konuşma konusu olarak başlattığım şey biraz can sıkıcı. aslında bu tam da "karakter meselesi" olarak ezberci yapıştırmalardan bıkmış birisinin serzenişi de olabilir. her neyse.
yaşam için, yaşamı olduğu gibi kabul etmek vardır. bu tam da kişinin kendi özbenliğini gerçekleştirirken belli bir samimiyet ölçütüyle ilişkide bulunduğu insanların buna yardımcı olmalarını bekler. buna genellikle uyuşma/anlaşma anlamı gözeterek yaklaşırız. yani hepimiz, kendimizi iyi hissedebileceğimiz biri veya birilerinin yanında buluruz. iyi ya da kötü sosyal yaşantımızı sürdürebilecek kadar buna ihtiyaç duyarız.
bazı durumlarda bu hiçte böyle anlatıldığı gibi olamıyor. yani bu kadar olur diyesi geliyor insanın. sevgili, arkadaş, dost adı artık her neyse, öyle beklentiler öyle sorumluluklar yükleniyor ki insanın sırtına. bir bakıyorsun, adam veya kadın senin ona gösterdiğin ilginin, şefkatin, kibarlığın yarısını bile göstermemiş. hep daha fazlasını istemiş. alıştırmış da buna. "hep benim doğrum, doğrudur" nezaketsizliği içerisinde yalnız bırakılmışız. elini vermişsin kolunu alamıyorsun.
hal böyle olunca insanın yaşama sevinci kalmıyor. çok basit bir örnek vereceğim. tabi ki de başıma geldi. yoksa neden yazayım?
çift okey var elimde. belki de okey atıp oyunu bitireceğim. maalesef rakip benden önce bitiyor ve masada olabildiğince soğukluk, eleştiri alıyorum. akşamına yolcu edeceğim insan, sen buradan git diyor vs. bu en basitinden, hatta en komiğinden ve saçmasından bir örnekti. çok garip yani. her şeye bu kadar takan insan, bazen kendisine hiç bakmadan bir köpek gibi davranabiliyor. çok garip.