kasasında acık cıkarsa zaten az olan ucretinden kesilen, musterinin her turlu luzumsuz hareketıne maruz kalan, perakendeciliğin ceremesini ceken insanlardır.
ilginç bir tespit olacak ama, bunların bayan olanlarının kolları yüzde 99 kıllı olur. çok dikkat ettim, girdiğim yaklaşık yüzlerce markette gözlemledim ve bu kanıya vardım. henüz kolu kılsız bayan kasiyer görmedim.
''Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. ''
yazıma başlamadan önce belirtmeliyim ki eleştirmen değilim ve kitaplarla ilgili, okumak dışında, bir işin ucundan tutmuşluğum da yok dolayısıyla tamamen amatör bir eleştiri yazısı olacak benimki.
kitabı aylar evvel turkuvaz kitap' ın genel yayın yönetmeni , namı diğer egoistokur, gülenay börekçi' nin tavsiyesi üzerine edinmek için yanıp tutuşmuş fakat kendi kitapçımda da bulamayınca unutmuştum. börekçi, murata' dan dişi murakami olarak söz edince merakım hayli kabarmıştı, geçen gün kitabı satın aldım ve bir iki saat gibi bir sürede bitirdim. referans kuvvetli olunca beklentimi yüksek tutmuşum sanırım, hayal kırıklığından fazlası olmadığını söylesem yeridir. murakami aşığı olduğum söylenemez lakin murakami' nin yarattığı karakterlerin hayatın içindenliklerinin yanında kendine has oluşlarını yansıtmadaki başarısı yadsınamaz, kurgusu sürükleyip götürür. murata' daysa bu akıcılık daha ziyade hikaye nereye bağlanacak kaygısıyla ilgiliydi.
sosyal normlar altında ezilmiş ve toplumun bir parçası olmakta zorlanan insanları anlatarak sistem eleştirisi yapan pek çok kitap okumuşuzdur, bu yüzden sistemi eleştirmek isteyen bir hikayenin aradan sıyrılmak adına hayli kuvvetli bir kurguya ve bir o kadar başarılı karakterlere sahip olması gerekiyor bana kalırsa. bu açıdan murata ve murakami' nin tek ortak yönünün başarılı betimlemeler olduğunu ; bunun yanında karakter yaratmada murata' nın oldukça zayıf kaldığını düşünüyorum. zira başkarakterimiz keiko normlara kafa tutan, aykırı bir kadından ziyade bir şizoid gibi aktarılmış. karakter hikayelerindeki eksikliği derinden hissediyor bu yüzden karakterlerle empati kuramıyorsunuz.
okuduklarımın bana bir şeyler katması hissini çok seviyorum. bu yalnızca bilgi içerikli kitaplar değil, romanlar için de böyle. esaslı bir roman bir cümleyle- bir betimlemeyle dahi kişiyi altüst edebilir, bir aydınlanma yaşarsınız tabiri caizse ; sayfalarda dolaşmaktan keyif almak, gerçeklikten bir anlığına kopmak dahi bir katkıdır. ne yazık ki kasiyer romanında bunların hiçbirini bulamadım, ufacık haz almadan, son üç sayfasına geldiğimi dahi fark etmeden şimdi beni şaşırtacak beklentisiyle tatminsiz bir şekilde bitirdim kitabı. bu tatminsizlik de beni bir yazı yazmaya ve kim ne derse desin bu kitabı okumanıza gerek yok demeye itti. yine de benim göremediğimi görüp beni aydınlatarak haddimi bildirmek isteyen olursa bir mesaj kadar uzağınızdayım.*
kasada işlem yaparken çık çık çık o kadar havalı geliyorlar ki gözüme. ne bileyim, bundan daha havalı bir meslek varsa o da; takım elbise ve çantanla uçaktan inebileceğin bir meslek olabilir bence.
genelde hızlı,pratik ve dikkatli olmak zorunda olan kimselerdir.önceleri yavaş olanlarına kızardım ama taa ki ben kasiyerlik mertebesine ulaşıncaya kadar.benimdir o zavallı. öyle kenar mahalle marketinde çalışanlara kasiyer demem ben hele benim çalıştığım yerde çalış o zaman kasiyersin derim sana.