve bozulmasın kırılmasın diye sanki meseleyi insanlığın en büyük bir problemiymiş gibi kendi üzerine çekersin.
o ise ertesi gün senin bir topallamanı gördüğünde "ehehe yarrağım blablabla mı sandın" ya da örnek olarak yaptığın bir espriye karşılık "hadi cannımm!!??!" gibi çok sikici bir cevapla yüzüne kusarlar. her şeye rağmen sen içinden ekolu bir sesle -evet amınakoduğum ne kadar zekisin, anlıyosun valla her halimi tavrımı. çok doğru. ama keşke şu an ne güzel taşak geçiyordum. onu da anlayabilseydin- derken asıl cevap olarak yüzünüzde bir gülümseme belirir. artık çok geç. tek değil etrafta aslında çokça bulunan bu temsili kişi içindeki cevherleri dökmüştür, zekasını kanıtlamış, bu egosunu siktiğmin insanı iktidarını üzerinizde kurmuştur çünkü. aslanım benim.
özet olarak özellikle benim karşı cinslerimin daha çok yaşadığı arkadan iş çevirmeli ,entrikalı sosyal olarak işin içinden çıkılmaz bir hal almış hayatı olan hanım kızlarımız bu katogiriye girerler. sen tavrını korudukça o kendinden geçecek, kusmadıkça hayatın pembe dizilere dönecektir.
ve mutlu son. pasif olmayı seçtin ve kaybettin. varsın olsun. çok da önemli değil canım. ille de kazanmak diyosan tavisyeyi özet geçeyim. adamlığından taviz ver ve kus. ama buraya değil. yüzlerine kus. hem o zaman sen de özet geçmiş olursun.
düşüncede başlayıp eylemleşerek insanın hayatında devam eden olgudur.
durur durur kaybedersin. kaybeder kaybeder durursun.
hep kaybederiz halbuki.
görünürde, görünmeyende, maddede, maneviyatta... kaybetmek, sadece kaybetmektir.
hiç olmamasıdır aslında.
kaybettiğini zannettiğin her ne ise hiçbir zaman senin olmamıştır.
düşünürsün; yoktur. yok! kayıp...
yaşamaya devam edersin; kaybedersin. yok! kayıp...
kökü gayb'den geliyor olsa gerek. mesela, 'birinin gıyabında konuşmak' denir. yani burada, onun yokluğu anlamı vardır. hatta gıyab kelimesinin 'abdal' ile de bağı olabilir. yani dervişler de kendisini kaybetmiş, tanrıyı arayan anlamına gelir. kaybetmek te zaman içinde söyleniş olarak bu hale gelmiştir diye düşünüyorum.
sevdiğim adam,
artık evlenmemiz de zor...bilmiyorum belkide onun içinde bnm içinde böylesi daha iyi.
ama çok zormuş, tam evlenecekken ayrılmak, senden kaçması, gitmesi...