katherine mansfield

entry9 galeri0
    9.
  1. ölümünden sonra yayınlanmamış öyküleri kumru yuvası , çocuksu bir şey adlı kitaplarda toplanmış, yeni zelanda'da doğmuş, 19 yaşında ingiltere'ye yerleşmiş; kısa öykünün her bakımdan zirvesi, edebi deha. her öyküsü hem öyle şiir hem öyle sinematografik hem öyle derin, coşkun hem de final ters köşeleriyle öyle uyumsuz güzellikte ki her birine ayrı ayrı, sezon sezon dizi çekilebilir bbc tarafından.
    maceraperest, keyfe keder biraz da hovarda erkek ressamın;Rossetti 'yi ( dante gabriel rossetti ) sindirmeye çalışan, watts 'ın (george frederic watts) Umut 'una ( watts'ın hope tablosu ) çok çağdaş gözüyle bakan port willin'a fuji'ye giderken uğraması sırasında yaşadıklarını anlattığı daphne öyküsünün aşağıdaki bölümünü fonda onegin(1999) soundtrack theme'sı ile okuyup yaşamak tam bir ruh uçuşu. bunun devamında gelen öykünün finali zaten feciötesi gerçekçi, bilge bir absurdizm eseri. daphne'yi anlatış bölümü sanki ön rafaellocu (Pre-Raphaelite Brotherhood ) rosetti'nin en özel tablolarının kelimelerle resmi; gezgin ressamımızın egosunu aşan, aşık olunan daphne'de var olan da her tahlilde mutluluğu için watts hope'u ve masnfield bilgeliği hem de en coşkun tonda. belki o zamanların avrupası'nda kadın edilgen olmaya bir çok mecrada mahkum edilse de; mansfield evreninde şiir şairi aşar... muhteşemötesisin , unique katherine mansfield!..

    https://youtu.be/ZVW-Jn4WaTM

    '' 'Daphne!' dedi. 'daphne!' öteki ona döndü, sonra da bize döndü, gülümsedi ve ondan sonra benim dünyamın bir parçası olarak doğdu, vaftiz edildi.

    'daphne!' onun telaşlı güzelim gülümsemesi yanıtladı...

    cumartesi sabahı görkemli güzellikteydi. uyanıp da cilalı döşemede çağlayan güneşi görünce kır gezisine götürülme sözü verilen ufak oğlan çocuğu gibi hissettim kendimi. daphne'ye telefon etmemek için elimden gelen her şeyi yaptım. o da aynı duygular içinde miydi? bir çift sırt çantasıyla, mayolarımızla böyle birlikte dışarı çıkmak öylesine korkunç hınzır bir serüven gibi göründü ki. aklıma başka hafta sonları geldi, hazırlıklar, duygusal gerilim, bunlara gerekli düzenlemelerin çokluğu. ama gerçekten düşünemiyordum onları; bunlarla canımı sıkamazdım, onlar başka bir hayata aittiler...

    iki insanın bizim kadar mutlu olması, daha fazla mutlu olamaması ansızın gözüme öyle akıl almaz göründü ki. işte buradaydık, tek başımıza, herkesten millerce uzakta, hava kadar özgür, birbirine aşık. yeniden baktım daphne'ye, onun narin omuzlarına, boynuna, göğsüne ve tutkuyla aşık olarak coşkuyla karar verdim: çok saçma olmayacak mıydı, öyleyse, çocuklar gibi davranmak? hatta o bile, bütün söylemiş olduklarına karşın, hayal kırıklığına uğramayacak mıydı eğer biz?..

    korkunç bir hızla uzaklaştım, peşimden kovalayacağını sandığım için değil, ama onun beni çağırabileceğini ya da benim çevreme bakınabileceğini düşündüğüm için...

