evvela kabullenememek gözleri yahut sesi aklına geldiğinde toprağın altına, yanına girme isteği.. akabinde ise farkında olmadan anıların, acıların zamanda kaybolup gitmesi. ara ara bilhassa ölüm yıllarında hatırlayıp yine aynı kalp ağrısıyla fakat bir parça azalan gözyaşı ile hayata devam etme çabası işte..
Içinizi kanırta kanırta alışırsınız. maddi kayıplar bir şekilde telafi edilir. ama şu ruh yok mudur? Beynin hava alır, kalbin sıkışır, tuzlu su içmiş gibi olursun, serum gibi damla damla işler, birden geçmek bilmez, saatin tiktakları balyoz olup kalbinize kös gibi vurur, yüreğiniz daralır, acıtır, yavaş yavaş, ağır ağır, sessiz sakin, acıta acıta.
geçmişte yaşadıklarına bağlı olarak zorluğu değişir. bazen kaybedilen zerre umrunda olmazken bazen de sokaktan geçerken aldığın bi parfüm kokusu onu sana hatırlatır. sana kalmış. bazen yerini dolduramazsın.
kaybetmekten daha zordur. çünkü kaybetmek bir anlığına, alışmak ömürlüğüne süren bir durumdur.
daha zor olanı ise kaybedilenlerin yokluguna alisabilmenin farkindaligindayken yasamaya calismak..