onun o boynunun omzuna kavuştuğu çukurda bütün gün biriktirdiği aromasını başkasının koklaması fikri,
onun o güneş arkadan vurduğunda hafifçe saydamlaşıp, pembeye dönen kulaklarını benden başka birinin görmesi fikri,
onun o bahar yağmurları sonrası yapraklara yağan çiğ damlalarının dağılması kadar dingin sesini başka bir erkeğin duyması fikri,
onun o yıllarca aldığı nefesi öğütüp bu kadar güzel olmasına neden olan ciğerlerine dolan havanın çıkıp başka bir adamın ağzından içeri girmesi fikri...
başka çarem yoktu...".
- peki, ama böyle bir fikir nasıl gelir bir insanın aklına, yani...
--spoiler--
[Öykü basılı olarak yayınlanacağı için internet üzerinden kaldırılmıştır.]
hikayeyi ilk okuduğumda, dr. hannibal lecter'ın peşini bırakmayan, salakötesi dedektife, beynine yedirme sahnesi geldi gözümün önüne. beyin ameliyat sahnesi hoş olmuş, tabi narkozsuz, uygun alet edevat olmadan ve eksik bilgiyle zor olmalı. ne de olsa hannibal tıp doktoruydu; bizim hikayedeki arkadaşın ölümcül çarpık sevgisi ve güvensizliği(hem kendine hem de sevgilisine) bu işi başarmasını sağlamış. değişik ve oldukça ilgi çekici. durumun psikolojisiyle ilgili derin tespiti diğer arkadaşlara bırakarak, şaşırtarak ilgimi çektiği için naçizane beğenimileri sunuyorum. daha sayko hikayelerde görüşmek dileğiyle.*
bize bilmediğimiz bir şeyden bahsetmiyor, ya da duymadığımız. sadece cephe değişik. vahşet uygulanandan ziyade, uygulayan da mağdur olabilir kimi zaman.. bu onu haklı çıkartmasa da, mağdur olabileceği gerçeğini değiştirmez..
her cümlesi bir sonrakini merak ettirdi.. bütününde de, merakla dolu kısacık anlar var..