çocukken kartopu oynamamamış esnaftır büyük bir ihtimalle arkadaşları tarafından sen gelme ulan ayı denilerek dışlandığı için kartopu oynayanlara gıcık olmuş ve nefretini biriktirmiştir. Sonuç bir ölü.
bütün esnaflardan nefret ettiğim için nefretimi doğrular nitelikte bir haber. insanları kazıklamaktan başa bir şey bilmeyen bu amcukların 2 kuruşluk cam için adam öldürmesi normaldir.
padişah hazretlerinden aldığı yetkiye dayanarak böyle bir aşırılığa kalkışmış olması muhtemeldir. esnaf zaten ahilikten beridir paramileterlik görevini layıkıyla yerine getirmekten başka pek bir bok yemiyor şu ülkede. halkı sömürme peşinde koşan iktidarlardan arta kalacakları bekleyen uysal ve itaatkar koruyucu bir köpek gibiler adeta.
daha 2 saat önce buna benzer olay yaşadım. öğlen paydos saati 4 arkadaş yakında bulunan avm merkezine (forum istanbul) gidiyorduk. arkadaşın bi tanesi hızlı şekilde önümüze geçip kar topu atmaya başladı. 20 metre önümüzde bize kar topu atıyordu ama geri zekalı bir türlü denk getiremiyor ve biz de ona gülüyorduk. derken 2 tane yaşıtımız olan adam arkadaşa doğru koşup '' ne yapıyosun lan sen '' diye bağırmaya başladı. anlayamadık bu çıkışı. arkadaş '' ne oldu birader sorun ne '' deyince ''senin sorununu sikeyim '' deyip arkadaşa kafa attı. arkadaşın burnu kırılmış olacak ki o beyaz kar anında kıpkırmızı oldu. diğer 3 arkadaşla beraber hemen koşup yanlarına geldik. birimiz arkadaşı yerden kaldırmaya çalışırken ben de gayet sakin bir şekilde '' bunu neden yaptınız '' diye adamlara sordum. '' sana ne lan göt '' diye karşılık geldi. o arada 2 tane kız gelip '' aşkım yapma '' diye bu kafa atan adamın koluna girdi. yerdeki arkadaş yerden kalkmaya çalışırken olanca gücünle karnına doğru tekme attı. sonra diğer adam da tekme atınca, onun kolundan tutup '' kimsiniz lan siz '' diye bağırdım. elimi sert bi şekilde iteleyip '' sen de öğrenmek ister misin kardeş '' dedi.
bu olanlardan hiçbir şey anlamıyordum. ayakta kalan diğer iki arkadaşta adamlara her hangi bir tepki göstermiyor, konuşmuyordu. dayanamadım '' valla şu an kavga edecem ama neden edeceğimi bilmiyorum'' dedim ve olanca kuvvetimle en güçlü gördüğüm kafa atan adama yumruğu salladım - ki bu tip kavgalarda en güçlü olana ilk yumruğu atmak gerekir- adam yere düştü, sonra diğer lavuğunda ayağına süpürme diye tabir edilen tekmeyi atıp onu da düşürdüm.
iki arkadaş son vurduğum adamın üzerine çullandılar. ben de ilk vurduğum adamın üstüne oturup bir tane daha yumruk koydum. bilerek burnuna vurdum ki kırılsın amk. nevrim dönmüştü. atkısını elime dolayıp kaldırıp kaldırıp vuruyordum. kafası bi iniyor bi kalkıyordu. kızlardan biri bana tekme attı ama oralı olmadan yerdeki piçe vurmaya devam ediyordum. sonra bi daha tekme atınca ayağını tutup o kızı da göt üstü düşürdüm. adam '' boğuluyorum amk bırak '' diye mırıldandı. meğer atkıyı fazla sıkıyormuşum. yerden kalkacak mecaili kalmadı. arada bir de diğer arkadaşların da durumuna bakıyordum. adam yerden kalkmış bizimkilere direniyor, hatta dövmeye başlıyordu.
adamın üstünden bir hışımla kalkıp öbür lavuğa koşarak gittim ve karnına dolanıp park eden aracın kaportasına yapıştırdım. tuttum yakasından bir tane de arabanın üstündeyken vurdum. vurdukça vurdum. aracın üstünde kar kalmadı. iyice temizlendi araba. kızlar ağlıyor, polisssss diye bağırıyordu. iyi de ekip gelse ne diyecektim?
- neden kavga ettiniz?
+ bilmiyorum memur bey.
bilmiyordum. vuruyordum ama neden vurduğumu bilmiyordum. o iki lavuğu orada bırakıp taksi durağına doğru gittik. '' ananızı sikecem sizin '' diye bağırıyorlardı. ''bu kan yerde kalmayacak'' diye bağırıyorlardı. belki yürüyecek halleri olsa peşimizden koşacaklardı ama sadece bağırıyorlardı.
giderken burnundan kan akan arkadaşa tampon yapıp taksi durağına geldik. hastaneye gidecektik. ne oldu ? neden kavga ettik biz dedim. kar topunun bi tanesi hemen arkamızdan gelen bu lavuklara denk gelmiş. onların da ağırına gitmiş dedi. bu mudur yani dedim. evet bu dedi.
