polisler... önceden sülalede de meslek sahipleri var olduğundan daha bir ayrı bakardım polise, türk polisi'ne. ama son zamanlar ciddi bir algı-iletişim sıkıntısı yaşıyor teşkilat. odaklanması gerekene odaklanmaktan aciz bir hâl içindeler. nedenini pmyo sınavları kapsamında dönen kopyalarla "moronların" dahi polis olabilmesine bağlıyorum. gene de "adamın, adamlığına göre" hareket etmeye çalışıyorum.
ama polislerde iyileşme yerine kötüye gidiş hâkim. elimdeki bira şişesiyle, gecenin bir yarısı şehrin işlek bir caddesinde yürümemden rahatsız oluyorlar. yadırgar bakışlarını, üzerime dikip tekrar tekrar kimlik kontrolüne tabi tutuyorlar. bezer miyim? fıçıyla tekrar çıkıyorum elimdeki bira şişesini, çöpüne attığım tekel bayiinden. daha büyük yudumlar alıp, daha çok kimlik kontrolüne tabi oluyorum. en azından güven içinde fişleniyorumdur...
oysa hemen yanımdan geçip giden bombalı eylemin, yakın gelecekteki faili kaçıyor gözlerinden. caddede gördüğü her kadının üstüne üstüne yürüyen, salyalar saçarak laf atan ibneler, gözlerinin önünden geçiyorlar ama polis, şişeye karşı hassas... öğlen vaktiyse eğer caddede "biji şerok apo" sloganları atılıyor polis çemberinin arasında güven içindeki kalabalık tarafından. onların gözü, eylemi lise'nin önünde ve elinde şişesiyle izleyenlerin üzerinde... ona kimlik sorup, ellerinden gelse onu alacaklar sorguya. tehlikeli içmekten yargılanacak, tehlikeli öpüşmekten yargılanabileceğim gibi.
velhasılı hadi medya kartel medyası, hadi polise karşı iki yüzlü davranıyorlar falan. allasen "155'i arayıp da" telefonun diğer ucundaki polise derdini anlatmayı denesene... defalarca başa sarmazsan, alakasız sorularla muhattap olmazsan ben hiç bir şey bilmiyorum demektir. ama aksi halde, kendine karşı dürüst olup da "polisin asli görevini" sorgulamaya başlayabilirsin.
şayet bu ikiyüzlülükse sana göre kartel olan medyanın yandaş medyadan pek farkı yok.
o günlerde stv kanal7 vb tvler zaman akit vb gazeteler nasıl duyurmuştu o haberleri. şimdi nasıl duyuruyorlar?
yıl 2010 ;yaşanan son protestolarla açıkça gördüğümüz ikiyüzlülüktür.dolmabahçe de başbakan ı protesto etmek amaçlı toplanan bir grup gencin polisten şiddet gördüğü haberleri : demokrasi ileri gitti! demokrasi ayaklar altında! kimyasal dayak!
vb manşetlerle duyurulmuştur.
yıl 1997; eğitim hakkı başörtülü oldukları gerekçesiyle ellerinden alınan üniversite öğrencilerinin yaptıgı yuruyus(sadece yürüyüş) polıs tarafından coplu saldırılarla son buluyor.ertesı gun kartel medyasında: polise dayak! kara salı! ortalık karıştı!
vb manşetlerle duyurulmuştur.
1997 de cici olan polis memurları devrımcılık oynayan genclıge kendılerıne sopalarla saldırmaları uzerıne copla ve bıber gazıyla mudahale edınce tu kaka ılan edıldı.yapılan seyı tasvıp etmıyorum ortada orantısız bır sıddet varsa bunu savunmuyorum ama birilerinin halkın güvenini kazanan polise karşı akıl almaz bir kampanya yurutmesını bunun ıcın ıkıyuzlu adice bir yaklasım ıcıne olmasını ve hepsini özgürlük adı altında yapmasını hayretler içinde izliyorum.
tam gaz provokasyona devam.