    denizle gökyüzünün birbirinin içinde eriyor gibi göründüğü, yaprakların ve çimlerin üzerinde çiyin kurumasına daha çok zaman olduğu o dingin, sessiz günlerden biriydi. denizin keskin koktuğu, kumsalda martıların dizi dizi durduğu o günlerden biriydi. bizim odun ateşimizden yükselen duman havada asılı kalmıştı, benim pipomdan çıkan duman ona karışıyordu. hiçbir şeye bakmazken yakaladım kendimi. kendimi sıkıcı, öfkeli hissediyordum. bu gülünç ilişkinin üstesinden gelemiyordum. görüyorsunuz, benim amour propre yara almıştı. ''

    katherine mansfield- kumru yuvası- daphne ; katıksız mutluluk - bütün öyküler (iş bankası kültür yayınları hasan ali yücel klasikler dizisi)
    0 ...
  2. 8.
  3. derin, duyarlı, saf şiir, çok özel bir ruh.
    iş bankası kültür yayınları hasan ali yücel klasikler dizisi'nde basılan bütün öyküleri, katıksız mutluluk , bliss özgün adıyla 873 sayfalık bir şiir ve duyarlılık okyanusu. mesela; ruhsal durum adlı öyküyü okurken hatta her satırda o yoğun duyarlılığı yaşarken zaman ve mekan öyle değişiyor ki insan kendini bir anda o hikayenin içinde buluyor; her ayrıntı ve duyguyu hem kadın hem erkek hem her nesne olarak hissedip, soluyarak. katıksız mutluluk öyküsünde ise derin ve coşkun duyarlılıklar ile süzülüyor hayatın absürd ve bir o kadar da sahici katmanları. hem kıvrak bir zeka hem derin bir iç görü ile yaşamak'ın, insanlık hallerinin bin bir halini gösterip, hissettiriyor ki, kah iguazu olup çağlıyor kah himalayalar'da kar tanesi olup üşütüyor kah amazonlar'dan yükselen bir yağmur damlası olup yağıyor en kuytu karanlıklara hem de en korkusuz, en kaşif heyecanlarla. iyi ki var olmuş katherine mansfield ...

    wim mertens'ın the fosse'si fonda çalıyor sanki aşağıdaki mansfield şiirini ruhta okurken.

    https://youtu.be/d-qWxeEGAV0

    ''uzaklarda, sanki tembel tembel, bitkinlik içinde uçuyordu martılar. bir dalgaların üstüne konuyorlar, bir yağmurlu havada kanat çırpıyorlar, solgun gökyüzüne karşı incinin içindeki ışıklar gibi parıldıyorlardı. üşümüş ve yapayalnız görünüyorlardı. biz geçip gittikten sonra nasıl da yalnız olacak burası diye düşündü. dalgalardan, şu kuşlardan, yağan yağmurdan başka hiçbir şey kalmayacak.
    boylu boyunca iri yağmur damlalarının titreştiği pas lekeli parmaklıkların arasından gözlerini dikip baktı, sonra ansızın göz kapaklarını kapadı. sanki içinden uyaran ses, ''bakma!'' demiş gibiydi.
    ama ansızın gözlerini açtı ve yeniden baktı. yapayalnız kuşlar, yükselen sular, beyaz solgun gökyüzü -nasıl değişmişlerdi?
    uzaklarda, gökyüzüyle suyun arasında bir varlık duruyormuş gibi geldi ona; çok ıssızlıkta bırakılmış, özlem çeken biri geçip gidişlerini izliyor, durdurmak ister gibi haykırıyordu.''

    katherine mansfield- katıksız mutluluk; altı yıl sonra
    0 ...
  4. 7.
  5. katıksız mutluluk
    bliss

