yazı ve ilkbaharı pek de sevmeyen, sevemeyen insanlardır.
sonbaharın sonunu ve özellikle kışın baş gösterdiği günleri kimlik edinmişlerdir.
yaşamın canlılığının soytarılığına kanmayan insanlardır.
soğuk hafiften ısıracak, vücudunu hissedeceksin. ben buradayım hissini sinirlerin beynine taşıyacak. parmak uçlarını ısıtmak için parmaklarını elinin içine alacaksın, yetmeyecek bir cep arayacaksın. o sırada elbisenin sana bir yük değil, bir armağan olduğunu düşüneceksin. kulakların ve burnun kızaracak. burnunda hafif bir ıslaklık. güneş olmadığı için gözlerini kısmayacaksın. bu şehirde (istanbul) hava kapalı da olsa kasvet yaşanmaz. şehir her daim diridir. kasveti ruhun yaşar. onu da şehre arkadaş kılarsan kasvetli şehirde yaşarsın.
bugünlerde o da keyif vermiyor. yağmuru eksik gerçi onun büyük payı var. zaten şehir içinde bunun da bir anlamı kalmıyor hele de ' modern ' adı altında insanı boğan binalar arasında. çocukken korkardım bu havalardan ama bir yandan da sakinleştirici etki sağlar idi. sonra da sevmeye başladım.
benimdir.
Hava kasvetliyken insan daha farklı düşünüyor. Her ne kadar kasvet kelimesini duyduğumuzda okuduğumuzda bize olumsuz itici gelsede hayatımız bir parçası.
Acılar bizi biz yapar. Mutluluklarımız kadar bu tür duygularımız da önemlidir. Bu duyguları kabullenirsek ve bütünleştirebilirsek hayatınıza daha anlam katmış olursunuz.
Kasvetli havaları seviyorum demeyeyim de dışarısı pırıl pırılken evde kös kös oturduğum zamanlar bi yağmur yağsa da serinlesek demiyor değilim. Sıcağı çok sevmediğim de bi gerçek. Eneze Erikli'ye filan gitmedikten sonra o pırıl havalarda da dışarı çıkmak istemiyorum. O zaman da ev bana hapis gibi geliyor. Garip garip işler. Ne dediğimi ben de çok anlamıyorum bazen.
kendi halinde , kendi içinde yaşamayı seven insandır. hal böyle olunca , kasvetli diye ön yargı ile baktığımız hava koşulu, bu tür insanlar için bulunmaz bir nimettir tabiri caizse.