az önce şahsıma, çalışkanlıkta master yapmış olduklarını düşündürtmüş olan hayvandır. Olay şöyle gelişti ; bacağımda bi kaşınma oldu bi baktım ki karınca. tuttum abi elimle nazikçe yere bıraktım. birden yürümeye başladı. bacağımın yakınındaydı dedim gene bacağıma çıkar biraz uzağa bırakayım. bırakır bırakmaz gene yürümeye başladı. abi bi dur, bi etrafına bak. şöyle bi nefeslen, ben nerdeyim de bi. burası neresi de. ulan nereye koyarsam koyayım aynı tepkiyi veriyor. birden yürümeye başlıyor. ben nereye gidecektim diye düşünmek sıfır, gprs kullanıyolar sanırsam.
korkulmayacak tek böcektir. böcek deyince bile yakışmıyor. eğreti duruyor.
karıncalar hakkında acayip merak ettiğim bir şey var:
çekirdek kabuklarını ne yapıyorlar ? biz bunlara çalışkan diyoruz da boşa çalışmak bu. herhalde iç güdüsel olarak ameleler. ne olursa taşırız abi diyorlar.
bir de yere bir meyve parçası düşse biraz toz şeker dökülse, zırt diye beşinci kata nasıl geliyorlar ? bana biri açıklasın. karıncalar karıncalar diye düşünmekten uyuyamıyorum.
bozulan irmik paketinin içindeki ne idüğü belirsiz böcekler mesela. onlarda da aynı durum. hadi geldiler bi şekilde; ağzı sıkı sıkı kapalı paketin içine nasıl girdiler ?
ateistler ? açıklayın da uyuyayım. irmik böcek üretiyor olamaz değil mi ?
toplumumuzda haram girmeyen evde bulanabildiğini söylerler. çalışkan canlılardır elbette, hatta çocukluğumuzda dinlediğimiz bir hikaye vardı.. neyse vel hasıl ı kelam güzel, küçük, siyah veya kahverengi.. arada ısıran bir canlı. karıncaları sevelim.. bazen onlar da ağlayabilirler.. sevelim karıncaları, onlarda sevebilirler.. sevelim diyorum çok şey istemiyorum.. sevelim diyorum, bazen onlarda ölebilirler..
karınca, formicidae familyasını oluşturan, yaban arıları ve arılarla birlikte zar kanatlılar hymenoptera takımında yer alan, sosyal yaşam gösteren böceklere verilen ortak addır. karıncalar, kretase dönemi'nin ortalarında, 110 ile 130 milyon yıl önce yaban arısına benzeyen hayvanlardan türemiş ve çiçekli bitkilerin ortaya çıkışından sonra çeşitlenmiştir. günümüzde 12.000'den fazla türü sınıflandırılmıştır ve yaklaşık 14.000 civarında türü olduğu sanılmaktadır. dirsekli antenleri ve ince bellerini oluşturan düğümsü yapıları ile kolaylıkla tanınırlar.
karıncalar, boyutları küçük doğal boşluklarda yaşayan birkaç düzine avcı bireyden, çok büyük bölgeleri kaplayan ve sayıları milyonlarca bireyi içeren oldukça yüksek oranda organize kolonilere kadar oluşan topluluklar içinde yaşarlar. büyük koloniler çoğunlukla "işçi" ve "asker" sınıflarını oluşturan kısır dişilerden oluşur. bu kolonilerde aynı zamanda verimli erkekler ile bir ya da daha fazla ve "kraliçe" adı verilen verimli dişiler de bulunur. bu koloniler bazen "süperorganizmalar" olarak tanımlanır çünkü karıncalar tek bir vücut hâlinde koloniyi desteklemek için bir arada çalışırlar.
dünya üzerinde hemen hemen her kara parçasında bulunur. kendine özgü karınca türleri bulunan ender yerler antarktika ile birlikte bazı uzak ve yaşama uygun olmayan adalardır. karıncalar ekosistemlerin çoğunda yaşayabilir ve kara hayvanları biyokütlesinin yaklaşık %15 ile %25'ini oluştururlar. bu başarıları sosyal örgütlenmelerine, yaşam alanlarını değiştirebilmelerine, kaynaklardan yararlanmalarına ve kendilerini savunmalarına bağlanmıştır. diğer türlerle birlikte geçirdikleri uzun evrim sürecinde, benzerlik, ortakçılık, asalaklık ve karşılıklılık içeren türler arası ilişkiler geliştirmişlerdir.
