Batı dillerine Yunancadan geçmiş olan "kategori" kelimesi ifade, yüklem ve bir nesneye yüklenen nitelik anlamlarına gelir. Arapçada "söz" anlamına gelen "kavi" kelimesinden türetilen "mekûlât" da, bu Yunanca kelimenin hemen hemen tam çevirisi olarak, bir nesne karşısında, onu tanımlamak için "söylenmiş sözler" anlamını taşır.
Kategoriler öğretisinin kurucusu olan Aristoteles'e göre, gerçek bilgi tümel olan önermelerle kurulur. Her önerme, en az iki terimden meydana gelen bir yargıdır (hüküm). Bu iki terimden birincisi konu, ikincisi de yüklem, yanı obje hakkındaki bir ifadedir. Devamlı olarak konuya bir takım ifadeler yüklenir. Konu edilen ojbe tektir ve "cevher" dîye adlandırılır. Bu cevher hakkında söylenilen şeyler ise "araz"dır. Arazlar dokuz tanedir. Böylece bütün kategoriler, biri cevher, dokuzu da araz olmak üzere on adede ulaşır.
Şimdi Aristoteles'e göre bu on kategorinin nelerden ibaret olduğunu sırasıyla görelim:
1- Cevher (Substance): Bir önermede "o nedir?" sorusunun cevabıdır: "O ağaçtır" gibi;
2- Nicelik (Ouantity): Önermedeki "kaç?" veya "ne kadar?" sorusunun cevabıdır: "Üç tanedir" veya "iki metredir" gibi
4- Görelik (relativity): Önermede, objenin diğer varlıklarla nisbetini gösteren kategoridir: "O, onun nesidir?" sorusuna karşılık "oğludur" cevabı gibi;
5- Yer (space): Önermedeki "nerede?" sorusunun cevabı olan kategoridir: "Altında" gibi;
7- Durum (state): Önermede objenin ne durumda olduğunu gösteren kategoridir: "Eğik", "oturmuş" gibi;
8- Sahib olma (mülk): Önermede konunun (obje) tasarrufunda bulunan şeyi gösteren kategoridir;
9- Etki (fiil): Objenin ne yaptığını gösteren kategoridir;
10- Edilgi (infial): Obje üzerine yapılan etkiyi gösteren kategori. Kategoriler Aristoteles'te eşyanın en genel Özelliklerini, varlığın objektif niteliklerini gösterirken, Kant'ta düşüncenin form ve niteliklerini gösterir. Kant, kategorilerin sayısını onikiye çıkarır. Bunlar, herbiri kendi içinde üçe ayrılan dört ana kategoridir:
1-Nicelik: a) Birlik, b) Çokluk, c) Bütünlük.
2- Nitelik: a) Olumlama, b) Olumsuzlama, c) Sınırlama. 3- Bağıntı: a) Cevher, b) neden-etki, c) Ortaklaşalık. 4- Modalite: a) Gerçeklik, b) Olabilirlik, c) Zorunluluk.
Kategori aslında yüklem demektir. Mesela siyasi görüş olarak solculuk bir kategoridir. Bu yüzden bir tümel kategorilere ayrılmaz. Yüklem bir ayrılma verir sınıf ise onun oluşturduğu kümedir.
mesela; biri seni yobaz olarak nitelendirdi ne yaptı? Kategorilendirdi. Peki insanları yobaz devrimci laik ülkücü diye ayıran insan kategorilere mi ayırır insanlığı? Hayır! Sınıflara sokar. Bir kümenin içine dahil eder.
Yani sınıf tanımların oluşturduğu küme. Kategori ise tanımın yüklemidir.
Daha yalın ve son örnek. Bir topkulukta lacivert ve siyah ceketli öğrenciler var. Lacivert ceket giyersen o senin kategorin olur. Lacivert ceket giyen sınıfına o yüklemle dahil olursun. Siyah ceket giyersen siyah ceket giyenler sınıfında olursun. Canım çekti kırmızı ceket giydim (yuh) kategorin değişir.
Kısacası tümel kategorilere ayrılmaz. "insanları kategorilere ayırmayalım" diyen kişi yanlış söylüyordur bu yüzden. Yüklemlere ayrıldı olur mu? olmaz
Bugün yeni tasarım kullanayım dedim. zırt pırt önüme açılıyor. Tavsiye istiyor. kendimi tavsiye vermek zorunda hissedip hemen işaretliyorum. zall yapma gıdıklanıyorum.
nedense kullanılmayan özellik. aslında kullanımı yaygınlaşsa sözlüğün ilerlemesi çok iyi olur. gerçi sözlükte bilgi içerikli entry yokki neyin kategorisi olacak.
ülkücü, ülkücü bıyığı bırakır. ben bir ülkücüyle karşılaşıyorum. o kimsenin ülkücü bıyığı var. başka kimselerin de ona benzer bıyıkları var. sonuçta zihnim ülkücü bıyığı bırakanların ülkücü olduğunu kodluyor. ve ülkücü bıyığı bırakan fakat ülkücü olmayan birini gördüğümde, ülkücü müsün gardaş, diyorum. ne diyo bu diye bakıyor insan. onun ülkücü olmadığını anlıyorum. beynim yeni bir kodlama peşine düşüyor. anlıyorum ki ülkücü dediğimiz insan türünün bıyıktan başka bir özelliği daha vardır: zincir. neyse ben zincirli ve ülkücü bıyıklı birini görüyorum; lakin o da ülkücü değil. kafam yine karışıyor. iki şey daha eksik: tabanca ve takım elbise. evet ülkücü budur. takım elbise giyer, tabancası vardır, ülkücü bıyığı bırakır ve zincir sallar. zihnim rahatlıyor. bu kişileri artık doğumundan ölümüne kadar biliyorum.
lakin kitap okuyan, araştıran birisi beni huzursuz ediyor. onu bir kategoriye dahil edemiyorum ve huzursuz oluyorum. beyin kategoriler oluşturmak zorundadır. o piç benim beynimi huzursuz ediyor.
felsefede genellikle "sınıflandırmaya yarayan kavram, örnek yargı" olarak bilinir. oysa kant'ın kategorik imperatif'inden ve hegel'in kant eleştirisinden sonra bambaşka bir hal alır: insanın doğaya dayattığı kavramlar olarak anlaşılmaya başlar ve 19.-20. yüzyılda artık mantığın sosyal ve politik yönüyle de ilgili görülür, kategorilerin toplumdan topluma, çağdan çağa farklılık gösterdiği düşünülmeye başlar.. özellikle de durkheim ve bakhtin'de. yani, artık kategori yalnız antropolojinin değil, bilgi sosyolojisinin de konusu olur.