rakibini döverse eyvallah, ama dayak yerse sıkıntısı büyük olur, çünkü o karizması yerle bir olur. Dayak yerken "abi yapma, bokun olayım abi" gibi yavşaklık ihtimali ama neredeyse 0.
iki dakika sonraki psikopatlıklarla alakası olmayacak derecede sakin ve soğukkanlı hareketler yapan adamdır. sanki sanırsınız ki istanbul'u fethedecek.
sırf kavgadan önce belirli bir karizma sağlayabilmek için ceket giymiştir. çünkü o ceket sessizce çıkartılırsa psikolojik üstünlük elde edilen taraf olunur.
sizi duvardan sektirecek kişidir. adı sadullah taşdöğen. sırf adıyla bile üç yumruk gücünde bir etki bırakması lazımken bizim yaptığımaza bak bi. tey allam;
sene epey var, düşünün ben 16,5 falanım. montun elde zig gibi taşındığı bir mevsimde bizim andadolu lisesi tayfasıyla akşam dolaşıyoruz. birazdan kendilerini yakinen tanıyacaksınız. hepsi alışı verişi kuvvetli, ele gelen çocuklar, bilimsel döverler adamı, ocak dışı kalırsınız.
neyse gezerek camiyi geçip, parkta bir posta sigara yarımladık. ilköğretim okulu civarına geldiğimizde bir vaveyla koptu ki vay anam vay. karanlıkta biri son derece estetik küfürlerle bize mitralyöz ateşi açmıştı ve sebebini bilmediğimiz bir şekilde kavganın içine çekilmiş olduk.
şimdi bizim keçi ilker var, bu taarruza bir iki havan topu gibi küfürle yanıt verdi. elinde montunu zig gibi tutan ben de bir ara atarlanır gibi oldum. ancak diğer arkadaşların karşı ateşi yeterli olmuştu ki sessizliği sağlayabildik. evet almanlara müttefik osmanlı paşası gibi savaşa girmiştik artık, ben de o savaşın ortasında tarihin tekerrür etmesini izliyordum. derken karşı taraftan, sıcak temas teklifi geldi "götünüz yüyosa okulun bahçesine gelün amına goduklarım"
teklif derhal kabul edildi. hızla olay yerine intikal ederken kendimi adrenalin dolu koca bir taşak gibi hissediyordum. zaten mont ta zig gibi, koşuyoruz.
bir anda saflar birbirine girmeden önce biraz geride kaldım ve o'nu gördüm: sadullah taşdöğen
ceketini usulaca çıkarıp okul duvarının üzerine özenle katladı. omuz vatkalarını bile düzelttiğine yemin eden arkadaşlarım var. karanlıktı seçemedim. diğer rakiplerimiz senkronize hareketlerle pozisyon alırken sadullah sakince bizi bekledi.
montu elimde zig gibi tuttuğumdan mıdır nedir, bizim taraftan herkes, keçi ilker bile, sırtından sıyırdığı montu ceketi koluma bırakmaya başladılar. bir anda geri hizmete atılmıştım. elimde bizim tarafın bütün ilkbahar yaz kıroasyonu ile portmanto gibi kalakalmıştım, mağrur bi hüzün duyumsadım.
içimden, "skerim lan ben neden vurmuyorum diye ergen ergen şeyler geçti. attım elimdeki emanetleri ya allah diyip yardırdım. hemen önümdeki keçi ilker sadullah'a doğru koşarken, ceketini usulca çıkaran adam bizim elemanlardan birini duvara çarptı. duvardan sekip önüne düşen arkadaşımızın hunharca boynuna basıyordu. ilker ise bu dehşetli manzaraya rağmen duramayacak kadar ivmeli bir tekme hazırlamıştı. sadullah, ilker'in tekme atan bacağından tutup savurarak onu da duvara çarptı..
bu hayvan oğlu hayvan iki kişiyi şimdiden ceylan motifli duvar halısına çevirmişti. her erkek gibi buna kayıtsız kalamzdım.
kavganın tekniğini bilen adamdır. nereye vuracağını, hangi açıyla vuracağını bilir. o yüzden de rahat hareket etmek için ceketi çıkartır. öyle ne diyon la sen? sen ne diyonla? diye saçma sapan ağız dalaşmalarına da girmez. ceketi çıkartır, vurduğunu gezindirir. (bkz: takımelbiseli boksör) (bkz: takımelbiseli tekvandocu) gibi arkadaşlardır...
kavga tecrübesinin aşırı yüksek olduğunun görsel kanıtıdr, eylemin zararlı sonuçları artık maddi boyuta varmıştır ve takim elbiseye kıyılamamaktadır.
takımdan ayrılabilecek kıyafet uzuvları ayrılır ve girilir.
aynı amcamız veya abimizin gelecekte pantolonu da çıkarabileceğini kahneden harekettir.
saygıyı hakeden bir insandır.