işin özü, ülke vatandaşı olarak kavga etmeye çok meraklıyız. bazen kendini savunmak için mecbur kalırsın ona lafım yok ama sudan sebeple adam dövmeye çalışmak bu ülkenin eğitimsizliğini ve dolayısıyla caniliğini gösterir. eğer bu iki adamdan biri eskaza ölse veya komalık olsa suçlu biz olacaktık. haberlerde manşet '' kar topu yüzüne bir kişi öldü''
gazeteci nuh köklü de aynı bizim düştüğümüz durumla karşılaşmış. dengesiz bir esnaf çıkıp neden kar topu oynuyorsunuz, camıma geldi diye nuh beyi bıçaklamış. eğer nuh köklü ölmese ve boğuşurken o esnafı bıçaklasa suçlu nuh köklü olacaktı.
her şey insanoğlunun beyninde başlar. tecavüzcüler, katiller, gaspçılar, bunların karşısında hanım hanımcık olup, böyle çok efendi görünüp yok edemezsiniz. çünkü mini etek giydi diye veya orası burası açık diye bir kız asla tecavüze uğramaz. tecavüz eden adam her türlü sapıktır ve giysi onun bahanesi olamaz. olsaydı bu kadar eşek ve ördeğin, köpeğin ve hatta tavukların suçu nedir? cani her zaman cani, sapık her zaman sapıktır.
memleket nereye gidiyor diye düşündüren esnaftır. eline bıçağı alan adam kesiyor benzin alan insan yakıyor ne hale geldik bunun sorumluları kimdir ne zaman bu kadar cani olduk bunlar hepsi içimizi kemiren sorulardır?
adam kendisinin 46 raporu olduğunu söylemiştir yani çok kabaca adam delidir. Bir deliye vergi levhası vererek onun ticaret yapmasına izin veren zihniyeti anlayamadığım talihsiz olaydır.
Hem Özgecan olayı hem bu olay Türkiye'nin toplumsal ahlâk yapısını gözler önüne sermiştir. insanları birbirinden nefret etmeye zorlayan birbirleri ile çıkar ilişkisi dışında dostluk kurdurmayan bu sistem ise bu olayların temelinde yatan sebeptir. Bu olaylar güzel eğitim ile engellenebilir. insanın ilerideki seviyesini ve statüsünü belirleyen kurumlar okul ve ailedir. Eğitim sistemimizin ne kadar gerici olduğunu bu yaşanan olaylardan sonra anlamak zor olmasa gerek.
toplum olarak cinnet geçirdiğimizin en canlı ve maalesef kanlı örneği. kimsenin kimseye tahammülü yok.
yan baktı diye öldürülen insanlar var bu ülkede. ölmek istemiyorsan yere bakarak yürümek zorundasın yani. tek suçu minibüse binmek, dükkanın camına kar topu atmak olan insanlar var. meclisten bile şiddet fışkırıyor. bu, bu ülkenin ayıbıdır. ama bunlar önemli değil tabi. hala "paralel kötü, derin devlet hede hödö". bu insanlar ölmüş, kimin umrunda? telefonla taziyeni yap ve insanlık görevini yerine getir. acılı anneleri ziyaret edersen de "ah canım ya ne kadar düşünceli" olur. bırakın da gidip koruyamadığı insanlar için vicdanını hafifletsin o eli kanlı insanlar.
kasten öldürmenin basit halidir. tck md. 81 gereği müebbet hapis cezası gerektirir. iyi bir savunmayla haksız tahrik indirimine gidilebilir. bu da cezanın sınırını 12-18 yıla çeker. bıçakladıktan sonra hastaneye falan götürmeye çalışmışsa takdiri indirim sebebi olarak değerlendirilir ve sınır 10-15 yıla iner. mahkemedeki iyi hali ve sosyal yaşantısı göz önüne alındığında indirim söz konusu olursa cezanın alt sınırı 7-8 yıla kadar inebilir. güzel ülkemin güzel hukuku.
tamam esnafların bir kısmının ne mal olduğunu biliyoruz da bir kartopu yüzünden de cinayet işlenebileceğine inanmak güç. "vitrinime kartopu attın, al sana pıçak" deyip direkt harekete geçtiğine göre demek ki "esnaf gerektiğinde polistir" tarzı açıklamalardan etkilenip kendini kasabanın şerifi falan zannetmiş bu dallama.
benim gözümde suphi altındöken'den, fatih gökçe'den de bir farkı yoktur. bir de raporu varmış diyorlar, sokayım raporuna.
göçebe kültürün etkisinden halen kurtulamamış türk toplumunda, bir hiç uğruna bir canı alan esnaftır.
toplu yaşamayı asırlardır öğrenemedi bu millet. ne dna'ymış ne genmiş be arkadaş!
az bir tatlı söz, yumuşak huy yok.
ulan kahveciden çay istiyorsun, adam ters ters s.kecek gibi bakıyor bu memlekette. sanki sövdük herife!
minibüste müsait bir yerde diyorsun, herifin oğlu dikizden bir bakıyor nutkun duruyor, uysan kavga dövüş!
okumuşu cahili, zengini fakiri pek çok insan huysuz bu topraklarda. insan sevgisi aşılanmadan, din-örf-adet-gelenek gibi sebeplerden dolayı düzelmiyor bu toprakların insanında.
