şimdi marketlere millet denesin diye ps4 xbox koyarlar o zaman atari takarlardı.
üzerinize afiyet galaxian'ı biraz iyi oynardım ben de. bi gün dolaşıyoruz arkadaşla bi tur oynıyım dedim 10-15 dk geçti ben hala yukardaki uçakları avlıyorum.
20 dk geçti hala devam sonra başka çocuklar geldi izlemeye. 3 lü uçak geliyor arada ev telefonu sesi çalarak gulu gulu gulu gulu. yarım saat oldu en son hala devam ederdim de utanıp bıraktım.
bu da böyle bi anımdır.
999999 in 1 yazısına aldanıp hayatındaki belki ilk kazığı yemiş nesildir, hala içime oturuyo lan düşündükçe. Ayrıca kaset üstündeki resimlerin kasetteki oyunlarla alakasız olması da ikinci darbeyi vuruyodu. Sonra niye bu nesil paranoyak, niye değişik. Hep bu aq kasetleri yüzünden.
Ben ben ben. Başlığı görünce bile gulumsedim. Ne güzel yillardi. Çocuk olmaktan zevk alan son nesil biziz heralde. Atarisi sokak oyunları oh mis. Tek derdim mario nun sevgilisini kurtarabilmekti.
30 yaşında adamım başlığı görünce heveslendim. 46 inch televizyona kurdum atariyi. Lakin o pikseller büyüdü. Teletext ekranı gibi göründü kare kare. Meğersem küçük ekranda oynamaktaymış zevki. Hiçbir şey tad vermiyor. Çok bedbahtım sözlük.
anne tarafından pencereden aşağıya atıldığında baba tarafından sonraki gün yenisini alınan bir oyun kutusuna sahip olan nesildir. fiyatının ucuz olması fırlatılmasına imkan veriyordu ben gidip çocuğumun tabletini camdan aşağıya atacak kadar yürekli değilim.
Sene 92 yazı. O zamanlar semt pazarlarında su satmak diye bir olay var. Camiden 2,5 litrelik pet kola şişelerine doldurulan suyu buzluğa koyup dondurup pazarlarda "buz gibiiiiie soğuuuuuk sudannnn içennnnn" diye satıyoruz. Hatta hatırlayanlar çıkacaktır garanti bankasının böyle bir reklamı da vardı.
Neyse sözlük 3 aylık yaz tatilinde Pazarda su satmaktan imanım gevredi. Bir gamestar kadar para biriktirdim. O atariyi koltuğumun altına alıp eve getirirkenki mutluluğum. Şimdiye kadarki hiçbir maddi kazanımdan o hazzı almadım sözlük. Yani gamestar' da bir sega kadar olmasa da iyi bir marka, hoş 2 yıl sonra ps1 çıktı ya neyse.
Gel Zaman git Zaman oyunlardan sıkılınca yeni kaset almak gerekti. Sirkeci, doğubank'ta satılırmış kaset. The flinstones(taş devri) diye bir kaset var hastasıyım.
işte o kaseti almak için amcaoğluyla okuldan firar ettik. Sefaköy'den Florya'ya kadar yürüdük. Florya'da trene kaçak olarak bindik Sirkeci'ye gidiyoruz. ilkokul 2'ye giden çocuklarız. Ulan şimdi bakıyorum da acayip survival bir maceraya girmişiz. Yıl olmuş 2016 o güzergahı bugün kullansan iddaa götünün kesilmesine banko 1.05, böbreği kaybetmeye, 1.25 oran verir öyle bir neşeli ortam.
Neyse millet kaseti aldık eve geliyoruz. Acayip mutluyuz. Arada gizli gizli cebimden çıkarıp bakıyoruz. Gizli gizli çünkü kimse çalmasın diye. Sanki ulusal güvenlik bilgilerimizin saklı olduğu bi çip muamelesi yapıyoruz. Altı üstü bi atari kaseti işte.
Ama gel gör ki sittin sene Veli toplantısına dahi gitmeyen babamın o gün beni okuldan erken almak için okula gitmesi. Beni okulda bulamaması. Akşam üzeri okuldan gelmiş gibi kömürlükteki formamı giyip eve gelince "nerdesin lan sen it" diye silleyi yemem akabinde bir vida gibi olduğum yerde yarım tur dönerek yere yıkılmam, akabinde havada şaklayan kayışın altında viyaklamam.
Bu acı zopadan sonra ortalıktan el ayak Çekilip herkes yatınca atariyi açtım. Sirkeci'den aldığım kaset elimde kalbim güp güp ediyor. Sanki kalbimin sesine uyanacaklar gibi korkuyorum.
Allah yarebbi, kaseti takınca bir de ne göreyim. The flinstones değil. O da default kasetler gibi 999999 in 1. Etiket yapıştırmış piç. işte o an kahrımdan sabaha kadar gizli gizli hıçkırA hıçkıra ağladım sözlük.