tanım: bir ilahi.
hikayesi şöyle tam anımsayamıyorum ama türk olma olasılığı çok yüksek bir zat-ı büyüğümüz bir kaside yazar efendimize. fazla uzak bir tarih değil lakin osmalı zamanında oluyor bu hadise anımsadığım kadarı ile. sonra efendimizi rüyasında görme şerefine nail oluyor. efendimiz ona yazdığı kasideyi okumasını istiyor. oda okuyor . efendimiz ayakları üstünde sallanarak dinliyor ve çok beğeniyor. sonra adam uyandığında üstünde bürde yi buluyor. bürde efendimizin cübbesi . sonra o yatalak kişi ayağa kalkıp yürüyor. kasidei bürde ilahisi de aşşaığıdaki linkte.
Kab bin Zuheyr, Eshâb-ı Kiramdan olup Kureyşin meşhur şairi ve Kaside-i Bürdenin yazarıdır.
Kab bin Zuheyr, Müzeyne kabilesine mensup olup, babası Zuheyr bin Ebî Sülemi, annesi Keşbe binti Ammâr&dır. Babası, islâm öncesinde şiirleri Kâbe duvarlarına asılan muallâka; şairlerindendir. Ayrıca dedesi Ebu Sülma, kardeşi Buceyr, oğlu Ukbe, torunları Avvam ve Kurayd, halaları Sülma ve Hansa da şairdir.
Şiirlerinden Tayy, Kureyş ve Hacrec savaşlarına katıldığı anlaşılan Kab bin Zuheyr in doğum tarihi belli değildir.
Zuheyr bin Ebî Sülemi, zamanın Hıristiyan ve Yahudi âlimlerinin yanına giderek, onlardan âhir zamanda bir peygamber gönderileceğini işitmiştir. Bir gece rüyasında, gökten bir ip uzatıldığını ve o ipe uzanmak istediğini ama yetişemediğini görür. Bu rüyasını âhir zamanda gönderilecek peygambere ulaşamayacağını, ömrünün onu görmeden biteceğini anlamış, bu sebeple oğulları Kab ve Buceyr e ahir zamanda bir peygamber gönderileceğini ve ona imân etmelerini vasıyyet etmiştir.
islamiyet gelince Büceyr Medine ye Hz. Muhammed i (s.a.v) görmeye gider. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ona islamiyeti anlatır ve Müslüman olmasını ister. Bunun üzerine Buceyr bu isteği kabul eder ve Kelime-i şahadet getirerek Müslüman olur.
Buceyr in Müslüman olmasını öğrenen Kab bin Zuheyr kardeşine, islama ve Hz. Muhammed e (s.a.v) ağır bir şekilde hicveder. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v) onun görüldüğü yerde katledilmesini buyurur.
Buceyr, Kab bin Zuheyr e bir mektup yazarak Müslüman olmasını ve tek kurtuluşunun bu olduğunu belirtir. Mektubu aldıktan sonra Kab, kabilesine sığınır ama kabul edilmez. Bu durum karşısında Kab bin Zuheyr Medine ye giderek Resulullah ın huzura çıkar. Eshâb-ı Kiramın önünde Resulullah tan af dileyerek islam dinini kabul ettiğini, meşhur kasidesi Banet Süad ı okur. Şüphesiz Resulullah, Allah ın kılıçlarından yalın bir kılıç ve hidayet saçan bir nurdur beytini okurken Resul-u Ekrem duygulanır, üzerindeki bürdesini (hırkasını) çıkarıp Kab bin Zuheyr in omuzlarına koyar ve onu affeder. Bu sebeple kaside Kaside-i Bürde olarak meşhur olmuştur.
Kaside-i Bürde italyanca ya çevrilmiştir.
