bir dönemler kent fm'de yayınlanan eşi benzeri olmayan emsalsiz radyo oluşumu.biralarını hiçbir engel gözetmeden canlı yayında içip, geğiren,aksıran tıksıran relax adamların kaygısız programı.
kaybetmelerimi mi yoksa neyi kaybettikleri mi daha önemli olduğuna karar vermeden önce bir nefes alınıp muhabbet edilesi bir kulüp. sonra ıslak odunla döveceksin.
türkiye'nin en uzun soluklu radyo programlarından birisidir.kaan çaydamlı-mete avunduk ikilisinin sunduğu kah ümit besen' den "nikah masası" kah tom waits'ten "picture on the wall" çalan, geceleri bizi uykusuz bırakan, radyoda sesli edebiyat yapan, dinlememiş olanların çok şey kaybettiği ve 90' larda genç olduğuma sevinmemi sağlayan yegane programdır.
'Kaybedenler Kulübü', Richard Perez'in ilk romanı. Yazar, baş kahramanı Martin Sierra ile, çağımızda sayısı pek az olmayan kaybedenleri simgeleyen iyi bir örnek sunuyor. Bu kaybetme durumu, Sierra'nın yaptığı çok sayıda işten ve bu işlerden hiçbirisinde de tam olarak dikiş tutturamamasından kaynaklanır. Dolayısıyla kendisi için 'kaybeden'in yanında, 'kaybolmuş' tabiri de kullanılabilir. Sistemle uyum içinde yaşayamadığı halde, buna karşı herhangi bir başkaldırıda bulunamaması, gece hayatından, tuhaf ilişkilerden medet umması, yazdıklarını bir türlü yayınlatamaması ve sürekli yalnızlıktan muzdarip olması, kendisini tamı tamına bir kaybeden kılıyor.*
duvarlarının hüzne boyanmış, içindekilerin saçmalığa bulanmış olduğu bir tür kulüp.
zar tutup da yine de mars olanların kulübü.
hep sevip de hiç sevilmeyenlerin kulübü.
babasından pzt aldığı haftalığını kapkaça veya klaptoman dosta kaptırıp, salı günü açıkta kalanların kulübü.
...
...
.... gibilerin kulübü. aslında eğlenceli.
bir yanı hep eksik-yitik insanların açtığı hayali bir klüptür.hiç bir yerde şubesi olmamasına rağmen üye sayısı bir çok dernek-teşkilattan daha fazladır, diyebiliriz.
bu bir deyimdir. bir dönem yıldızı parlamış insanların söndügü, işlerin tersine döndügü ve asıl önemlisi, ayrıcalıklarını kaybetmiş insanların ruh halini anlatır.
not: son dönem de, birbiri üstüne anlamsız muhtıralar verenler bana bunu anımsattı. kaybedenler eski şaaşaalı günlerini özlüyorlar, klüpsel tepki koyuyorlar, kendilerini deşifre ediyorlar, son çırpınış diyebiliriz.
zeki müren rahmetli olmuştu ve abiler mütemadiyen zeki müren şarkıları çalıyorlardı. bir şarkının sonunda abilerden biri pat diye soruverdi; 'baba zeki müren ibneydi dğil mi?'. soruya muhatap abi birasından bir yudum, sigarasından derin bir nefes çekti ve sıradaki şarkıyı çalmaya başladı. çok acayipti.
hali hazırda çekilen bir tolga örnek filmi.
--spoiler--
Nejat işler ile Ahu Türkpençe'nin aykırı aşıkları oynadığı 'Kaybedenler Kulübü' sisteme başkaldırırken hayatın kıyısına savrulan iki radyocu genci anlatıyor.
--spoiler--
son olarak kadroya yiğit özşener de katılmıştır.