dokuz metre, yedi arşın, yirmibir verst, beş yarda
doksan kilo, kırkbir şinik, altmışüç pud, bir okka
onbeş kapik, kırkbir şiling, otuzbeş sent, yüz para
üçyüz dekar, bir mil kare, yirmi dönüm, sonbahar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
seni bildim bir altının bağışlamaz sesiydin
amcan nerde baban var mı, kimin hemşerisiydin
yedi-dokuz, ikiyüzüç, yüz ton gibi bir şeydin
hatırla ne güzeldi, deniz dağlar ve rüzgar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
işte burda bıraksam ya sonsuz şiir adına
ırmakları hüzünlerle uyuşturan adına
ama nerde o bilgelik! bin ton gibi bir şeydin
alfa gibi, elif gibi, mega gibi bir şeydin
ölüm gibi, zulüm gibi, açlık gibi bir olanlar
tepemizden gürültüyle geçti uçaklar
o annesi tam ölürken saçlarını okşadı
bir kız sevdi, koca kenti bıkmadan arşınladı
kim dredi ki ondan böyle bir savaşçı çıkacak
içi dışı kardan beyaz, kandan kızıl, duvarlar
tepemizden gürültüyle geçti durdu uçaklar.