insana mahsustur.
su misali her forma sokulabilir... suyla tek benzerliği bu olsaydı, belki katlanmak daha kolay olabilirdi.
bir insanın ellerinizden su gibi kayıp gidişini görmek belki acıların çoğundan büyük bir acıdır, ama hepsinden değil.
bir insanı kaybetmekten dolayı başkalarını sorumlu tutmak, ancak korkakların işidir. göze alınamayan onca durumun içinden herhangi bir tanesinde yenilmenizin sorumlusu sizden başkası değildir.
kazanmamakla aynı değildir etkisi. bir hayalin vardır, koşarsın peşinden kazanamazsın, daha fazla koşarsın. bir hayali yaşıyorsundur, kaybedersin, ayağa bile kalkamazsın. "acaba bir daha kalkabilecek miyim?" diye düşünürsün önünde devrilmiş olan hayallere bakarak. feda edebileceğin o kadar çok şey vardır ki kaybettiğini bütünüyle, parçalanmamış olarak geri alabilmek için. ancak ne feda edersen et geri gelmeyeceğini bilirsin sürekli. kaybettiklerinin içinde kaybolursun. kalkınca daha mı güçlü olunur bilmiyorum. henüz kalkamadım.
Sevdiğin birini yitirince bir yanın onunla beraber kaybolur. Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir yalnızlığa esir olur, eksik kalırsın. içinde bir sır gibi, giden sevgilinin yokluğunu taşırsın. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin gene de canını yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde
bile kanar. Bir daha gülemeyeceğini, asla hafifleyemeyeceğini sanırsın.
Karanlıkta el yordamıyla ilerler gibi akar hayat. Önünü göremeden, yönünü bilemeden, sadece şu anı kurtararak... Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede kalmışsındır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani iki göz birden karanlıkta
kalınca, bir üçüncü göz açılır insanda. Kapanmayan bir göz... Ve ancak o zaman anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek.
Hazandan sonra başka mevsimler, bu çölden geçince nice vadiler gelecek; bu ayrılığın ardından da ebedi bir vuslat.
Yeni kaybettiğin kişiyi manevi gözle bakınca her yerde görmeye başlarsın. Denize düşen katrede, dolunayla hareketlenen med-cezirde, esen her esintide ona
rastlarsın. Kuma çizili remilde, güneşte parlayan kristal tanesinde, yeni doğmuş bebeğin tebessümünde, bileğinde atan nabzında onu seyredersin. Her yerde, her
şeyde onu görürken nasıl derim ki Şems gitti..?
Kaybetmek, insana kazanmaktan daha fazlasını sunmuştur hep. Oysa kazanmanın hırsı vardır ve hiç kimse kaybetmek için hırs duymaz. Kaybetmek insana kazanmak için fırsat yaratır, kazanmak ise kaybetme olasılığını doğurur.
kaybetmek demek her zaman kötü değildir. hatatınızdan insanlar yada nesneler yok olur kaybedersiniz ama her kayıp size yeni şeyler öğretir önemli olan kayıpların öğrettiklerini görebilmek.
içinde ölüm olan bir yaşamın kaçınılmaz gerçeğidir. her insan kaybetmeye mahkumdur fani bir hayatta. kazanımlar göz yanılsamalarından fazlası değildir. kazanmak sadece bir anlıktır, kaybetmek bir ömür.
kazanılan şeyin yitirilmesidir. emeklerin boşa gidip enkaza dönüşmesidir. ne zor şey kaybetmek. mücadeleden galip çıktığını düşünüp birden kazanılanlara bay bay demek ne zor. insanın nefesini kilitliyor, yaşama anlamını elinden alıyor insanın. selam olsun en değerlilerini kaybedenlere. bu bel bir daha doğrulur mu bilmem ama başka şeylere umut bağlamalıyım yoksa yaşamamın imkanı yok.
Bağlanmak istersin, sevmek sevilmek.. Sonra bir korku alır içini kaybetmek! Çünkü daha önce kaybetmiş acının tadını en uç noktalarına kadar yaşamışsındır. Yeniden seni hayata bağlayacak birilerine tutunmak istersin, gözünü karartır seversin ve yine o içinde ki korku çıkar ortaya ya giderse? En büyük korkulardan biridir kaybetmek!