bir adam karısını aldatıyorsa elbet zorunda kalmıştır, elbet ona bunu karısı/sevgilisi yaptırmıştır. yoksa adamın ne suçu var ki, o hep tahriklerin kurbanı.
ulan şerefsizler, bi bok yiyosunuz hiç değilse biraz insan olun da "evet lan yaptım" diyin, çocuk gibi şikayet ederek "bana bunu bu kaka kadın yaptırdı" diyip, bi de üstüne kurbanı oynamayın.
ilişki denilen şey; çok küçük yaşlarımda babam yüzünden öğrenmek zorunda olduğum ve bu yaşlara gelene dek baba faktörü ve çevremden öğrendiklerime gördüklerime göre şu şekilde ilerlliyor;
1) ilk görüş
2) 2. görüş ve kalbin hızla atması
3) ilk kurlar
4) heyecan, ilk öpüşme, ilk sevişme
5) ondan başkasıyla öpüşüp koklaşamayacağını düşünme süreci
6) 5. maddedeki düşünceler eşliğinde gelen evlilik düşüncesi
7) evlilik
8) bal ayı
9) alışkanlığa dönüşme süreci
10)ilk sürtüşmeler, küsüp barışmalar
11)bu küsüp barışmalardan sıkılmak
12)evliliği kurtarma çabaları
13)kadının 12. maddeden dolayı çocuk yapma kararı
14)çocuğun ilk heyecanıyla aradaki problemlerin yokmuş gibi davranılması
15)çocuğun evlilikte başlı başına problem olması
16)erkeğin dışarı kaçışları ki 9. ve 15. madde arasında bu çıkışlar sıklaşmıştır.
17)tarafların birbirini umursamaması
18)erkeğin başka aşka kadınlar birlikte olurken, gün gelip birisine aşık olması
19)madde 1. 2. 3. 4. 5.in tekrarları
20)kadının herşeyin bilincinde olup, hiçbirşey yokmuş gibi davranması
21)adamın çekip gitmesi
22)kadının nikahı bende, nah boşarım lan seni tavırları
23)yıllar süren boşandın boşanmadın kavgaları.
ilişkinin doğal süreci böyle, olaya böyle bakıldığında ne erkekler bunun için suçlanır, ne de kadınlar vay efendim ben senden boşanmam diye, sözde, nikahını vermeyip, adamı cezalandırdığını düşünürken kendi geçen yıllarını boşa harcarlar. sen adamı sözde cezalanırırken alında kendine eziyet ediyorsun zira adam dışarıda istediği hayatı istediği kadınla yaşıyor. ancak sen, hem evli olmanın hem de anne olmanın verdiği ağırlıkla evde oturmak ve herhangi bir erkekle flört etmeme zorunluluğundasın. esas cezayı kendine veriyorsun farkında değilsin.
yapılan araştırmalara göre, erkek genetiğinin tek eşle ömür boyu geçirmeye elverişli olmadığı kanaatine varılmış zaten, neyin peşindesin.
yani kadın vajinusmus olmayı, her gece adamı pembe bulutlar üzerinde orgazmdan orgazma sürüklese de o kadın aldatılmaya mahkumdur. genetik meselesi.
hep söylene geldiği gibi boşanmak kafidir. hülasa karısını aldatan erkekler üç kuruş parayla kendilerini becerten kadınlara gösterdikleri nezaketi, evde kendilerini bekleyen karılarına göstermemektedir. garsonluk yaptığım öğrencilik yıllarında sayısız defa şahit olmuşluğum vardır. kendi karısına eşim dahi diyemeyen zavallıların, sipariş almak için yanlarına gittiğimde, lavaboda makyaj tazeleyen orospudan için, "eşim gelsin de birlikte veririz siparişi" deyişlerine sayısız defa şahit olmuşumdur. o orospunun ayran, kola gibi içeceklerini özenle açmalar, sandelyesin çekmeler, çantasını taşımalar, montunu tutmalar. halbuki aynı karı daha önce de başka erkeklerle mekana gelmiştir. bari eşim diyerek kendini gavat durumuna düşürme e be enbesil.
kendini kandıran erkektir. yalandır dolandır saçmalıktır. feminist duygularımı kabartmayın uleeyn aldatmak zorunda kalmak diye bir şey mi olur! ya efendi gibi karından başkasına bakmayacaksın ya da dürüst ve cesurca evet ben şerefsiz bir itim aldattım diyeceksin yok zorunda kaldımmış cartmış curtmuş yemezler.*
akla, eve geldiğinde sıcak yemek bulamadığı için karısını aldatan erkek acaba eşini ümit ustayla mı aldatır, sorusunu getiren durumdur. öyle ya, evlilikte birtek sıcak yemek olmadığı için eşini aldatmaya karar veren kişi, bu eksikliği dalında en iyi olanla gidermek ister. akla hemen ümit usta, oktay usta gibi isimler geliyor.