Sene 90’lar pazarlarda su satıyorum. Su satıyorum derken böyle hazır pet su değil. Tabi o zamanlar da 0,5 lt pet var ama pahalı millet alamıyor, gidiyorum su istasyonundan su alıyorum. Evet su istasyonu, benzin pompası gibi bi alet var ve rakam hanesi dijital değil. Eski arabaların km saati gibi çıkırt Çukurt ede ede dönüyor. La ben ne kendimi paralıyorum anlatırken, garanti bankasının böyle bi reklamı vardı, oturun izleyin anlayın beni, hofff! https://m.youtube.com/watch?v=RX7AYOH2yxg
işte tam o yaz tang toz içecek çıktı, alıyosun böyle suyla karıştırıyorsun meyve suyu oluyor, ve tang sayesinde cirom inanılmaz arttı. Paraya para demiyorum.
Cebimde param Sirkeci doğubank’a gidiyorum, gamestar alıcam, yalnız o yıllarda istanbul’da tinerciler, satanistler filan kol geziyor, florya’dan Trene kaçak bindim oğlu sansınlar diye gittim kumral saçlı bi kadının yanına oturdum. Camdan bakıyorum, Sirkeci zaten son durak yol boyu her istasyonda stand upçı gibi işportacılar vagonun bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyor. Adam ışıklı çakmak satıyor bildiğin ama ürünü bir pazarlıyor piç sanki çok survival, tactical, outdooor bişey sanarsın, lan bildiğin ışıklı çakmak ama sanki o çakmağın olmazsa merdiven boşluğunda organ mafyası böbreklerini çalıp kaçacak sanıyorsun, öyle bir anlatıyor pezevenk!
Neyse millet gamestar’ımı aldım, yalnız yanında gelen 999.999 in 1 kaset çok dandik, 5-6 tane aynı oyunun ardışık sıralanmış hali. The flinstones(taş devri) diye bi oyun var. Çok zalım çok dehşet yanında da ondan aldım.
Ulan eve gidiyorum ama çok heyecanlıyım. Kalbim güp güp ediyor. Bacak kadar bebeyim ama tansiyonumu ölçseler 18-10 filan çıkar.
Eve bi girdim, hemen ateriyi kurdum, piiiiii bin babanın çocuğu the flinstones diye siktiriboktan bi kaset itelemiş bana, ah keşke orada deneseydim kaseti, o gün bu gündür aldığım herşeyi aldığım yerde denerim, tecrübe en acı öğretmendir çünkü. Yalnız çocuk öfkesi diye bir şey var. Bir sinirlendim o an. Hani elimin altında nükleer bi düğme olsa tereddütsüz basarım bilsem ki evi barkı yanacak gözümü bile kırpmam. Çocuğum çünkü olm beynimin frontal lobu çok gelişmemiş, makul ve mantıklı düşünüp kendi öfkeme gem vuramıyorum şimdiki gibi.
alabildiğine 9 içeren kasetlerdeki farklı 5 yada 6 oyunla çocukluğunu geçirmiştir.
bir keresinde 500 in 1 bir kaset aldım, ninja kaplumbağalar, mortal kombat, terminatör vb tek oyunlu kasetlerdeki oyunların hepsinin toplamını bulmuştum.
mahallede kiraya verip para kazanmışlığım bile vardı.
Tek kişilik oyunları oynamak için sabah herkesden önce uyanan ve televizyonun sesi çıkmasın diye ses kısma tuşunu içine gömen nesildir. Tek çocuk olanlar çok şanslıydı o dönemlerde. Kardeşiyle kavga edip ateri sırasında uzun süre oyun arayanlarda mevcuttu. Binlerce oyunun arasında yine mario'yu açıp luigi'yi de kardeşine vereceksin işte, niye uğraşırsın.
biri ördeği vururken, diğer bir kişinin ördeği kontrol ettiğini atari devri kapandıktan sonra öğrendim. içimde bir uktedir, atarisi olan varsa oynayalım.
ahh ulan ahhh resmen "gözümde canlandı koskoca mazi!" az ördek vurmadık.
tank oyununda bile kaset hilesi yaratmış,
mortal kombat ve street fihgter 'da kavgalar dövüşler ile birbirimizi yenmek için uğraştığımız,
daha kareden de öte piksel adamlar ile maç yaptığımız zamanlardı.
vay ulan.
hala elimde bir çalışan atari ve kasetler olması da cabası tabi.
sabaha kadar tetris mario oynardık
şimdiki nesil minecraft lol manyağı olmuş
sabah erkenden kalkar kimse tv izlemeden atariyi takar kahvaltıya kadar oynardık hey gidi günler.
Ateri salonlarındaki oyunların gerçekçiliğinde oyunlar aramakla geçti çocukluğum.
Abi vurunca kan fışkıranlı mortal kombat geldimi?
Ya da
12 adamlı street fighter varmı.
Kaset takas yapardık. O kaseti alınca heyecandan koşa koşa eve giderdim. Babam haber izlerdi, onu beklerdim. Bitmezdi kodumun gündemi, elimde kasetimle uyuyakaldığım çok olmuştur.