karıncalar, termitler ile birlikte tarımı ilk kullanan canlılardır. yuvalarının belirli alanlarında fungus (mantar) yetiştirirler. karıncaların baharda ortaya çıkan ve kanada sahip olan türleri üremek ve yeni yuva kurmak için dışarı çıkar. bir karınca kendi ağırlığının 10 katı ağırlığı kaldırabilir. ve ayrıca karıncalar insanlar gibi ordu kurup kendi kolonilerini korurlar. bazen de koloniler arasında insanlar gibi savaşırlar. karıncalar yemek bulmak için öncü karınca yollarlar. bu karıncalar yemek ararken koku molekülleri bırakırlar. bunun sebebi, yemeklerin bulunduğu rotayı kaybetmek istememeleridir. öncü karıncalar yuvaya gidip diğer karıncaları haberdar ederler. onlar da koku moleküllerini izleyerek yemeği bulurlar.
karıncalar biçim bilimi açısından, dirsekli duyargaları, metaplöral bezleri ve ikinci karın kısımlarının düğüm şeklinde bir petiyol ile bağlanması ile diğer böceklerden ayrılırlar. kafa, mesosoma ve metasoma ya da gaster, üç ayrı gövde kısmıdır. petiyol, mesosoma (toraks ile buna kaynamış olan ilk karın bölgesi) ile gaster (petiyol dışında kalan karın bölgesi) arasında ince bir bel oluşturur. petiyol bir ya da iki düğümden oluşabilir. diğer böcekler gibi karıncaların da gövdeleri etrafında koruyucu görevi gören ve kasların bağlanmasını sağlayan bir dış iskeletleri vardır. böceklerin akciğerleri yoktur ve oksijen ile karbondioksit gibi gazlar, dış iskeletten spirakulum denen küçük deliklerden geçer. böceklerin aynı zamanda kapalı kan damarları da yoktur bunun yerine gövdelerinin üst kısmında bir kalp gibi iç sıvıların dolaşımını sağlayarak kafaya doğru hemolenfi pompalayan ince ve uzun delikli bir tüp bulunur. sinir sistemi gövde boyunca uzanan, birkaç düğümü bulunan ve gövdeye bağlı organlara dallarla ayrılan bir ventral sinir telinden oluşur. bir karıncanın kafasında birçok algı organı bulunur. birçok böcek gibi karıncalarda birbirine bağlı sayısız küçük lenslerden oluşan petek göz vardır. karıncaların gözleri hızlı hareketleri tespit etmede iyi olsa da optik çözünürlüğü yüksek değildir. ayrıca kafalarının üstünde ışık düzeylerini ve polarizasyonu ayırdeden üç küçük sade göz de bulunur. omurgalılarla kıyaslandığında karıncaların görüşü kötü ile orta düzey arasındadır, hatta yeraltında yaşayan bazı türler tamamen kördür. avustralya'da yaşayan myrmecia cinsi gibi bazı karıncaların görüşü ise oldukça iyidir. kafalarına bağlı olan iki anten kimyasalları, hava akımlarını ve titreşimleri algılar ve dokunma yoluyla sinyal iletişimine olanak sağlar. kafada yiyecek taşımaya, nesneleri hareket ettirmeye, yuva kurmaya yarayan ve aynı zamanda savunma amaçlı kullanılan iki kuvvetli çene bulunur. bazı türlerde ağzın içinde bulunan küçük keselerde besin saklanabilir ve bu besin diğer karıncalara ya da larvalarına verilebilir.
Ağustos böceğine verdiği kallavi ayarlarla ünlenen çalışkan hayvan.
Çalışkan fakat gerizekalı. işim gücüm yok dün yaklaşık bir saat izledim kendisini. Sağa gidiyor, sola gidiyor, halıya çıkıyor, parkeye iniyor. Amaçsız, saçma sapan şeyler. Amk böyle hayat mı olur..
kilerde kervan kurmuş durumdalar. sanırsın ki ipek yolu falan geçiyor.. ya kıyamıyorum da öldürmeye. kilere giremez oluyosun, maalesef evi benden çok kullanıyorlar. ilaçlamak farz oldu ve kurtulduk. her şeye rağmen cansın be kervan ordusu.
evi süpürüp, viledalayıp, her yeri parlatıp keyif için çay demle, sonra şekerliği düşür.. sonra hiç birşey olmamış gibi yapıp çayını al ve bilgisayarın karşısına geç.. karıncaların yaradılış sebebine saygı duyarım.
steven roger fischer 'in yazdığı dilin tarihi adlı kitapta gövdelerinin arkasında bulunan keseden salgıladıkları gazlarla iletişim kurdukları söyleniyor.
yani her durum için ayrı bir gaz var.
mesela;
mutfak tezgahınızın üzerinde bir kase bal unutup odanıza geçtiniz. sonra evinizde yuvası bulunan öncü karınca tezgahı teftişe geliyor. etrafa bakınıyor ve "aha bal buldum amk" diyerek tezgahta bıraktığınız balı buluyor. karınca kardeşimiz karşılaştığı bu besin kaynağını kolonisiyle paylaşmak için yuvasına gidene kadar yolun belli noktalarına diğer karıncaların besin kaynağına kolay ulaşabilmesi için göt kesesinden gaz salgılıyor. kafalarındaki duyargalarıyla ortamdaki besin kaynağı olarak kodlanmış gazı algılayan diğer karıncalar öncünün salgıladığı gazları takip edip bala ulaşıyor. yuvaya dönen her karınca öncünün yaptığı gaz işlemini tekrarlıyor. bir kaç dakika sonra tezgahın üstü harami sürüsü tarafından işgal ediliyor. sonra siz mutfağa gelip tezgahtaki curcunayla kaşılaşınca "vay ımısını siktiklerim" diye karıncalara girişiyorsunuz. karıncalar bu sefer " geldi orospu çocuu, kaçalım amk. " anlamına gelen gazı salgılıyor. ölen ölüyor, kalan sağlar kaçıyor. ta ki bir daha ki maceraya kadar.
ŞEFKAT HiSSi UYANDIRIR...
ŞEHiRLERE YUKARDAN BAKTIĞIMDA, iNSANLIK CAMiASINI BENZETTiĞiM HAYVANDIR.
BiR BUĞDAY TANESiNi YUVARLAMAYA ÇALIŞAN KARINCALARLA; 11 BiN FiTTEN BAKILDIĞINDA BiR AVUÇ SUDAN iBARET OLAN BARAJLARLA ÖVÜNEN, UFAK BiR TÜMSEKTEN iBARET OLAN DAĞLARDAN ÜRKEN, KIYISINA OTURDUĞUNDA BiR LEĞENLiK GÖLÜN, SONSUZLUK HiSSiNDE BOĞULAN iNSANLAR ARASINDA HiÇBiR FARK YOKTUR.
HANi YARATILIŞTAN GELEN EŞiTSiZLiĞE SIRTIMIZI YASLAYARAK KARINCALARA TEPEDEN BAKARIZ, YUVALARINI DEŞERiZ YA, BÖYLESi BiR EŞiTSiZLiĞiN VERDiĞi GÜÇLE BiZi SiLKELEYECEK, BiR FiSKE iLE DEVASA ŞEHiRLERiMiZi YERLE BiR EDECEK VE BiZi KÜRESEL ÇAPTA BiR SEFERBERLiĞE MAHKUM EDECEK BiR TÜRÜN VARLIĞI, HiÇ DE iMKANSIZ GELMiYOR iNSANA...
ÇOK MU UÇ OLACAK BiLMiYORUM AMA; BiZiM FELAKETiMiZ, BAŞKASININ EĞLENTiSi OLABiLiR.
--spoiler--
TIRNAK ARTIĞI KADAR DEĞER VERiLMEYECEK ACZiYETTEYiZ...
VAH ŞU ŞEFKAT OLMASA...
--spoiler--