Kab bin Zuheyr in Müslüman olması ve Kaside-i Bürdei neşretmesi islâmiyetin çıkış ve yayılış döneminde önemli bir rol oynamıştır. Sezai Karakoç un şu tespiti: islamın bu çıkış günlerinde, bugünü andırır tarzda, karşılıklı propaganda da müthiş bir silah gibi önemli rol oynuyordu. Kuran la boy ölçüşmeye cesaret edemeseler de, putların kalesi şairler gece gündüz islama , O nun başlıca ileri gelenlerine en büyük fikri silahı şiirle hücum ediyorlardı. Bunlara, başlarında Hassan bin Sabit (r.a) Hazretleri başta olmak üzere bir çok islam şairi cevap veriyordu. iç plânda islâm daima muzafferdi ama dış planda dünya imtihânı gereği karşılıklı büyük bir savaş sürüyordu. Hz. Ömer ve Hz. Halid’in islâma katılışı, Mekke nin fethi nasıl siyasi, idari ve askeri planda kesin bir zafer olduysa islâma, Kab bin Zuheyr in gelişi de şiir ve sanat propaganda savaşı alanında başarının bir dikili taşı oldu. Kab bin Zuheyr in islâm için önemini fazlasıyla açıklamaktadır.
Resulullah ın hediyesi bu hırkayı, Kab bin Zuheyr in vefatından sonra Hz. Muaviye, varislerinden satın alarak muhafaza etmiştir. Sırasıyla Emevilere, Abbasilere daha sonra da Mısır ın fethinde Mısır Şerifi tarafından diğer kutsal emanetlerle birlikte Yavuz Sultan Selim Han’a teslim edilmiştir.
Günümüze kadar muhafaza edilen hırka Hırka-i Saadet ismi ile bilinmektedir. Bugün istanbul Topkapı Müzesinde Hırka-i Saadet odasındadır. Bohçalara sarılı olarak üstten çift kapaklı altın bir çekmecenin içindedir. Bu çekmece ayrıca bohçalara sarılmış olarak altından yapılma büyük bir sandukadadır.
Kaside-i Bürde (Hırka Kasidesi) edebiyattaki adıyla Kaside-i Banet Suat, islam edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Kasidenin Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından değerlendirilmiş olması, islâm ın şiire ve sanata bakışını ve tutumunu açıkça göstermektedir. Resulullah ın tebessümü bile ümmeti için örnek teşkil etmesi ve prensip sayılması, Kaside-i Bürde nin islam âlemi ve edebiyatı için ne kadar da önemli olduğunu ortaya koyar. Bu nedenle Sezai Karakoç un şu sözleri 0 nun yürekleri kucakladığı ve benimsediği bu şiirden, islâmın sanat perspektifini kavramakta ilk çıkış noktasını aramak bizim için bir ödev ve onda Peygamberin bize bir yardımı, el uzatışını bulmak, ilâhi lütuf ve nimeti görmektir. Bir ideoloji çağı olan bugün sanat ve bağlantı üzerine bunca sözler edilirken, sanat eserindeki en mutlu kaynaşmanın ölümsüz bir örneği olan bu tür gözümüzün önünde mermerden, yıpranmaz bir anıt gibi durmaktadır. Hem de, zamanın kemirmesine imkan olmayan bir örtüye, Peygamber örtüsüne bürünmüş olarak. Şüphe yok ki, Peygamber onu, bize kadar gelsin ve bizden sonra da ileriye doğru gitsin diye, edebî örtüsüne sardı sarmaladı. Kasideye bakan onda, sanat ve şiirin kendine mahsus mahremiyet ve keyfiyetinden bir şey kaybetmeksizin, bütün prensipleri çıkarılabilir. Sanki o, sanatın bütün karanlıklarını aydınlatsın diye Peygamber eliyle yakılmış ve ışıklandırılmış bir meşaledir. Kaside-i Bürde nin islam edebiyatındaki yerini ve önemini açıkça göstermektedir.
Kasidesinin bazı bölümlerinde şöyle söyledi:
"Haber geldi: 'Peygamber seni öyle bir cezâya çarpacak ki!'
Siz ne bilirsiniz hey zavallılar! işte onun kapısındayım, yüreğimde sonsuz bağışlanma ümidi."
"Ondan özür dilemeye geldim, af istemeye geldim.
Çünkü o sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin, o affedenlerin en affedicisi."
"içi hidayet öğüdü en yüce gerçekler dolu Kur'an'ı,
Sana hediye eden Allah için ver bana bir eman müddeti."
"Ben senin makamındayım şimdi, fillerin bile titrediği makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse, işitse işittiklerimi."
"Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı kurtarır,
Ben de onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi."