akıcılığıyla dikkat çeken roman. okurken hem istanbul' un profilini tasvirleyebiliyor hem de olaylardan kopmamış oluyorsunuz. olayların soru cümleleriyle başlaması işe daha çok merak katmakta. okunası, ilgilenilesi kitap.
kitapta "derkenar" olarak anlatılan hikayeler iskender pala'nın babil'de ölüm istanbul'da aşk kitabında da anlatılmış kısa hikayeler olduğundan dolayı; katre-i matem'i okurken "ben bu hikayeleri nereden biliyorum?" sorusu akla gelir. alışılmış bir iskender pala anlatımı ile akıcı bir kitap. kalın olmasına aldırmamak gerek bir yudumluk su.
alıntı:
sayfa 35:
"aslında akıl insana bahşedilmiş en muhteşem ama o derecede de yalın bir melekedir. insanlar aklın bizi yönlendirdiğini zanneder. hakikatte ise aklı yönlendiren bir olumlu, bir de olumsuz müteharrik vardır: gönül ve nefs. aklımız gönlümüzün önüne düşünce insan kendi yaratılışına uygun şeyler üretir; nefsin önüne düşünce sapkınlık başlar. bu dengeyi kurma noktasında insana irade gücü verilmiştir."
bu bakış açısıyla baktığında akıllı dediğimiz kişiler gönlüne uyarak hareket eden kişilerdir.
" Lahyarın çocukları!.. Burası baba yurdudur. burada senin benim yoktur. hepiniz kardeşsiniz bir anadan bir babadan olanlar birbirlerini boğazlarlar, oysa analarını babalarını bilmeyen lahyar'ın çocukları birbirini tek vücut bilirler. kardeşine iğne batırıldığında acısını kendi vücudunda duyacaksın. bu kefene sağlığında girenler ölünceye dek birbirini ayrı görmezler. bu ikilikte birliktir.Bu senin sağ elindir sende bunun sol elisin. biriniz sağınızı, diğeriniz solunuzu görürsünüz. vücudunuz bir, başlarınız ikidir. ömrünüzün sonuna kadar birbirinizi görür gözetirsiniz.burada bu senindir, bu benimdir yoktur. az, çoğu arttırır çok hepinizi besler. kazan birdir. hepinizi doyurur ..el-fatiha"..diye başlar katre-i matem..