    ''ve ayrıca, işleri oluruna bırakmayan insanlara hiç sabır gösteremem, peşine takılan, haykıran. bir şey gittiği zaman gitmiştir. bitmiştir, tamamdır. bırak gitsin öyleyse! boş ver, eğer rahatlık istiyorsan, yitirdiğin şeyi bir daha asla aynen geri kazanamayacağın düşüncesiyle rahatlat kendini. her zaman yeni bir şeydir. seni terk ettiği anda değişir o. niye ama, peşinden koştuğun bir şapka için bile doğrudur bu; ve üstünkörü bir şey demek istemiyorum- derin anlamından söz ediyorum ... asla pişman olmamayı, asla arkaya bakmamayı hayatımın kuralı yaptım. pişmanlık korkunç bir enerji kaybı ve yazar olmaya niyetlenen hiç kimse onun içine batmayı göze alamaz. ona biçim veremezsin; onun üzerine bir şey kuramazsın; yalnızca içine dalıp debelenmeye yarar. arkana bakmak, elbette, eşit ölçüde ölümcüldür sanat için . kendini yoksullaştırmaktır. sanat asla yoksulluğa katlanamaz katlanmayacaktır . '' je ne parle pas français
    1 ...
  6. 6.
  7. Virginia woolf 'un kıskandığım dediği tek yazar.
    2 ...
  8. 5.
  9. --spoiler--
    kendi ifadesine göre yazarken, öykülerinde geçen insanların kimliğine bürünür, '' yazar bir süre oyunun kendisidir. birkaç yazarın yaptığı gibi hep olduğu gibi kalırsa, biraz daha az yorucu olurdu bu, şimşek hızıyla değişimler geçiriyor insan.''

    sadece insanları değil nesneleri yazarak da onlara yeni bir yaşam verir. '' ördekleri yazdığımda sana yemin ederim ben yuvarlak gözlü bir ördeğim. sarı çiçeklerle çevrili gölde yüzen ve arada sırada baiları aşağıda, altımda yüzen diğerlerinin üstüne saldıran bir ördek.''
    genç kızlığından ölümüne kadar kendine özgü kararlılıkla şu esasa göre yaşar: ''yazmak için yaşıyorum.'' tek amacı vardır.o da sanatını git gide daha mükemmelleştirmek. tüm hastalıklarına rağmen yazmaya devam eder. ta ki 34 yaşında veremden ölene kadar.

    --spoiler--

    --spoiler--
    'Kafasını kuma gömüp saklayan devekuşu, aynı zamanda kimliğinin en değerli parçasının kafası olduğunu anlatır.'
    katherine mansfield
    --spoiler--

    the awakening river

    the gulls are mad-in-love with the river,
    and the river unveils her face and smiles.
    in her sleep-brooding eyes they miror their shining wings.
    she lies on silver pillows; the sun leans over her.
    he warms and warms her, he kisses and kisses her.
    there are sparks in her hair and she stirs in laughter.
    be careful, my beautiful waking one! you will cathch
    on fire.
    wheeling and flying with the foam of the sea on their
    breasts,
    the ineffable mists of the sea clinging to their wild wings,
    crying the rapture of the boundless ocean,
    the gulls are mad-in-love wiht the river.
    wake! we are the dream thoughts flying form of your heart.
    wake! we are songs of desire flowing from your
    bosom.
    oh, ı think the sun will lend her his great wings
    and the river will fly to the sea with the mad-in-
    love birds.

    katherine mansfield
    1 ...
  10. 4.
  11. --spoiler--
    ''Birini ayakta tutmak, insanın kendini ayakta tutmasından bin kez daha yorucudur.''
    --spoiler--
    0 ...
  12. 3.
  13. olağanüstü güzellikteki üslubuyla tanınan ünlü ingiliz romancı virginia woolf'un, hakkında, "yazışını kıskandığım tek yazar," dediği, özellikle "bir hüzün güncesi" adlı günlüğüyle tanınan, genç yaşta dünyaya veda eden çok önemli öykücü...
    1 ...
  14. 2.
  15. o döneme göre oldukça marjinal bir yaşama sahip olan öykücü. öldüğünde virginia woolf "ben şimdi kimin için yazacağım" demiştir.
    2 ...
  16. 1.
  17. modern ingiliz edebiyatı için bir dönemeç olarak kabul edilen, ingiliz edebiyatını devrim sürecine sokan birkaç edebiyatçıdan birisi, kısa öykü yazarıdır. daha yazacak söyleyecek çok şeyi olduğu için biraz daha yazacak güç bağışlaması için tanrıya yalvarmış lakin duaları maalesef kabul olmamış ve 1923 yılında henüz 35 yaşındayken, tüberküloz sonucu hayatını kaybetmiştir.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük